İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Kanal İstanbul temel atma töreni" olarak gerçekleştirdiği "Kuzey Marmara Otoyolu Sekizinci Kısım Nakkaş Başakşehir Etabı" açılışında konuşan Cumhurbaşkanı ve AKP genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tartışma yaratan "söke söke" ifadelerine yanıt verdi. "Uluslararası hukukta, tiksindirici borç diye bir kavram var. Bu kavram dış borç alan ve bunu milletinin menfaatine harcamak yerine kendi kişisel ikbali için harcayan liderler için kullanılır" diyen Akşener, "Tiksindirici borç doktirine göre milletimize inat olarak yaptığını bizzat kendin itiraf ettiğin bu projeden doğan şahsi borcunu eğer varsa paran bizzat sen ödeyeceksin. Şayet birisi bir parayı söke söke alacaksa hiç kusura bakma senden alacak. Şimdiye kadar söke söke verdiğin kapitülasyon tadındaki nice tavize bakınca şimdiden para biriktirmeye başlarsan iyi edersin. Benden söylemesi" ifadelerini kullandı.
Öte yandan İyi Parti lideri pandemi nedeniyle bir yılı aşkın süredir sürdürülen ve bu ay sona erecek kıza çalışma ödeneğinin uzatılması için iktidara çağrı yaptı.
Akşener ayrıca "Bugün yolsuzluğu nasıl bitireceğimizi hak ve adaleti nasıl sağlayacağımızı açıklıyoruz. Öz Türkçede bolluk ve bereket anlamına geliyor. Adı gibi memleketimizi bolluk ve berekete kavuşturma yolunca çok önemli bir kilometre taşı oluşturuyor" diyerek oluşturdukları ARTAGAN'ı açıkladı. Akşener, "Türkiye bu kadar zenginliğe sahip bir ülkeyken nasıl oluyor da milletimiz bu kadar düşük standartlarda bir hayat yaşıyor? Türkiye Avrupa'nın en büyük ülkesiyken nasıl oluyor da krizlerle boğuşmak zorunda kalıyor? ARTAGAN'ı tam olarak bu sorulara cevap olarak Türkiye'nin gerçek potansiyelini ortaya çıkarmak için hazırladık. Asıl sorunumuz köprü yapmayı, bina dikmeyi vizyon zanneden bu beceriksiz iktidardır. Asıl sorunumuz geleceği kurgulamak yerine geçişte debelenen bu çapsız zihniyet! Sorunu nasıl tanımlarsak tanımlayalım ARTAGAN nihai sonucu ortaya oyuyor. Bu zenginliği milletimize yaymamız mümkün" diye konuştu.
Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Elmalı davası denilen hukuk rezaletinden bahsetmek istiyorum. 6 ve 9 yaşlarında iki küçük yavrumuzun yaşadığı korkunç olayları biliyorsunuz. Tanıklar adli tıp raporların rağmen aylar önce tahliye edilmişler. Tutuklu yargılamayı olağanlaştıranlar konu iki küçük çocuğumuza vicdansızca yapılan cinsel istismar oluna tutuksuz yargılamayı tercih etmişler. Şaşırdık mı? Hayır! Tecavüze uğrayan çocuklarımızın, kadınlarının faillerinin ha bire serbest bırakıldığı hukuk sisteminde buna karşılık öldüresiye dayak yiyen milletvekilleri, gazetecilerin serbest dolaştığı bir hukuk sistemiyle yönetilen böyle bir adaletsizlikle yürütülen bir Türkiye! Elbette şaşırmadık. Bu insanlıktan yoksun kararda pay sahibi olan herkesi Allah'a havale ediyorum, milletime şikâyet ediyorum. Hukuka ve adalet sistemine güvenimizin pamuk ipliği hale getirildiği bu dönemde bu korkunç suçun faillerinin aramızda geziyor olması kabul edilemez. Çocuklarımız çizerek anlatmışlar anlaması gereken vicdansızlar anlayamamış. Buradan başta Adalet Bakanı olmak üzere iktidarı uyarıyorum milletin adalet duygusu ve vicdanıyla sakın oynamayın. "
"Bozdun adalet kantarını ve adalete, hukuka bu ülkede yaşayan tek bir ferdin inancı kalmadı. Buradan kadınlara seslenmek istiyorum ne hukuk taklaları ne de oldu bittiler bizi yıldıramaz. Kadınların mücadelesi benim mücadelemdir., İyi Parti'nin mücadelesidir. Bu mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. Sonuna kadar İstanbul Sözleşmesi yaşatır demeye devam edeceğiz. Sonunda bu çirkin zihniyet değil biz kazanacağız. Kimsenin şüphesi olmasın."
