MHP Genel Başkanlığı'na adaylığını açıkladıktan sonra partiden ihraç edilen Meral Akşener, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli hakkında önemli iddialarda bulundu. Bahçeli'nin kendisini tutuklatmak için AKP'lilerle konuştuğunu ileri süren Akşener, "Benim aldığım duyum, AK Parti bünyesinden aldığım duyum hep şöyle: Yani gidilip gidilip, şu kadını hiç değilse 15 gün tutuklayın dendiğine dair pek çok şey söylendi, onların yalancısıyım" diye konuştu. Akşener, "İddia ediyorum, ben bir parti kuracağım desem, tosun keser. Bu ayak altından gitsin diye... İki şey yaptı bir bana parti kurdurmaya çalıştı çok, bir de beni tutuklatmak istedi" görüşünü savundu.
Daha önce söylediği referandumun ertelenebileceği konusundaki sözlerine açıklık getiren Akşener, "Suikast değil. Daha ziyade bu Rakka konusunda, Menbiç üzerinden bir erteleme söz konusu olabilir diye bir duyum var. Tabii bence esas gerekçe referandum konusunda içinde bulunduğu şartlar" ifadesini kullandı.
Meral Akşener'in Cumhuriyet gazetesinden Ayşe Sayın'a verdiği söyleşi şöyle:
- Anayasa değişikliği referandumuna ilişkin yoğun bir “hayır” kampanyası yürütüyorsunuz? Nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
Ben referandumun hayırla sonuçlanacağına inanıyorum. Bizim seçmenimizin ilginç bir feraseti mevcut. Mesela diyor ki şahıs "Ben Ak partiliyim, 3 kere muhtar olamaz dediler, 3 başbakan yaptık, istedi cumhurbaşkanı seçtik. Şimden sonrası fazla" Yani şahsa özel bir anayasa değişikliği olduğu için, o şahıs olmadığı zaman ne olacak. Kaldırın bu şahsı ne olacak? Dolayısıyla millet bunun farkında.
İkincisi kadınların çok büyük endişesi var. Son dönemde Türkiye’de çok ağır bir kadına şiddet söz konusu. Her gün 2 kadın katlediliyor bu ülkede, çocuk istismarları, senin vakfın iyi seninki kötü şeklinde bu tür konular kadınları çok etkilemiş durumda. Ve çok ilginç, 28 Şubat’ta başörtülü kadınların yanında, başı açık kadınlar olurdu dayanışma için. Şimdi burada da benzer şekilde, yani hayat tarzı farklı kadınların dayanışma içinde olduğunu görüyorum. Salonu gördünüz, başı açık kapalı kadın sayısı eşitti.
AK Parti bünyesindeki merkez sağdan ANAP’tan DYP’den gelen seçmenler, mutedil insanlar. Onlarda bir tedirginlik var. Ve o insanlar ayağa kalktı. Kararsızım diyenleri incelediğinizde esasında onlar hayıra yakın, hayır verecek insanlardan oluşuyor. Ben farklı bir hayır çıkacağına, anket de yaptırıyorum, inanıyorum.
- Zorlu kampanya yürütüyorsunuz, MHP içinde kongre mücadelesi verdiniz, partiden ihraç edildiniz, şimdi partiden de ayrıldınız, hakaretler, ailenize, kadın kimliğinize yönelik saldırılar oldu. Buna rağmen bu kadar inatla sizi yollara düşüren nedir?
