İyi Parti lideri Meral Akşener, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun teklifinin ardından Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni anayasa ile düzenlemeye gidilmesi çıkışıyla gündeme oturan başörtüsü tartışması hakkında, “Başörtüsü çözülmüş bir konu. Yani bunun hukuki bir alt yapısının olması, olmaması meselesi değildi. Kapanmış yaraları yeniden açmak yerine, kanayan yaralara bakmak durumundayız. Ben saygı duyuyorum elbette sayın Kılıçdaroğlu'nun bu tavrına ama bugün neyi tartışıyoruz? Anayasaya koyulmayı, başörtüsü içinden yeni bir kavgayı tartışıyoruz. Kılıçdaroğlu'nun duruşunu biliyoruz zaten. Bence gerek yoktu" dedi.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Halktv'de İsmail Küçükkaya'nın sorularını yanıtladı. Akşener, İyi Parti'ye yeni katılımların olup olmayacağı sorusuna, "Bakacağız duruma. Olmaz mı? Bakcez gari" dedi.
Öte yandan Akşener, Küçükkaya'nın sorusu üzerine, "Cumhurbaşkanı adayı olmadığıma hiç pişmanlık duymadım. Çünkü bakın tekrar inanarak söylediğim şey şu, birinin bir feragatte bulunması gerekiyor idi. O kendi irademle ben oldum. Samimiyetimin anlaşılması için bazı şeyleri istemiyorum. Feragatte bulunmam gerekiyordu, bulundum. Buraya adayım demek pazarlık konusu değil. ‘Kadın bir şey istemiyor buraya bir bakmak lazım’ desinler istiyorum” diye konuştu.
Akşener'in açıklamalarından satırbaşları şöyle:
İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, bugün Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı. Meral Akşener, şunları söyledi:
(İYİ Parti’nin kuruluş yıldönümü) Çok hızlı geçti. Bir tarafıyla başarılı geçti, bir tarafıyla çok mücadeleli geçti, gerçekten hem fiziksel hem ruhi yorucu geçti. Günün sonunda 5 yıl önceye döndüğümüzde iyi ki bu yolculuğa çıkmışız, iyi ki İYİ Parti’yi kurma iradesini, cesaretini göstermişiz. Bir şey değişti, her şey değişti ülkemizde, İYİ Parti kuruldu, 2018 seçimlerine parti olarak katıldık, bir dümen oluşmuştu, gittim Sayın Kılıçdaroğlu’ndan 15 milletvekili talep ettim, kendisi buna hiç sektirmeden ‘evet’ dedi, 15 arkadaşımızın bize katılmasıyla grup kurmuş olduk, bunun neticesinde bize YSK hem teşkilatlarınızı tamamladınız hem de grubunuz var diye seçime girme hakkı verdi. O 15 milletvekili arkadaşımızı birer demokrasi kahramanı olarak partilerine geri döndüler.
Bu eylem, benim gidip sadece seçime girmek için götürdüğüm teklife Sayın Kılıçdaroğlu’nun evet demesi, 15 milletvekilinin bize gelip tekrar bir demokrasi eylemi olarak partilerine dönmesi, onlardan herhangi bir menfaat sağlamamamız Türkiye’de yepyeni bir şeyi getirdi. O da demokrasi için yan yana gelebilmeyi. Cumhur ittifakı kurulmuştu, aslında tek başımıza belki girecektik ama demokrasiye yönelik bu tutum üzerine biz CHP ile aynı sistemin içinde ittifak yaptık, Demokrat Parti bizim listemizden girdi, Saadet Partisi hem CHP listelerinden hem ayrı olarak girdi. 4 siyasi parti Millet İttifakı'nı kurduk. Sonuç itibariyle Cumhur İttifakı çoğunluğunu kaybetti. Bugün biz yan yana gelmiş siyasi partilerin çalışmalarının konuşulması yerine ‘adayınız kimdir’ küçük çocuk ayaklarını yere vurur ya, cumhur ittifakı mensupları bunu yapıyorsa o zaman 13’üncü Cumhurbaşkanı zaten bizim masanın önerdiği kişi olacak inancımın cumhur ittifakı tarafında da kabul edildiğini gösteriyor.
(İYİ Parti kurulmasaydı): Bugün bu ucube sistem oturmuş olurdu, partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin değişeceğine dair herhangi bir ümit olmazdı ortada. Meclis aritmetiği bambaşka olacaktı. Gördük ki farklılıklar zenginliktir, enerjiye çevirmek mümkündür, müştereklerimiz de esasında çoktur. O gün o eylem olmamış olsaydı bugün Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’nin o masada olması belki mümkün olmayacaktı.