"Milli Eğitim Bakanı'na sormak istiyorum; siz bu öğrencilere neden böyle gıcık oluyorsunuz? 1.5 yıldır zorluklarla eğitimlerine devam etmeye çalışan gencimizin önüne getirilen sınavın bu kadar zor soru formlarının da bu kadar farklı olmasının sebebi nedir? Bu çocuklar size ne kötülük yaptı kardeşim? Ne yaptılar ize. Milletçe türlü zorluklarla mücadele ettiğimiz şu pandemi döneminde doğal olarak çocuklarımız da hem eğitimsel hem de psikolojik olarak derinden etkilendiler. Böyle durumlarda devletten beklenen bu durumu tersine çevirecek düzenlemeler yapmasıdır. Ama siz ne yaptınız? Bu olağanüstü sürecin olumsuz etkilerini en aza indirecek tedbirler almak yerine soruların formatlarını değiştirmeyi, sınavı iyice zorlaştırarak öğrencilerimizi şaşkına çevirmeyi, adeta onları cezalandırmayı tercih ettiniz. Böyle vicdansızlık olur mu! Yazıklar olsun size!"
"Devlet geleneğimizden bir türlü feyizlenemeyen Sayın Erdoğan Kanal İstanbul'a karşı durduğumuz için, bu yanlışa ortak olmayı düşünenleri uyardığımız için çok sinirlendi ve dedi ki 'O parayı sizden söke söke alırlar.' Bunu söyleyen bu ülkenin cumhurbaşkanı. Milletin adamı meğersem tahkimin avukatıymış. Ya arkadaş bugüne kadar ha bire kandırıldın bu defa sen milleti kandırdın ne yapacağız şimdi! Şuursuzluğa bakar mısınız. Beşli çetenin ve yabancı şirketlerin avukatlığına soyunun şu sorumsuzluğa bakar mısınız! Sizden dediği kim, milletin ta kendisi. İbretlik gerçekten. Ama parantez içi sandık ne gelirse gelsin seçimden yenilerek çıkacağını anlamış diyor ki sizden.
Küçük ortak hiç durur mu, elbette durmaz. Dünkü grup Konuşmasında hiç utanmadan Türk milletin parasına çökecek firmaları hukuki güvence altına alalım dedi. Bu nasıl bir utanmazlık vicdansızlıktır. Bu nasıl bir işbirlikçiliktir. Sayın Erdoğan tarafını seç. Milletinin yanında mısın yoka beşli çetenin arkasında mı duracaksın? Bu ülkenin cumhurbaşkanı mısın yoksa yabancı şirketlerin avukatı mı olacaksın? Milletin adamı mısın yoksa lobilerin adamı mı olacaksın karar ver. İlk seçimde yolcu olduğunun farkına, daha yeni varmış olabilirsin. Ama İsmet Özel’in şiirinde söylediği gibi; “Tam düşecekken tutunduğun tuğlayı, Rab bellemeyeceksin.” 100 yıl önce de, işgalcilerin avukatlığını yapmaya kalkan, işbirlikçiler vardı. Sonra ne oldu? İşgalciyle birlikte, geldikleri gibi gittiler. Tarihten ders al. Oturduğun makamın getirdiği sorumluluğun artık farkına var. Adeta bir sömürge valisi ağzıyla, abuk sabuk konuşarak, sana bütün makamları veren bu aziz millete apaçık ihanet ediyorsun. Senin görevin, bu milletin olanı, söke söke almaya kalkacakların yanında saf tutmak değil, bu milletin hakkını-hukukunu söke söke almaktır. Aklını başına al, kendine gel!"