Benim, 1 Aralık’tan itibaren Balgat yönetimi tarafından uğramadığım hakaret, iftira kalmadı. Bir şey gözlemledim. Türkiye’de en zarif görünüşlü erkeklerin bile, bir kadınla rekabete iş geldiği zaman, kadınların hep cinsiyeti üzerinden saldırıldığını gördüm. Bu önemli bir not benim için. İlk defa karşılaşıyorum. İçişleri Bakanlığım döneminde, 40 yaşındaydım. Yani birçok güç odağıyla mücadele ettim. O zaman kimsenin aklına gelmemişti, cinsiyetim üzerinden bir tanım. Hep siyasi tutumlarım üzerinden eleştirildim ki herkesin buna hakkı var, siyaseten lime lime edebilirler. Ama iş torunuma varan ağır iftiralara kadar gitti. Orada bunu not ettim ben. Niçin mücadele etmem lazım? Bu yaşta bir kadına söylenenler değmiyor, yapışmıyor ama şimdi 40 yaşında, 35 yaşında bir kadın neler yaşar bu yol açıldığı takdirde. Belki de referandumda bu kadar hırslı çalışmamın nedeni budur. Şimdi siyasette böyle bir anlayışın sinsi sinsi yerleştiğini görüyorum. Biz fark edemeden yerleşmiş. Şimdi adamın biri çıktı dedi ki, "Başörtüsüz kadın perdesiz eve benzer, ya satılıktır, ya kiralık" İşte bu anlayışla gereği kadar mücadele etmediğimizi fark ettim. Ve bu değişiklik söz konusu olduğunde El Fatiha! Onun için, bu referandumun sonucunda bana gelen bir şey yok, kişisel bir faydam yok benim. Daha demokrasiye yönelik adımların atılacağı, bireylerin daha korkmadan adım atacağı, insanların kendilerini daha muteber hissedeceği bir dönemin yaşanabileceği umudu.
- Sizin bu referandum sonrasında özellikle ‘hayır’ çıkarsa, sonrasında parti kurma ya da da yeniden aday olacağınız iddiaları seslendiriliyor...
Ben genel başkanlık iddiamdan vazgeçmiş değilim. MHP’deki iddiadan bir vazgeçiş yok. Referandumda evet de çıksa o talep geri çekilmiş değil. Parti kurma konusuna gelince; 7 Haziran'dan beri sayın Bahçeli bana parti kurduruyor. Henüz kendisinin seçtirdiği bir milletvekili olarak yanındayken, önce Abdullah Gül ile Serpin Manyas tesislerinde görüştüğümü iddia etti. Arkasından Sapanca’da Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik’le görüştüğümü iddia etti. İddia ediyorum, ben bir parti kuracağım desem, tosun keser. Bu ayak altından gitsin diye... İki şey yaptı bir bana parti kurdurmaya çalıştı çok, bir de beni tutuklatmak istedi. Benim aldığım duyum, AK Parti bünyesinden aldığım duyum hep şöyle: Yani gidilip gidilip, şu kadını hiç değilse 15 gün tutuklayın dendiğine dair pek çok şey söylendi, onların yalancısıyım. Parti kurmamı da çok arzu etti. Eğer ajandanızda ek bir madde varsa, o zaman pek çok düzeneği elde tutmak zorundasınız. Yani çok net olamazsınız, kapıları hep yarım aralık bırakmak durumundasınız. Onun için benim dilimden de gördüğünüz gibi, çalışmamdan da gördüğünüz gibi, gerçekten bir ajandam yok. Yarını Allah bilir, Allah kerim ama öncelik arkadaşlar. Onlar karar verecek.
- Bir dönem Devlet Bahçeli’nin çok yakınındaydınız, başkanlık çıkışı ve sonrasındaki tavrını neye bağlıyorsunuz, sizce kaygılandığı beka sorunu nedir?
Sandalyenin bekası. Çünkü başlangıç gerekçesi dikkat ederseniz, Cumhurbaşkanı’nın suç işlediği, suç unsurlarını bari hukukileştirelimdi. Nereden geldik bekaya, orası karışık. Şu anda iktidar partisinden daha sert evetçi. Çünkü bir ayna tutuldu, Bahçeli’nin tabanına hâkim olmadığı, teşkilatlarına hâkim olmadığı, yani sadece Oğan, Özdağ’ın ihracı değil ki her gün bir teşkilat kapatılıyor. Son olarak Malatya kapatıldı. Mesela Malatya muhalif değildi kongre için bize imza vermedi. Ama ‘hayır’ın yanında durdular ve gittiler. Onun için söylüyorum, ata ata bitiremedi nitekim!
- Bahçeli’nin “ülkücüler işini yarım bırakmaz” sözünü ve Sinan Oğan, Ümit Özdağ, Yusuf Halaçoğlu’na yapılan saldırıların düzmece olduğu yönündeki açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim konuşacağım oteldeki elektrik kesintisiyle Bahçeli’nin ilgisi yok. Otelin sahipleri Ankara’dan gelen baskıyla konuşturmamak için kestirdi. Bahçeli’yle ilgili bir isnat ağzımdan çıkmadı. Fakat esas sorun şu sayın Özdağ ve Halaçoğlu’na yönelik, Sinan Oğan’ın programlarına yapılan saldırıların kimlik olarak bakıldığında sayın Bahçeli’nin yakınında olan, onu destekleyen evetçi gençlerin olduğu ortaya çıktı. O nedenle o cümle çok sorunlu. Birincisi şiddet içeriyor gibi, diğeri de azmettirilen o çocukların, “bizden değil” diyerek ortada bıraktırılmış olması.