Dış politikadan ekonomiye, yandaş kayırmadan gençlere söylenen ağır sözlere, kadınların tecavüz, taciz, dayak, öldürme gibi her türlü pislikle karşı kaşıya kaldığı bir sistemde, azıcık kafasını kaldırdığında bizzat bu ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından ‘sürtük’ dendiği, günlük hayattan aylık sisteme, yurtdışı ilişkilerinden içeriye dair her alanda kriz var şu anda. Düşünün biz düşman kuvvetler olarak bizzat Sayın Erdoğan tarafından zillet, illet ne kadar çirkin söz varsa her türlü iftiranın, hakaretin yapıldığı bir dil, hatta etnik aidiyetler üzerinden kutuplaştırılıp bir de oralara hakaretler yağdırılıp, inançlar üzerinden bir dile karşılık…
Tarımda yaşananlar, ekonomide kendine özgü rüyada görüp ertesi gün hayata geçirilen kararlar, üretimin terk edilmesi, bir avuç yandaşın korunması, beş maaş, on maaşlı ne yaptığı belirsiz danışmanlar ve o yoksul evlerine girdiğinde ayağımı yere bastığımda ayağımın altı ıslanıyor, rutubetten. 3,5 yaşında kucağınıza aldığınızda kemikleri sayılan çocuklar, astım hastası çocuklar, kapağı yamuk buzdolapları, içinde sadece mercimek çorbası ve soğan, hiçbir şey yok. Bir eve girdim, Allah şahit doğruyu söylüyorum, Sincan’da bir ev, buzdolabın kapağını bir açtım sadece hoşaf vardı. Bütün bunlara baktığınızda bir tarafta uçan zenginleşen, arabalarla, el yapımı ayakkabılarla, teknelerde verilen pozlar, inanılmaz bir gelir…
(Krizden nasıl çıkılacak?): Bir üretimi öne koyacağız. Her alanda; sanayide, tarımda, teknolojide üretimi böyle yapacağız. Kapsayıcı bir kalkınma kararını öne koyacağız. Üretim, buna bağlı istihdam, kayırmanın son bulduğu, liyakatin öne geldiği, şeffaflığın mutlaka gerçekleştirildiği, yargının bağımsız, tarafsız ve korkusuz olduğu, hukukun üstünlüğünün kabullenildiği, Merkez Bankası’nın bağımsız olduğu, tahrip edilmiş kuruların yeniden ihya edildiği, mesela müsteşarlık makamının kaybının Türkiye’ye maliyeti çok yüksektir, Devlet Planlama Teşkilatı’nın kapatılmasının maliyeti çok yüksektir, bunların ihya edildiği, yanlışlıkların önüne geçecek bir sistemin, anlayışla çok kısa sürede bu düzelir. Türkiye’nin imkanları var. Dış politikada gerçekçi, akılcı bir bakış açısı ortaya koyduğunuzda Suriye, Irak bu birinci derecedeki sınırdaşlarımızla ortaya çıkan 7 trilyon dolarlık bir imkan var. AB’yi, Türki dünyasını, Mısır’a, Libya’ya kadar o hinterlandı ortaya koyduğunuzda 21 trilyon dolar, niye kavga ediyoruz kardeşim? Bizim Suriye’nin içişlerine karışmamızın bedeli kimine göre 5,5 milyon, kimine göre 6 milyon, rakamın bilinmediği bir sığınmacı problemi ile karşı karşıyayız. Sayıların değiştiği bir yekpare grup Türkiye'ye geldi. Bunun çok problemi var. Biz kapılara açarak buna sebep oldu. Arap nüfus buraya geldi. Buna karşılık orası da YPG’nin bir nevi PKK'nın eline geçmiş oldu.
2019'da Sayın Erdoğan’a demiştim ki, ‘Sende bir ergen krizi var, bozuksun, tamam anladık’ çünkü ilişkileri bireysel kabul ediyor, Türkiye eşittir benim diyor, devlet benimdir diyor, bütün bunlar Putin ile ilişkilerine yansıyor, bütün liderlerle olan ilişkilere yansıyor. ‘Beni sever, kadim dostum’ böyle bir şey yok uluslararası ilişkilerde.
(Eşi Vefat Eden 3 Çocuklu 2023 Anneye Konut Tahsisi): Mantık doğru 300 bin lira ev. Ama 3 çocuk yanlış. 1 ya da 2 çocuklu olan kadına niye yok. Burada bir dümen var. Seçime dair bir dümen var. 3 çocuklu kadınların sayısı az muhtemelen. Vay ‘patronun sözü yere düşmesi’ 3 çocuk ve üstüne var derseniz siz çok büyük ayrımcılık olur. İster bir 1 çocuklu ister 3 çocuklu bütün kadınlara bu yardımın yapılması lazım.
