'AKP'nin savunuculuğunu üstlendiğini söyleyen bir yönetim tarafından kovulmak şereftir'

Çukurova Grubu'nun 455 milyon dolarlık borcu nedeniyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyduğu yayınlardan Akşam gazetesinden kovulan yazarlardan Tuğçe Tatari, veda yazısı yazdı. Akşam’da veda yazısı yazmasının kabul edilmediğini belirten Tatari, internet sitelerine gönderdiği yazısında “Üstelik eski milletvekillerinden, her fırsatta AK Parti’nin savunuculuğunu üstlendiğini söyleyenlerden oluşan bir yönetim tarafından kovulmak benim için şereftir” dedi.

“Kovulma nedeninin kendisine söylenmediğini” söyleyen Tuğçe Tatari, “bazı meslektaşlarımın internette yaptığı haberlerden - ki kovulmamdan bir hafta önceydi - öğrendiğim kadarı ile Gezi Parkı eylemlerine ‘sempati’ ile bakmak sebebi ile kovulmuşum” ifadesini kullandı. Tatari, “‘Bu gazete bundan sonra Başbakan’ı destekleyecek’ açıklamasını yapmaktan utanmayan ve ısrarla kendisini ‘gazeteci’ olarak tanımlayıp her birimizin itibarını yerle yeksan edenler için ‘evet’, ben tam da kovulması gereken kişiyim” dedi.

İşte Tuğçe Tatari’nin veda yazısı:

Altı yıldır yazarlık yaptığım Akşam Gazetesi’nden kovuldum. Gazeteye veda yazısı yazmam ‘kesinlikle’ kabul edilmediği için internet siteleri aracılığı ile düşüncelerimi paylaşmak istedim.

Her şeyden önce; kovuldum demem sizi rahatsız etmesin lütfen.

Çünkü işten çıkarılmak, yolların ayrılması gibi tanımlar bu durumda yaşananı anlatmaz, hafif ve kibar kalır.

Üstelik eski milletvekillerinden, her fırsatta AK Parti’nin savunuculuğunu üstlendiğini söyleyenlerden oluşan bir yönetim tarafından kovulmak benim için şereftir.

***

Tarihi kendinden başlatanlardan, kendi kapısı çalınana kadar uyanmayanlardan değilim. O yüzden de  ağlanıp sızlanmayacağım.

Sadece  hükümet mağduru gazeteciler kervanına  dahil olmuş biri olarak gerçeğin bir kere daha kayıtlara geçmesini isteyeceğim.

Kovulma nedenim bana söylenmedi. Ama kime hizmet ettiğinin, kimin ekmeğine yağ sürdüğünün hâlâ bilincinde olmayan bazı meslektaşlarımın internette yaptığı haberlerden - ki kovulmamdan bir hafta önceydi - öğrendiğim kadarı ile Gezi Parkı eylemlerine ‘sempati’ ile bakmak sebebi ile kovulmuşum.

Sempati ile bakmaktan kastedilen nedir bilemiyorum ama şu  doğrudur; Gezi Parkı’nda yaşananların Başbakan’ın anlattıkları ile taban tabana zıt olduğunu gözlerimle gördüm.

Camilerde içki içilmediğini, parkta ‘marjinal’lerin olmadığını, polis şiddetinin boyutlarını ve benzeri iddiaların tamamının gerçek dışı olduğunu gördüm ve yazdım.

Faiz lobisi, Divan Oteli, Mehmet Ali Alabora’nın hedef haline getirilmesi gibi konularda da Başbakan’ın hata yaptığını, çağı yakalayamadığını söyledim. Biber gazı kullanımının insan sağlığı açısından tehlikeli olduğunu ve ülkemizde kurallara uygun olmayan yöntemlerle kullanıldığını, bunun bir insanlık suçu olduğunu sık sık tekrarladım.

‘Bunlar kovulma sebebi mi?’ diye soracak olursanız şu yanıtı vermek isterim; ‘bu gazete bundan sonra Başbakan’ı destekleyecek’ açıklamasını yapmaktan utanmayan ve ısrarla kendisini ‘gazeteci’ olarak tanımlayıp her birimizin itibarını yerle yeksan edenler için ‘evet’  ben tam da kovulması gereken kişiyim.

Doğruyu yazanın, konuşanın değil yalan söylemekten, yalanı savunmaktan gocunmayanların devri bu.

Sözü uzatmayayım; Türkiye çok önemli bir değişim, dönüşüm döneminden geçiyor. İnsanlar birbirlerine dokunup, bugünle beraber geçmişi, ‘öteki’nin yaşadıklarını da sorgulamaya başlıyor.

Bunu fark edemeyen, eski düzendeki gibi çıkarlarına uygun ‘gazetecilik’ yapmaya devam edenleri artık halk kabul etmeyecek. Buna inanıyorum.

Ben ise  ilk fırsatta ‘sakıncalı’ damgasından korkmayan bir mecra bulup yazmaya başlayacağım.