- Arkanızda bir parti desteği yok, ekonomik güç yok, nasıl nasıl yürütüyorsunuz kampanyayı?
Her ilde bir komite var, komite imece usulü bir sistem oluşturuyor. Örneğin yemek vermiyoruz, sadece salon kiraladık. Bu tür salonların kiraları son derece uygun. Otelde kalacağım otel paramı kendim ödüyorum.
- Tutuklanmaktan endişe ediyor musunuz?
Hayır. Acı patlıcanım ben kırağı çalmıyor. Çok iddialı söylüyorum bunu. İsmi bilinen siyasetçilerin içinde FETÖ denen grupla herhalde en minimum düzeyde tırnak içi merhabası olan kişi benim. Bu tür ilişkiler şöyle kurulur. Siz devleti yönetirsiniz, sizden talepleri olur. Sizin de ondan talepleriniz olur. Kocam büyük işadamı değil, oğlum maaşlı çalışıyor, gelinim maaşlı çalışıyor. Dolayısıyla TUSCON’dan geçmişliğimiz yok. Al gülüm ver gülüm, para işimiz zinhar yok. Okullarından geçmişliğimiz yok. Benim köyümün üçte ikisi benim kan akrabam. Bir kişi FETÖ’cü çıkmaz mı? Öğretmeni var, gardiyanı var, polisi var. Maliye memuru var. Bir kişi yok. Dolayısıyla temel ölçü şudur. Oy alışverişi, para alışverişi. Bunların hiçbiri bende olmadığı için bunu da en iyi sayın Cumhurbaşkanı bilir.
- Gizli ‘evetçi’ diye bir kavram çıktı. Bu psikolojiyi neye bağlıyorsunuz?
Çok travma yaşadı ülke. Ergenekon, Balyoz gibi bir dönem geçirildi. Ondan sonra dönüldü, 17/25’ten sonra bu insanlara ‘pardon’ denildi. 15 Temmuz’dan sonra FETÖ terör örgütü oldu ve o kalkışmayla bir başka travma meydana geldi, şimdi onlar tutuklanıyor. Fakat bu arada ağababalarının tamamı kaçmış durumda. Küçük yerlerde müthiş bir gerilim var. Kararsızların büyük oranda hayır olduğunu düşünüyorum. Anket yapanlar da aynı şeyi düşünüyor. İlginç bir şey söyleyeyim, eskiden kapı zili çaldığında 10 evin 8’i alırmış anketörü içeri ve cevap verirmiş. Şimdi 10 evin 3’ü ancak, bazen ikiye düşüyor, eve almıyor anketörü. İnsanlar telefonda konuşamıyor. Böyle olduğu için de nefes almak istiyor. Vatandaşlarda bir korku var, ama ‘hayır’a yazan bir korku bu. Ama korku öyle bir duygudur ki, çok aşırı yüklendiğiniz zaman o duvar bir yıkılır, ondan sonra da herkes altında kalır.
- Referandumun ertelenebileceğini söylediniz...
Bazı duyumlar alıyoruz biz. Pek çok insan alıyordur. Cumhurbaşkanı, anket konusunu en iyi takip eden, bu konuda hassasiyeti olan kişidir. Bu sonuçları gördüğünü düşünüyorum. Böyle bir OHAL şartları içerisinde - hukuki faslı ayrı olmak kaydıyla - çünkü hukuki olarak ortadan kaldırılamaz referandum, ama ertelenebileceğini ifade ediyorum.
- Bu konuda çeşitli senaryolar dillendiriliyor, suikastlar, savaş olabilir deniyor...
Hayır, Allah korusun öyle bir şey (suikast) değil. Daha ziyade bu Rakka konusunda, Mınbiç üzerinden bir erteleme söz konusu olabilir diye bir duyum var. Buna yönelik bir kanaat oluşuyor. Tabii bence esas gerekçe referandum konusunda içinde bulunduğu şartlar.