“Sayın Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü ile ilgili tutumuna söyleyecek bir sözüm yok. Sayın Kılıçdaroğlu bir helalleşme yolculuğuna çıktı orada da büyük bir saygım var. Zaman zaman ben de kendimi bazı şeyleri hatırlatmakta görevli hissediyorum. Benim siyasi yolculuğum, ilk defa politikaya ben DYP’de başladım, o süreçlerle ilgili olarak yapılan her türlü yanlış işlerin karşısında durdum, pek çok bedeller de ödedik. Bu çerçeve içinde bu helalleşme yolculuğuna çok büyük saygım var. Dediğim gibi ben de başka şeyleri hatırlatmak durumundayım. Bu ülkede Rize Belediye Başkanı açılım sürecinden döndü dedi ki; ‘Boş yere açılım yapmayın kardeşim, demokratik süreçlere ihtiyaç yok. Bizler Karadeniz erkekleri her seferinde bir Kürt kadını alalım, ikinci eş olarak bu meseleyi çözelim.’ O günlerde ben bu gök kubbeyi yıkmaya çalıştım tek başıma.
Sonra hiçbir şey olmadı bu arkadaşa. Benim belki kadınlarla ilgili algıda seçiciliğim var bilemiyorum. Samsun İl Başkan Yardımcısı dedi ki; ‘Başı açık kadın perdesiz eve benzer ya kiralıktır ya satılık.’ Buna da zıpladım ben. Bunlarla ilgili kim helalleşecek bu ülkede. Atatürk’ün anasına olmayacak ağırlıkta sözler söylendi, yahu kim bunla ilgili hesaplaşacak?
Başörtüsü çözülmüş bir konu, bunun hukuki bir altyapısının olması olmaması meselesi değil. Başörtüsü meselesi o günlerde askeriyenin ortaya koyduğu ve askerin itiraz ettiği bir konuydu. Biz siyasetçiler doğru tutumu alamadık, kendimi de katarak söylüyorum. İmam hatip liseleriyle ilgili ürkmüştü askeriye, sonra REFAH-YOL düştü, ANA-YOL çıktı ve o zaman biz eğer Meclis’e sadece imam hatip liselerini getirseydik eğitimle ilgili bugün eğitimin ortaya koyduğu bu rezalet hiç olmayacaktı. O gün ne yaptık? 5 artı 3’ü kesintisiz koyduk, kesintisiz yaptığınız zaman ortaokul sona kadar ilkokul okutuyorsunuz çocuklara başka bir okula geçme imkanı yok. Lisanı bitirdiniz, sanatı bitirdiniz, zanaatı bitirdiniz. Ne için? İmam hatip liselerini örtük bir biçimde kapatmak için, üniversitelere girmeleri engellemek için, bu sahtekarlıktı, bu netlikle söylüyorum.
Sonra bu arkadaşlar geldi. Bunlar da aynı kafa içinde bu sefer her yeri imam hatip yapabilmek için bir noktaya getirdiler. Şu anda eğitim cumhuriyetin başardığı en büyük sonuçtur. Şu an iki kişi karşılıklı duruyoruz. Bunu cumhuriyet başardı. Benim 2,5 yaşımdaki torunum Ayda, 7 yaşındaki torunum Pars benim imkanlarıma, sizin imkanlarınıza sahip değil, o fırsat eşitliğine sahip değil, parası varsa okutulan bir Türkiye haline döndü. Bütün derdim şu kapanmış yaraları yeniden açmak yerine kanayan yaralara bakmak durumdayız.
Ben saygı duyuyorum elbette Sayın Kılıçdaroğlu’na ama bugün anayasaya konulmayı tartışıyoruz. Başörtüsü çerçevesinde yeniden bir kavgayı tartışıyoruz. Başörtüsü meselesinin çok enteresan bir yönü olmuştu. Başörtülü kadınların Meclis’e girebilmesi için bir hareket yapılacak. Sayın Cemil Çiçek beni aradı, ‘Sen yönetir misin’ dedi, ‘Hay hay’ dedim, sonra ben Sayın Kılıçdaroğlu’nu aradım, ‘Böyle bir durum var, nasıl bir yolculuk yapabiliriz, bu durumda?’ Bakın bu netlikle söyleyeyim, Meclis’te milletvekili kadınların başörtülü biçimde Meclis’e girmesinin benim yönettiğim o oturumda gerçekleştiği ve Sayın Kılıçdaroğlu’nun da bu konudaki tutumunun fevkalade yapıcı olduğunu defalarca söyledim, bir de buradan söylemiş olayım. Sayın Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü konusunda tutumunu biliyoruz ama şimdi gelinen noktada bence gerek yoktu.
