"AKP'nin YSK temsilcisi, zarflarda mühür olmadığını nereden biliyordu, o zarflar kimlerin eline geçti?"

"AKP'nin YSK temsilcisi, zarflarda mühür olmadığını nereden biliyordu, o zarflar kimlerin eline geçti?"

Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk,  Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) “mühürsüz oylar”a ilişkin yaptığı başvuruda kullandığı “16 Nisan 2017 tarihinde yapılmakta olan halk oylamasında bazı sandıklarda oy pusulalarının veya oy zarflarının İlçe Seçim Kurulu ve Sandık Kurulu mührü ile mühürlenmediğini yoğun bir biçimde tespit etmiş bulunmaktayız” ifadesiyle ilgili olarak "AKP'nin YSK temsilcisi Recep Özel, zarflarda mühür olmadığını nereden biliyordu?" dedi.

Saygı Öztürk'ün "O zarflar kimlerin eline geçti?" başlığıyla yayımlanan (21 Nisan 2017) yazısı şöyle:

Halk oylamasının yapıldığı saatte, AKP Temsilcisi eski Milletvekili Recep Özel, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanlığı'na el yazısıyla yazdığı dilekçeyi verdi. Dilekçesinde “16 Nisan 2017 tarihinde yapılmakta olan halk oylamasında bazı sandıklarda oy pusulalarının veya oy zarflarının İlçe Seçim Kurulu ve Sandık Kurulu mührü ile mühürlenmediğini yoğun bir biçimde tespit etmiş bulunmaktayız” iddiasında bulundu. Recep Özel, zarflarda mühür bulunmadığını nereden biliyordu? İşte, işin “püf” noktası ve araştırılması gereken de bu... Recep Özel, dilekçe verdi vermesine ama zarflarda ilçe seçim kurulunun mührünün bulunmaması halinde, sandık kurulları oy verme işlemini başlatamaz. Oylamanın başlatılmadığına ilişkin hiçbir şikayet ve tespit yok. Konuyu biraz açalım:

Seçim için koşul: Önce iki mühür

YSK tarafından bastırılan ve YSK mührü taşıyan zarflar, oy pusulaları ile birlikte ilçe seçim kurullarına seçmen sayısı dikkate alınıp gönderilir. İlçe seçim kurulu, kendilerine gelen zarfları, ilçe seçim kurulu mührü ile mühürler. Oy kullanılan yerlerin sandık kurullarına bunlar ulaştırılır.

Sandık kurulları ise oylama başlamadan önce, gelen paketi açar, zarfların YSK ve ilçe seçim kurulu mührü taşıyıp taşımadığına bakar. İki mührü gördükten sonra aynı zarf üzerine kendi mührünü basar. Yani zarf üzerinde üç mühür bulunur. Seçimde kullanılacak oy pusulasının da arkasına mühür basılır. Yasaya göre uyulması, yapılması gereken de bu... Sandık kurulları, bu süreci işletti, oy verme süreci Türkiye'nin her tarafında başlatıldı. YSK'daki AKP Temsilcisi Recep Özel, ilçe seçim kurulu mührünün, bulunmadığını öne sürüp, mühürsüz zarfların da geçerli sayılmasını istedi. CHP Üyesi Mehmet Hadimi Yakupoğlu'nun itirazını dikkate alan bile olmadı.

Mühürsüzler sisteme nasıl girdi? 

Sandık kurulu, ilçe seçim kurulunun mührünün basılmamasını ve bununla ilgili şikayetlerin gelmesi kabul edilebilir. Ama ilçe seçim kurulu mührü görülmeden, siyasi parti temsilcisinin de bulunduğu sandık kurulunun zaten oylamayı başlatmaması gerekirdi. Oylamayı başlattıklarına göre zarfın üstünde YSK ve ilçe seçim kurulu mührü var demektir. Peki, seçim yapılacak yere, yasa gereği seçmen sayısından fazla zarf ve oy pusulası gönderilmesi gerekirken, bunların eksik gönderilmesine ne demeli? CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger de bunu YSK yetkililerine bir türlü anlatamadı.Mühürsüz zarfların, oy pusulalarının YSK'nın sisteminden başka ellere geçtiği şüphesi doğdu. Eğer, YSK eliyle bunlar ulaştırılmış olsa, YSK ve ilçe seçim kurulu mührünü taşımış olması gerekirdi. Belki birkaç yerde mühürsüz olabilir ama bu kadar yaygın olduğuna göre bu işin altında başka şeyler aranır, seçmene saygı gereği aranmalı da...

Kuşkular boşuna değil

Anayasa'nın 79. maddesi, oylamanın düzeni ve dürüstlüğünü sağlama görevini YSK'ya vermiş. YSK'dan beklenen “Mühürsüz oy pusulalarını, YSK mührünü taşımayan zarfları saydırdık, tutanak düzenledik. İşte sonuç” demesiydi. Kaç ilçe seçim kurulu, kaç sandık kurulunun ihmali görüldüğü, mühürsüz pusula ve zarflardaki tercihin hep “evet” ya da “hayır” yönünde mi ağırlıklı olduğu, bunun organize bir şey olup olmadığının ortaya çıkarılması gerekirdi. Bunların hiçbirini yapmadan olayın üstünü kapattı. Eski DYP'li hukukçu bakan Yaşar Topçu, YSK'nın, “mühürsüzleri kabul ettim” demekle kurtulamayacağını, seçimin dürüst bir biçimde yapıldığını kanıtlamak zorunda olduğunu anlattı. Oy pusulalarının dışarıdan gelip gelmediğini kanıtlamanın vatandaşın değil YSK'nın görevi olduğunu hatırlattı. Dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek'in verdiği 8 Nisan 2010 tarihinde yasalaşan Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 5980 Sayılı Kanun'un 19. Maddesi'ni okuyalım:

“Üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan zarflar geçersiz sayılır. Bu zarflar paketlenir, paketin üzeri mühürlenerek zarf sayısı yazılır. Bu zarflar saklanır ve kesinlikle açılmaz. Bütün işlemler ayrıca tutanak defterine geçirilerek, sandık kurulu başkan ve üyeleri tarafından mühürlenir.” Yukarıdaki hükümleri uygulamak için hukukçu olmaya da gerek yok. Siz kanunları en iyi bilmesi gereken 10 hukukçu, yasa hükmünün hiçbir hükmünü niçin yerine getirmediniz? Yok yok, bu işin altında başka şeyler yattığına ilişkin kamuoyunda oluşan kuşkuları gidermek de, zarfların birilerinin eline geçip geçmediğini ortaya koymak da sizin göreviniz.