Yargıtay Onursal 1. Başkanvekili ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanı Abdülkadir İlhan, Türk Ceza Kanunu'nda (TCK), cinsel istismar suçunda mağdur ile failin evlenmesi halinde fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya cezanın ertelenmesine imkan veren düzenlemenin "tecavüzü korumadığını" savunarak "Kanun uygulayıcı olarak vicdanen rahatsız olsak da, üzülsek de kanununun vaaz ettiği şekilde uygulamak mecburiyetindeyiz. Üzüle üzüle, bu kararları onadık. Zaten rahatsızdık" diye konuştu.
Star gazetesi, "İstismar siyasetine yargı isyanı" başlığıyla manşetten verdiği haberinde Abdülkadir İlhan'ın "Bunun siyasi bir tarafı yok. Derhal bu kanayan yara durdurulmalı. Bazı kadın hakları sanucuları ve muhalefet çok şuursuzca akılsızca bu işin üzerine geliyor. Cebir, şiddet, iradeyi zorlayan haller bu yasada yok" dediğini iddia etse de bu ifadeler haber metninde yer almadı.
TBMM Aile Bütünlüğünün Korunmasını Araştırma Komisyonu’nun 3 Mart 2016 tarihli toplantısına katılan Yargıtay 14.Ceza Dairesi Başkanı Mustafa Demirdağ ise söz konusu düzenlemeyle ilgili olarak “O kararları imzalıyoruz, imzaladığımızda benim vicdanım sızlıyor” dedi.
Şerife Güzel'in bugün yayımlanan (21 Kasım 2016) haberi şöyle:
Verilen cezaları onamak zorunda kalan yüksek yargı organlarının üye ve başkanları cinsel istismar düzenlemesine duyulan ihtiyaca dikkat çekti. Düzenlemeye destek veren Yargıtay Onursal 1. Başkanvekili ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanı Abdülkadir İlhan şunları söyledi.
15'inden bir gün aldıysa...: TCK’da 15-18 yaş arasında cinsel istismar “rızası varsa” suç teşkil etmiyor. Çocuğun iradesi ön plana geliyor. 15 yaşından bir gün almadığı takdirde, 15 yaşından küçük kabul ediliyor. Çocuklara karşı nitelikli suçlarda ceza 16 yıl. Tekerrür halinde 24 yıl. Bir gün farkla 15 yaşını aldı diye çocuklarımıza sınırsız özgürlük hakkı veriyoruz. Anne baba, aile karışamıyor. Ama bir gün farkla da hiçbir özgürlük hakkı vermiyoruz. Bu çocukların iffetini aile değil, devlet korumaya kalkıyor. Ve çocuğun, ailenin rızası aranmaksızın bu fiili işleyenlere, iştirak edenlere 24 yıl gibi ağır hapis cezası veriliyor.
Nikâh olamıyor: 15 yaşından gün alan ve sınırsız cinsel özgürlük hakkı olan çocuk ‘medeni nikahımı yaptırmak istiyorum’ dediğinde kanun buna engel teşkil ediyor. Medeni Kanun’da evlenme yaşı 17.
Katil olabiliyor: Bu 2 senelik süre içinde bu çocuklar gayrı meşru ilişkiye giriyorlar. 15-17 yaş arasındaki çocuklar resmi evlenemedikleri için kurdukları gayrı meşru ilişki sonucunda hamile kaldıklarında ya ailenin haberi olmadan bu ceninleri gizlice kapı kapı dolaşıp doktorlara aldırıyorlar. Aldıramıyorlarsa doğum yapıp ya cami avlusuna, ya bir kreş önüne terk ediyorlar. Bunu da yapamıyorlarsa doğurdukları çocuğu öldürerek katil durumuna geçebiliyorlar.
Sıkıntıyı gördüm: Bunlar bizim çare bulamadığımız, kanayan yaralarımız. Ben 2012’de buna benzer terk ve öldürme olaylarında annenin çektiği sıkıntıyı ve katil damgasını yiyerek cezaevine düşmesini, genel kurul’daki arkadaşların yaşadığı üzüntüyü yaşadık. Bunu kimseye anlatamayız.
14 sanık, bir kızın ırzına geçerse: ‘14 sanık, bir kızın ırzına geçecek. Sanıklardan birisiyle evlenecek. Bu suç ortadan kalkacak. Diğer sanıklar kurtaracak” deniyor. Böyle bir örnekle karşılaşmadık. Eğer bir çocuğun birden fazla kişi tarafından ırzına geçilme varsa orada cebir, şiddet, tehdit veya iradeyi sakatlayan bir hal vardır. Orada rıza yoktur. Zaten bu taslakta bu tür suçlar kesinlikle korunmuyor.
Kılıçdaroğlu'na yanıt: Bir parti temsilcisi ‘5 yaşındaki çocuğun ırzına geçeceksin, ondan sonra da evleneceksin, bu suçtan kurtaracaksın’ diye açıklama yapınca çok üzüldüm. 5 yaşındaki çocuğun ırzına geçilip, sonra evlenmeye ben hiç şahit olmadım. Bu kanun taslağında, evlenmeden bahsediliyor. Ve bir tarih veriliyor.