"Uluslararası hukukta, tiksindirici borç diye bir kavram var. Bu kavram dış borç alan ve bunu milletinin menfaatine harcamak yerine kendi kişisel ikbali için harcayan liderler için kullanılır. Bu liderler iktidardan düştükten sonra o borcun ülkedeki vatandaşlardan değil borcu alan liderin kişisel harcaması olarak kabul edilerek o kişinin bizzat kendisinden tahsil edilmesini söyler. Hem de uluslararası hukukta budur. Danışmanlar ne yapacak acaba? Tiksindirici borç olarak kabul edilmesi için üç şart var; bir borcu veren kişinin bilgilendirilmesi. Bu yapılmış mı? Evet biz, Millet İttifakı olarak bu görevi yerine getirdik. Her fırsatta yerli yabancı tüm kurumları uyardık. İki; borcun halkın rızası dahilinde alınmamış olunması. Kamuoyu araştırmaları milletimizin büyük çoğunluğunun bu projeye karşı olduklarını gösteriyor. Ayrıca Kanal İstanbul için ayrı bir referandum yapılmamış. Ey tahkimcilerin yanından saf tutan Sayın Erdoğan sen milletin adamı değil miydin? Haydi getir referandumda Kanal İstanbul'u. Üç; borcun halkın menfaati için kullanılamaması. Kanal İstanbul projesi hali hazırda çalışan ve değer üreten firmaları ayakta tutmayı ve milletimizin refah seviyesini yükseltmeyi amaçlıyor mu? Hayır. İşsiz gence istihdam yaratmayı amaçlıyor mu? Hayır. Projenin bölgede arsa kapatanlar ile malum müteahhitler dışında milletimizin gelişmişlik düzeyine yapacağı bir katkı var mı? Hayır. Ez cümle Sayın Erdoğan hiç heveslenme bu parayı milletimiz ödemeyecek. Tiksindirici borç doktirine göre milletimize inat olarak yaptığını bizzat kendin itiraf ettiğin bu projeden doğan şahsi borcunu eğer varsa paran bizzat sen ödeyeceksin. Şayet birisi bir parayı söke söke alacaksa hiç kusura bakma senden alacak. Şimdiye kadar söke söke verdiğin kapitülasyon tadındaki nice tavize bakınca şimdiden para biriktirmeye başlarsan iyi edersin. Benden söylemesi. "
"Bu arada, turizm cennetimiz Muğla’da, bu aralar herkesin eli yüreğinde. Son olarak, Marmaris ve Dalaman’da çıkan orman yangınlarını biliyorsunuz. Marmaris’te maalesef, bir de şehit verdik. Herkesin eli yüreğinde dedim, çünkü, bu yangınlar ilginç. Ben bunlara, “Akıllı yangınlar” diyorum. Çünkü bu yangınlarda, daha önce Bodrum’da yaşadığımız gibi bir tesis için ne kadar alan gerekiyorsa ne hikmetse sadece o kadarı yanıyor. Yangın, ihtiyaç kadar alan yandıktan sonra, ya sönüyor, ya da söndürülüyor. Şimdiden uyarıyorum; Doğamız bizim için kutsaldır. Marmaris’teki o alanın takipçisi olacağız. Kimse boşuna heveslenmesin. Yine Dalaman’da günlerdir zehir solutan yangınla ilgili soru işaretleri, henüz giderilmiş değil. Ziyaretimiz sırasında, vatandaşlarımız yolumuza çıktı ve o yangının, özel bir fabrikaya ait alanda, için için devam ettiğini ve günlerdir zehir soluduklarını söylediler. Gerçekten biz de o havayı soluduk. İlgili Bakanları, ona buna laf yetiştireceklerine gidip Dalaman’daki o kesif dumanı solumaya ve vatandaşların taleplerini dinlemeye, yani nadiren de olsa, işlerini yapmaya davet ediyorum."
"Bugün yolsuzluğu nasıl bitireceğimizi hak ve adaleti nasıl sağlayacağımızı açıklıyoruz. ARTAGAN’ı açıklıyoruz. Vatanımıza ve milletimize hayırlı olsun. Öz Türkçede bolluk ve bereket anlamına geliyor. Adı gibi memleketimizi bolluk ve berekete kavuşturma yolunca çok önemli bir kilometre taşı oluşturuyor. Türkiye bu kadar zenginliğe sahip bir ülkeyken nasıl oluyor da milletimiz bu kadar düşük standartlarda bir hayat yaşıyor? Türkiye Avrupa'nın en büyük ülkesiyken nasıl oluyor da krizlerle boğuşmak zorunda kalıyor? ARTAGAN'ı tam olarak bu sorulara cevap olarak Türkiye'nin gerçek potansiyelini ortaya çıkarmak için hazırladık. Asıl sorunumuz köprü yapmayı, bina dikmeyi vizyon zanneden bu beceriksiz iktidardır. Asıl sorunumuz geleceği kurgulamak yerine geçişte debelenen bu çapsız zihniyet! Sorunu nasıl tanımlarsak tanımlayalım ARTAGAN nihai sonucu ortaya oyuyor. Bu zenginliği milletimize yaymamız mümkün. "