Partisinin grup toplantısında konuşan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasını taşıyan 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'ne eleştirilerde bulundu. "Bu bütçe bugüne kadar olan ki bütçeler arasında en iddiasız olanı, en milletten kopuk olanı" diyen Akşener, "Bu bütçenin özeti, 'bu yıl bize gülmek haram, belki seneye.' Görünen o ki millete sabret diyenler yeni yılda da lüks hayatlarını devam ettirecekler" ifadelerini kullandı.
Akşener sözlerinin devamında ise MHP lideri Devlet Bahçeli'nin 'askıda ekmek' kampanyasına atıfta bulunarak, "Eşe dosta yandaşa milyonları dağıt ama eve ekmek göstermiyorum diyen millete gelince askıda ekmek kampanyası. Bu zaten geleneğimizde var ama orta yerde parti logolu askı yaptırarak değil fırında üsturuplu yapılan bir uygulama. Asıl dikkat edilmesi gereken gerçek şu hem ekonomi uçuyor deyip hem de askıda ekmek kampanyası başlatıyorsanız biriniz yalan söylüyor demektir. Ne var ki yalanlar artık dikiş tutmuyor. Milletimiz o yalanı yaşayarak görüyor" dedi.
Anayasa Mahkemesi'nin tartışmaya açılmasına da tepki gösteren Akşener iktidara, "AYM'yi tartışacağımıza gelin halktan gizlenen Covid-19 meselesini; bilgisayarı olmadığı için mağdur olan öğrencileri; Türkiye'nin dış politikadaki yalnızlığını; şiddet gören, öldürülen kadınlarımızı; gelin 8 liraya dayanan doları, işsiz gençleri, geçinemeyen vatandaşımızı tartışalım" çağrısında bulundu. Akşener, devamında ise, "Ama siz istemezsiniz, işinize gelmez. Milletin derdini tartışmaya yüzünüz yok. sizin derdiniz AYM ile değil sizin derdiniz bizzat hukukun kendisiyle" diye konuştu.
Akşener, Erdoğan'ın eğitim sistemine ilişkin eleştirilerini de gündemine aldı. "Eğitim sisteminden bahsederken 'en çarpığından Batı taklitçiliği cumhuriyetimizin en büyük kaybıymış.' Cumhuriyet, bu çarpık batıcı anlayışı, faşist yöntemlerle dayatmış. Hadi oradan be. Hadi oradan" diyen Akşener, "Cumhuriyet, bu çarpık batıcı anlayışı, faşist yöntemlerle dayatmış… Kendine gel Sayın Erdoğan! Beğenmediğin o Cumhuriyet, dünyanın alkışladığı bir kalkınma hamlesi, bir medeniyet öyküsüdür. Elbette eksikleri vardır, ama böyle bir tarifi hak edecek kadar basit bir iş değildir. Hele; Cumhuriyet’in eğitim hamlesine söz söylemek, senin gibi, 18 yıllık iktidarı boyunca, bakan üstüne bakan atayıp, defalarca eğitim sistemiyle oynamasına rağmen, hâlâ bir yol bulamayan birini ,haddi de değildir hakkı da değildir. Kalkmış, yıkılmış bir ülkeden, Türkiye Cumhuriyeti’ni doğurmuş iradeye saygısızlık ediyorsun. Ayıptır ayıp!" sözlerini kaydetti.
TIKLAYIN - Erdoğan: Topyekûn bir eğitim öğretim reformu yapmamız gerekiyor
Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Aziz milletim, değerli milletvekilleri; Ermenistan’a silah ve mühimmat veren Rusya’nın, ateşkes masası kurması kadar yanlış bir iş olamaz. Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi, sorunu çözmek için oluşturulan Minsk Grubu’nun üyeleri olan, ABD, Rusya ve Fransa, Ermenistan’a her tür yardımı yapıyor.
Bu gerçek ortadayken, sorunu bu üçlünün çözemeyeceği gerçeği de ortada duruyor. Bu sebeple, Sayın Erdoğan’ı uyarmak istiyorum; bu konu parti kongrelerinde yapılan konuşmalarla geçiştirilecek bir konu değildir. Bulunduğun makam, tespit yapma değil, gerekeni yapma makamıdır. Türkiye’nin diplomasi birikimini, çok geç olmadan harekete geçirin. Kurulacak masalarda, Türkiye’nin, Azerbaycan’ın yanında yerini almasını sağlayın. Kafkasya’daki bu savaş bizlere bir kez daha diyor ki: Türkiye güçlü olmak zorundadır. Türkiye, ekonomisiyle, siyasetiyle, diplomasisiyle, ordusuyla güçlü olmak, sağlam durmak zorundadır.