Üzülerek uyguladık: Kanun uygulayıcı olarak vicdanen rahatsız olsak da ,üzülsek de kanununun vaaz ettiği şekilde uygulamak mecburiyetindeyiz. Üzüle üzüle, bu kararları onadık. Zaten rahatsızdık.
Başbakanlığa yazı yazdım: Ben ‘artık bu durumu yetkililere bildireceğim’ diye bu ve benzeri konularda 5. ceza dairesinin ve üyelerinin vicdanen yaşadığı sıkıntıları 5-6 maddelik başlıklar halinde Adalet Bakanlığı’na, TBMM Başkanlığı’na ve Başbakanlığa yazdım.
2008'de çalışma başlattık: 2008-09 yıllarında Adalet Bakanlığı’nda bu suçlarla ilgili bir çalışma başlatıldı. Daire başkanımız beni görevlendirdi. 30-35 kişilik komisyon kuruldu. Cinsel suçlarla ilgili yaşanan sıkıntıları, bu sıkıntıların nasıl giderileceği konusunda tartışmalar ve çözüm yolları aranırken, bir kurum temsilcisi buna şiddetle karşı geldi, değişikliğin komisyonda kabul edileceğini anlayınca da salonu terk etti.
Üzmez'i kullandılar: Ertesi gün Cumhuriyet Gazetesi, sürmanşetten “Hüseyin Üzmez’i kurtarma operasyonu” diye başlık attı. Kadınlarımız sokaklara döküldü. Üzmez’e toplumda bir tepki olduğu için bunu kullandılar.
Başlamadan bitti: Muhalefet, hayalimize gelmeyen açıklamalar yaparak bu çalışmaları provoke etti. Ve 2008-09 yılındaki o çalışma başlamadan bitti. Aradan 8 sene geçti, bu kanayan yara kapanmadı.
Kanayan yara: Atılacak her adım kötü niyetle atılmıştır diye insanları sokağa dökersek, ki bu insanların çoğu ne taslağı okumuştur, ne bizlerin çektiği vicdani azapları çekmişlerdir, ne de bu sıkıntıları çeken, haklarını koruduklarını zannettikleri mağdurlardan haberleri var. Bu nedenle derhal bu kanayan yaranın durdurulması, mağduriyetlerin giderilmesi gerekir.
14 yaşlarındaysa: 15 yaşından küçük, 14 yaşında erkek ve kız rızasıyla cinsel ilişkiye girdiler, birlikte kaçtılar. Anne baba ulaşamıyor. Kamu davası olduğu için her ikisi mağdur-sanık konumunda. Bunların rızaya dayalı kaçmaları, birlikte yaşamaları suç oluyor. Bunların cezası 16, tekerrür olduğu için 24 yıl. Yaşları küçük olduğu ikisine12’şer yıl hapis veriliyor.
Biri 15, diğeri 14: Ailenin haberi olmadan 15 yaşından büyük erkek, 15 yaşından küçük kızla anlaşıp kaçarsa, sanık erkek, mağdur kız. Kız 15’ten büyük, erkek küçükse mağdur erkek, sanık kız oluyor.
Erkeklere işlenmiş bir suç: Hanımefendilerin sokağa dökülüp ‘tecavüzcüler mi sokağa salınıyor’ diyorlar. Bu suç, sadece kız çocuklarına değil, erkek çocuklarına da karşı işlenen bir suç.
Suç duyurusu: Bir de aileler anlaşıyor. Gayri resmi evlendiriyorlar. Medeni Kanun’daki evlilik yaşı ikmal edilinceye kadar 2-3 çocuğu oluyor. Artık “17 olduk” deyip medeni nikahlarını yapıyorlar. Daha önceden doğan çocuklarını nüfusa kaydettirmek istediklerinde nüfus yetkilileri, çocukların yaşından bu evlenen kişilerin ilk ilişki döneminde yaşlarından birinin küçük olduğu tespit ediliyor. Suç duyurusunda bulunuyor.
Hepsi için dava: Bu sefer savcı ayrım yapmadan, kızın annesi, babası, erkeğin annesi, babası, büyük olan kızsa, kız hakkında, erkek ise erkek hakkında nitelikli cinsel suçu ve tekerrür, ayrıca bu suça iştirakten hepsi hakkında dava açılıyor.
TBMM Aile Bütünlüğünün Korunmasını Araştırma Komisyonu’nun 3 Mart 2016 tarihli toplantısına katılan Yargıtay 14.Ceza Dairesi Başkanı Mustafa Demirdağ, küçük yaşta evlenen şahsa cinsel istismardan ceza verilmesini eleştirdi. Demirdağ, “Biz bu cezayı verdiğimiz durumda zaten mağdurelerin çoğu kendi ayakları üzerinde durabilecek kişiler değil. Bir kadın 3 tane çocuk, bunların sonu ne olacak” diye sordu. Demirdağ, ilk derece mahkemesinin verdiği kararlarını kanun uyarınca imzaladıklarını ifade ederek, “o karaları imzalıyoruz, imzaladığımızda benim vicdanım sızlıyor” dedi.