(Türkiye’de başörtüsü sorunu var mı?): Şu anda yok, kadınlar arasında hiç yoktu adamlar girdi devreye, bu işte hep siyasi karşılıklı rant çıkarılmaya çalışıldı. Şu anda herkes başörtüsünden korkan da başı açıktan nefret eden de herkes o günkü yanlışlıkların, insanlara çektirdiği acıları gördü ve pişman. Dolayısıyla askerinden büyük sermayesine, ‘laik’ kesimden ‘dindar’ kesime bu farklılıkların, hayat tarzlarının çok önemli olduğuna ve buna saygı duyulması gerektiğine insanlar kanaat etti.
Sayın Erdoğan seçimi kaybedeceğini gördü, her bir manevi konuya, soyut kavrama iki eliyle sarılıyor. Anayasalar bu Meclis’te olmaz çünkü gidiyor, seçime kalmış 8 ay, 7 ay bir süreç var. Böyle durumlarda anayasalar bir vaattir. 2010’da aklına gelmemiş Sayın Erdoğan’ın, 2017’de de aklına gelmemiş şu anda aklına geldi. Derhal seçim kararı alsınlar ve bu vaatle gitsinler, seçimi kazanırlarsa yerine getirirler. Onun (referandum) yerine sandık gelsin.
(İYİ Parti’ye katılan isimler): İYİ Parti vatandaş nezdinde ciddi bir teveccühle karşı karşıya, bu partinin büyümesi lazım. Biz kurumsallaşmaya, kalıcı hale getirmeye çalışıyoruz. Bu ülkenin yetiştirdiği çok kıymetli insanlar var. Bu insanların tecrübelerini, bilgilerini partimizle değerlendirmeleri için görüşmeler yapıyorum. Bir kısmı bilgi ve birikimlerini dile getiriyorlar. Bu görüşmelere devam ediyoruz, arkadaşlarımızın partimize kattıkları güçle kuvvetlenerek yolumuza devam ediyoruz.
Bir direnç abidesidir (Turhan Çömez), Ergenekon ve Balyoz kumpas davalarında bu ülkeyi terk etmek zorunda bırakılan, sokaklarda yatıp doktorluk diplomasını yeniden alan, bir direnç abidesi, dimdik kalıp bir mücadele eden birinden bahsediyoruz.
(Ahmet Eşref Fakıbaba’nın partiye katılması): Ortak dostlarımız var bizim Sayın Bakanımızla, ben esprili yaklaşmayı severim. Bir gün telefon açtım bu görüşmeyi yapabilmek için ama o evden bilgi sahibiyim. Gaziantepli eşi, çok güzel bir yumurtalı çiğköfte yaptığına dair bir bilgim vardı. Aradım dedim ki; ‘Sayın Bakanım ben buralarda böyle yalnız başına, gariban geziyorum ne olursunuz ben hanımefendiden şöyle bir şey rica ediyorum’ dedim, öyle başladı. Ondan sonra da gittik. Sonra ikna ettim.
Akşener, Küçükkaya’nın “Başka kimler var” sorusuna; “Bakacağız duruma, olmaz mı bakacağız, var” yanıtını verdi. Akşener sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sadece AK Parti’den bahsetmiyorum, ben Türkiye’nin önemli katkıda bulunmuş genç yaşlı ve bundan sonra da katkıda bulunabilecek insanların akademiden, iş dünyasından görüşüyorum. Aynı Sayın Bakanıma yaptığım gibi gidiyorum, eşlerden istiyorum eğer erkekse karşımdaki, gelinlerden istiyorum.
(TOGG törenine davet): İptal edemeyeceğim önceden yapılmış bir programım var. Biz bu tür davetlere mutlaka partimizi temsil eden üst düzey bir arkadaşımızı göndeririz. Benim durumuma bir yere gittiğim zaman vekalet eden Sayın Koray Aydın’ı görevlendirdik, o gidecek. TOGG’u biz elzem bir iş olarak görüyoruz ama geç kaldık daha süratle yapılması gerekirdi.