İktidar, bunu sağlayacak beceri de, vizyon da maalesef yok. Şahsi ikbal derdine düşmüş bir anlayışın, ne ülkeye, ne de millete bir hayrı olmaz. Şahsi ikballerini koruyabilmek için her şeyi mubah görenlerin, milletin hazinesinden, devletin kurumlarına, el atmadıkları, ayarlarıyla oynamadıkları hiçbir kurum, hiçbir değer kalmadı.
Bunun son örneğini Anayasa Mahkemesi tartışmalarında görüyoruz. Anayasayı korumakla, vatandaşımızın hak ve hukukunu kollamakla görevli Anayasa mahkemesi, sistemli bir şekilde tartışmaya açıldı. Önce, ülkenin İçişleri Bakanı, gider yaptı. Ardından küçük ortak, koroya katıldı. Nihayetinde de Sayın Erdoğan, daha önce de birçok kez örneğini gördüğümüz üzere, Meclis bir adım atarsa ben de desteklerim dedi. Son olarak, Anayasa Mahkemesi’nin bir üyesi çıktı, kendi kurumunu siyasi malzeme yapmak isteyenlerin eline, altın tepside istedikleri fırsatı verip, tüy dikti. Ne kadar acı. Sosyal medyada, karşılıklı ışık yakıp söndüren polemiğin tarafları, Türkiye’ye nasıl hasar verdiklerinin farkında bile değil…
AYM'ler medeni dünyada demokratik ülkelerin vazgeçilmez unsurlarıdır. Sesleniyorum Türk milletinin temel taşlarıyla oynamaktan bir türlü vazgeçmediniz. Biz iktidar olacağız o ellerin hepsi oralardan çekilecek. AYM'yi tartışacağımıza gelin halktan gizlenen Covid-19 meselesini; bilgisayarı olmadığı için mağdur olan öğrencileri; Türkiye'nin dış politikadaki yalnızlığını; şiddet gören, öldürülen kadınlarımızı; gelin 8 liraya dayanan doları, işsiz gençleri, geçinemeyen vatandaşımızı tartışalım. Ama siz istemezsiniz, işinize gelmez. Milletin derdini tartışmaya yüzünüz yok. sizin derdiniz AYM ile değil sizin derdiniz bizzat hukukun kendisiyle.
Çadır yönetim sistemini tartışalım. Çıkın adam gibi gerçek niyetinizi milletimizin yüzüne söyleyin, arkadan dolanmayı, birilerini kullanmayı bırakın. Adalet için atılacak ilk adım adil olmaktır. Türkiye'nin son yollardaki en büyük sorunu da budur. Devlet yönetenler siyasette, yargıda, ekonomide adil olmalıdır. Adil olursanız devletin hakkını, hukukunu korursunuz. Aksi halde milletin hakkını çiğnetirsiniz. Kasasında bir milyon lira bulunmayan bir şirkete gücünün 1324 katı bir işi ihalesiz veriyorlar! Haliyle işi tamamlayamıyor, yarım bırakıyor. Bu durumda bu firmanın ceza ödemesini beklersiniz dimi. Daha çok beklersiniz. Sayıştay'ın raporunda anlaşılıyor ki bu şirket Hazine'den 45 milyon lira alıyor. Böyle bir garabet olur mu? Eşe dosta yandaşa milyonları dağıt ama eve ekmek göstermiyorum diyen millete gelince askıda ekmek kampanyası.
Bu zaten geleneğimizde var ama orta yerde parti logolu askı yaptırarak değil fırında üsturuplu yapılan bir uygulama. Asıl dikkat edilmesi gereken gerçek şu hem ekonomi uçuyor deyip hem de askıda ekmek kampanyası başlatıyorsanız biriniz yalan söylüyor demektir. Ne var ki yalanlar artık dikiş tutmuyor. Milletimiz o yalanı yaşayarak görüyor."
"Biliyorsunuz Erdoğan müjdelerini hep sıkıştığı anlara saklar. Yeni bir doğalgaz müjdesini verdi. Milletimizin yararına olan her keşfi memnuniyetle karşılarız ama artık sıktı be kardeşim. Havalar soğuyor, millet daha fazla doğalgaz yakmaya başlayacak. Doğalgaz bulduk diye caka satıyorsunuz ama bir yandan faturalara zam yapıyorsunuz. Siz ancak gemi üzerinden poz veriyorsunuz. Hayaller doğalgazda zengin olmuş Türkiye gerçekler askıda ekmek kampanyası."