(Seçimler): Masayı muhafaza et dediler, sürdürülmesini gayret et dediler, ben dedim ki Jandarma Genel Komutanlığı’na çevirdiniz beni dedim gülüştük. Cumhur ittifakının masasıyla altılı masa ya da benim deyimimle ortak akıl platformu olan bu sistem, biz rasyoneliz, cumhur ittifakı çok hissi, tek parti gibi ama bizimki farklılıklara saygı duyan, müşterekleri öne çıkaran, birbirine güvenen bir masa orası. Masa sürekli olarak üretiyor. Biz bu altı genel başkan ve onların partilerinin oluşturdukları çeşitli komisyonlar ortak çalışmalar yapıyor.
(Cumhurbaşkanı Adayı): İlginç olanı şu, Sayın Erdoğan çok merak ediyorsa hemen seçim kararını alsın, biz de üç gün içerisinde açıklayalım. Ortak aday, tek aday, kazanacak aday. Sayın Kılıçdaroğlu açıkladı, yüzde 100 katılıyorum; kapsayıcı olacak, kutuplaştırmayacak, devlet deneyimi olacak, çılgın olmayacak, gece rüya görüp onları ertesi gün hayata geçirmeye çalışmayacak. Bu ülkeyi tekrar demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, liyakate, devleti ciddiyete, şeffaflığın önemine inanmış bir arkadaşımız olacak. Ve de kazanacak.
Son seçim, parlamenter sistemi konuşacağımız son seçim. Bu seçimde biz güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişi vaat ederek bunun arkasında altı siyasi parti, belki biraz daha genişler onu ben bilmiyorum, kapatmadığım için söylüyorum, dolayısıyla bu masayı kuran Sayın Kılıçdaroğlu, hepimizi davet eden kendisi, bu masanın Cumhurbaşkanı adayını seçeceğini de ilan eden kendisi, dolayısıyla biz de buna olumlu baktık evet dedik. Şimdi biz, bu seçimde parlamenter sisteme geçişi söyleyeceğiz, bu seçimi biz kazandığımızda demokrasinin, hukukunun üstünlüğünün, ekonomide kayırmanın bittiği, liyakatin, yargının bağımsızlığının, basının özgür olduğu bir sistemi biz kuracağız diyoruz. Şimdi kaybettik… Allah muhafaza, bir daha bu konuşulmayacak.
Sayın Erdoğan’ın da son seçimi olacak. Özellikle Ak Partili arkadaşlarımı bu konuda bilgilendirmek isterim. Artık onun son seçimi. Şimdi bile problemli de hadi oldu. Sonra ne oldu biliyor musunuz bu anlayış üzerinden dişini sıka sıka duran bir insan kalabalığı olacak. Biliyoruz ki biz AK Parti’nin adayı seçilemeyecek. Bu kararnamelerle ben yaptım oldu anlayışının karşılığı, buradan da bunun benzeri seçilecek. Ben demin söylediniz 29 yıldır aktif politika yapıyoruz Susurluk’u gördüm 28 Şubat’ı gördüm, bugünü gördüm bütün bunlardan 2018’deki adaylık sürecini gördüm ve bir siyasi partinin kurulmasına öncülük eettim, bütün bunların neticesinde diyorum ki en fazla AK Parti’ye oy vermiş kardeşlerimiz bu ucube sistemin bu alanı desteklemeli. Çünkü Sayın Erdoğan’ın dışında AK Parti’de aday edilecek ve kazanacak kimse kalmadı.
Cumhurbaşkanı adayı olmadığıma pişman değilim. Samimiyetimin anlaşılması için bazı şeyleri istemiyorum. Feragatte bulunmam gerekiyordu, bulundum. Buraya adayım demek pazarlık konusu değil. ‘Kadın bir şey istemiyor buraya bir bakmak lazım’ desinler istiyorum.
(RTÜK’ün Tele 1’e verdiği ceza, İYİ Parti’nin RTÜK üyeliği): Yazık. İstibdat yasası çıktı. 3 grup konuşmama sırf bu yasayı koydum. Muhalefeti temsil eden onlara nefes aldıran kurumların kapatılması sorun. Fakıbaba milletvekilliğinden de istifa ederek ayrıldı. Saygı duyduğum bir iş. Bizim iki Gup Başkanvekilimiz Sayın Şentop'a bir yazı yazdılar. Bakalım ne olacak. Hukuk, demokrasi onu gösteriyor. ‘Bu bizim hakkımız’ yerine getirilecek.
(EYT): EYT konusunda çalışma yaptık. Yarın görüşeceğiz. Konuyu gündemde tutulmasını yardımcı oluyoruz. ‘Seçime giderken Erdoğan bunu yapar mı’ gibi bir talepleri de var, destek olacağız. 3600'ü de içine koyalım. AKP çözmezse biz çözeceğiz.”