geçtiğimiz Cumartesi günü, Türkiye’nin 2021 Yılı Bütçesi meclise sunuldu. Bu, Ak Parti hükümetlerinin 19. bütçesi. Bu bütçe, bugüne kadarkiler içinde en iddiasız olanı, milletten en kopuk olanı. Bu bütçede, toplumun ekonomik sorunlarını çözecek tedbirler yok. Bu bütçede, esnafın, işsizin, çalışanın, emeklinin feryadına cevap yok. Bu bütçede, çiftçilerimiz için rutinin dışında bir destek yok. Bu bütçede, kira, vergi, sigorta pirimi ve borç altında inim inim inleyen, siftah yapmadan evine giden esnaf için hiçbir destek yok. Devlet böyle zor günlerde milletinin yanında olmalı ama; bu bütçede millet yok. Peki bu bütçede ne var? Mesela bu bütçede, 14 yıl öncesinin kişi başı gelirine dönüş var.
Mesela bu bütçede, sarayın ve devlet dairelerinin şatafatı ziyadesiyle varken, işçi emeklisi için makyajlı enflasyon kadar, memurlar ve emeklileri için yüzde 3+3 zam var…Görünen o ki; yeni yılda da millet sabretmeye devam ederken, millete “sabır” tavsiye edenler, lüküs hayatlarını devam ettirecekler. Mesela bu bütçede faiz var, yandaş müteahhitlere ödemeler var.2020 yılında 137 milyar lira olan faiz ödemeleri, yeni bütçede, yüzde 31 artışla 180 milyar lira olarak öngörülüyor. Yolcu, araç geçişi, hasta garantileri için yandaş müteahhitlere yapılacak ödemeler artarak devam ediyor. Ez cümle bu bütçenin özeti, o meşhur şarkının sözleri gibi; “Çekerim turnam sineye, derdi sineye; bu yıl bize gülmek haram, belki seneye.”
"Eğitim sisteminden bahsederken 'en çarpığından Batı taklitçiliği cumhuriyetimizin en büyük kaybıymış.' Cumhuriyet, bu çarpık batıcı anlayışı, faşist yöntemlerle dayatmış… Hadi oradan be. Hadi oradan. Hitler yerinde ters dönüyordur. Ben bunları niye akıl edemedim diye. Kendine gel sayın Erdoğan! Beğenmediğin o Cumhuriyet, dünyanın alkışladığı bir kalkınma hamlesi bir medeniyet öyküsüdür. Elbette eksikleri vardır, ama böyle bir tarifi hak edecek kadar basit bir iş değildir. Hele; Cumhuriyet’in eğitim hamlesine söz söylemek, senin gibi, 18 yıllık iktidarı boyunca, bakan üstüne bakan atayıp defalarca eğitim sistemiyle oynamasına rağmen, hâlâ bir yol bulamayan birinin haddi de değildir hakkı da değildir. Kalkmış, yıkılmış bir ülkeden, Türkiye Cumhuriyeti’ni doğurmuş iradeye saygısızlık ediyorsun. Ayıptır ayıp!"
Cumhuriyetin eğitim anlayışına laf ederken, oturup hiç düşünmüyorlar, “Biz ne yaptık, neyi yapamadık?” demiyorlar. Apartmanlarda üniversiteler açtırmayı, büyük eğitim hamlesi diye pazarlayan bir zihniyetin, Covid-19 sürecindeki performansı bu muhasebenin yapılmadığının en büyük göstergesi. Aileler endişeli. Salgınla birlikte eğitim sistemimizde bulunan mevcut eşitsizlikler daha da derinleşmiş durumda. Pandemiden önce, eğitime erişim ve fırsat eşitliğinde var olan adaletsizliklere, bu defa da, uzaktan eğitime ulaşamayan öğrenciler sorunu eklendi. Milli Eğitim Bakanı 1,5 milyon diyor ama, yaklaşık 6 milyon öğrencimizin, uzaktan eğitim için televizyon, bilgisayar veya tableti yok. Bazı yerleşim birimlerinde internet bağlantısı dahi bulunmuyor. Geçim darlığı çeken, çok çocuklu ailelerin, farklı sınıflarda bulunan çocuklarının tek televizyondan EBA’yı veya tek bilgisayardan uzaktan eğitim dersini izlemeleri mümkün değil. Uzaktan eğitim en çok dar gelirli vatandaşımızın evladını vurdu. Bir yanda, dadılar, bakıcılar, öğretmenler tutanların, her türlü teknolojik imkana sahip olanların çocukları; diğer yanda, salgından dolayı işsiz kalıp evine ekmek götüremeyenlerin, telefonunda bile interneti olmayanların çocukları… Öğrenme uçurumu derinleşti de derinleşti.
Bir zamanlar, eğitimde büyük atılım diye pazarladıkları bir proje vardı, hatırlar mısınız? Fatih Projesi. Milyarlarca lira harcadılar. Aslında milyarlarca lirayı çöpe attılar. Yüzyıllık eğitim projesi dedikleri Fatih Projesi’nden geriye, evlerde çekmecelere atılmış tabletler, zengin olan yandaşlar kaldı. İktidara soruyorum; İhalesiz iş verip, boş kasasını doldurduğunuz yandaş firmalara giden paralar en çok ihtiyaç duydukları bu salgın günlerinde, zorluk çeken öğrencilerimize derman olamaz mıydı? Varlık içinde yaşayıp yokluğu görmeyenler; unutmayın ki bu vurdumduymazlıkla bir neslin felaketine sebep oluyorsunuz. Bir neslin ve bu ülkenin geleceğini karartıyorsunuz.
İktidarın iş bilmezliği yüzünden, yandaş sevdası yüzünden olan yine dar gelirli vatandaşımızın evladına oldu, aziz öğretmenimize oldu.
Geçen yüzyılda eğitim, siyasal ideolojileri yaymak adına, araç olarak kullanıldı. Ancak 21’inci yüzyılın rekabetçi dünyası, bizi bambaşka bir eğitim sistemine yönlendiriyor. Kalıplar yerleştiren değil, kalıpları kıran, ezberleten değil, ezberleri bozan tek sesliliği değil, çok sesliliği değerli sayan bir eğitim sistemi… Türkiye’deki eğitim sistemine baktığımızda, çağımızın gerektirdiği bu üç belirleyici unsuru bulamadığımız gibi, tersine giden bir anlayış görüyoruz. İşte eğitim sistemimizdeki bozukluğun kaynağı, bu anlayıştır.
Türkiye’nin Pisa testlerinde nal toplamasının sebebi; İktidarın, özgür düşünen gençler yerine, Ak Parti’ye oy verecek gençler yetiştirme inadıdır.
Türkiye’de işsizlik sorunu kadar, mesleksizlik sorunu da var. Ülkemizde maalesef, eğitimle istihdam ilişkisi kopuk. Maalesef piyasanın talep ettiği nitelikte insan yetiştiremeyen bir eğitim sistemimiz var. 18 yıllık bir iktidarın, bu konuda adım atamaması, ülkemiz için büyük bir yıkım olmuştur. O nedenle, İYİ Parti iktidarında biz; İlk iş, Milli Eğitim Şurası’nı toplayacağız. Bilim insanlarıyla, sivil toplumla, ailelerle el ele verip eğitimi siyasi bir obje olmaktan kurtaracak, performans kriterlerini, bölgesel ihtiyaçları, farklılıkları dikkate alarak, eğitimi baştan sona yeniden planlayacağız. Güçlü bir eğitim ve istihdam planlamasıyla, gençlerimizin, piyasanın talep ettiği niteliklerle yetişmesini sağlayacağız.
İşgücüne yeni katılacakların yanı sıra, mevcut işgücünün de niteliğini artırmak; gençlerimizi, piyasada geçerli meslek sahibi yapmak, bir numaralı önceliğimiz olacak. Bu plan çerçevesinde, eğitim bütçesinin milli gelire oranını, en az iki katına çıkarıp, OECD ortalamasına yaklaştıracağız. Orta vadede, öğretmen ücretlerini arttırıp, tüm eğitim çalışanlarımızın ek göstergelerini 3600’e çıkaracağız. Eğitim bütçesinden yatırımlarına ayrılan payı arttıracağız. Özel sektör, dini vakıflar ve cemaatlerle yapılan ve eğitimi ticarileştirmeyi hedefleyen ,her türlü, ortak proje ve protokolleri iptal edeceğiz.
"Eğitim fakültelerini tercih eden, yüksek puanlı öğrencilere, ayda 2000 lira burs sağlayacağız. Üniversitelere, performansa dayalı ödenek tahsisine geçip, başarılı olan üniversitelerin kaynaklarını arttıracağız. Performans kriterlerini ve genel akademik başarı kriterlerini sağlayamayan üniversiteleri, kuruldukları bölgenin sektörel ihtiyaçlarıyla uyumlu, meslek yüksek okullarına ve teknoloji kampüslerine dönüştüreceğiz. İlk ve orta öğretimdeki öğrencilerimizin gelişimlerini, zamanında tespit edecek bir altyapıyı, bakanlık bünyesinde geliştirip, çocuklarımızın karşılaşabileceği okula devam etmeme, yanlış alana yönelme gibi riskleri önleyeceğiz. "