İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İzmir'de iş insanları ile bir araya geldiği toplantıda, "İyi Parti'nin bu ülkenin kilit taşı olduğuna inanıyorum. Onun için İyi Parti'nin üzerine gidiliyor. Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Cumhur İttifakı'nın bileşenleri tarafından dürtülüyor. Zaman zaman bizi inciten, hakarete varan tariflerle karşılaşıyoruz. Gelinen noktada şöyle bir durum var. İyi Parti'nin denklemin içinde bulunmadığı hiçbir bileşen bir şey yapamıyor. Onun için arada bir ‘yerli ve milli’ olarak ilan ediliyoruz" dedi.
Ege Sanayici ve İş İnsanları Derneği'nin (ESİAD) bugün İzmir'de bir otelde düzenlediği ESİAD Ekonomik Vizyon Buluşmaları etkinliğine, Meral Akşener'in yanı sıra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İyi Parti Merkez Yürütme Kurulu üyeleri ile iş dünyasının temsilcileri katıldı.
Toplantıda yaptığı konuşmada Türkiye'nin ekonomik durumunu değerlendiren Meral Akşener, şunları söyledi:
"Bazen şöyle denir; 'Bir şey değişecek, her şey değişecek’. Matematik problemlerinde de vardır; bir sayıyı değiştirirsiniz, sonuçlar değiştirir. Bizim partimizin kuruluşu böyle bir şey oldu. 2017'de, bugün iş başında bulunan arkadaşlarım ve benim 'Ucube sistem' dediğimiz, tek adam, yani partili cumhurbaşkanlığı sistemine dair Anadolu'nun pek çok şehrine kendi imkanlarımızla gittik. Bizzat 40'ın üzerinde şehre gittim. Bugünleri anlattık. Dedik ki 'Bu sistem yanlış. Bu sistem önce sahiplerini vuracak’. Nitekim vurmuştur. 'Ekonominin patronu güvendir' diyorsunuz. Onu sağlayacak hukukun üstünlüğü, yargının tarafsızlığı ve objektifliğidir. Tam anlamıyla uygulanan bir demokrasidir. Yatırımın yerlisini, yabancısını getiren, yatırımı yönlendiren, yapılmasını sağlayan, bu saydığım meseledir.
Öngörülebilirliğiniz varsa ister yerlisi ister yabancısı, burada üretime, istihdama yönelik yatırım yapar. Kapıdan yabancı yatırımcı olarak fabrika kurmak üzere yola çıktığınızda, dakika bir gol bir, ayak bastı parasına kadar giden saçmalıklarla karşılaşıyorsanız, problem çıktığında yargıya dair herhangi bir inancınız yoksa, hukukun üstünlüğüne dair probleminiz varsa elbette yatırım yapamazsınız. Sıcak para girer, çıkar. Ya da çeşitli şekillerde kara paranın aklandığı, sürekli varlık barışını ilan ettiğiniz, nereden geldiği belli olmayan, ‘uçucu para’ denilen bir sistemle karşı karşıya kalırsınız. Bunlar gerçekleşti. Keşke biz haksız çıksaydık.
İyi Parti'nin kuruluş dönemini anlatan ve Türkiye'nin şimdiki durumuna atıfta bulunan Akşener, şöyle konuştu:
"2017, bizim için mihenk taşıdır. Referandumdan sonra, 25 Ekim 2017'de biz partimizi kurduk. Partili cumhurbaşkanlığı sistemi denilen yapının dışına çıkılamayacağı, herkesin havlu attığı bir dönemde İYİ Parti'yi kurduk. Tek amacımız, bu ucube sistemin Türkiye'den demokrasi yoluyla, sandıkta bağımsız oylarla gitmesini sağlamak. Bu parti onun için kuruldu. Bizim partimiz, bu ucube sistemin Türkiye'ye daha da zarar vereceğine inandığı için kuruldu. En büyük özelliği de seçmen eliyle değiştirilmesini sağlamaktır. Hiç vazgeçmeyeceğimiz ilkemiz budur. İyi Parti, zor şartlar içinde kuruldu. Çözüm üreten bir parti. Tam seçime gideceğiz, hop, dendi ki 'Seçime giremezsiniz’. Cumhuriyet Halk Partisi'nden 15 milletvekili talep ettim. Bu, Türk siyasetinde demokrasiye atılmış önemli bir adım.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun ve arkadaşlarının verdiği cevap da bir diğer önemli adım. Bu, Ankara ve İstanbul gibi belediye başkanlıklarının alınmasını getirdi. Bu, bugün ‘Cumhurbaşkanı adayınız kimdir' diye tepinen abilerin feryadını getirdi. Şimdi Türkiye nerede? Kadere bak, kadere bak. Ailesinin bir kanadı, annemin öz dayısı Menderes rahmetlinin İstanbul il başkanı olan biri. Babamın amcası ise Atatürk'ün arkadaşı. İki alandan gelen bir ailenin çocuğuyum. Kadere bak dediğim şey o. Yıllarca rahmetli İnönü, yıllarca ‘Ce-Ha-Pe zihniyeti’ üzerinden bağıranlar çağıranlar..."
Akşener, konuşmasına şöyle devam etti:
“Yıl 1946, seçimler olur. O günkü şartlar elbette bugün anladığımız manada demokrasi yoktur. Demokrasiye dair talepler, adımlar vardır. Demokrat Parti seçime girer. Biraz problemli bir seçimdir. Mersin'in Arsanköyü'ndeki beyaz tülbentli, şalvarlı kadınların 'Sandıkları burada açıp sayacaksınız' demesi; tutuklanmayı, gözaltına alınmayı göze alan Arsanköylü kadınların koyduğu irade inanılmazdır. Seçim olur. İtirazlar var. Sonuçta Demokrat Parti grup kurar, girer Meclis’e. Fakat kanunlar uygun değildir. 1947'de bir kongre yapar Demokrat Parti. Orada 'Hürriyet Misakı' diye beyanname yayınlarlar. Bir ültimatom vardır. Rahmetli İnönü hem cumhurbaşkanı hem CHP'nin genel başkanıdır. Burası çok önemli. Damat gibi söyleyeyim. Demokrat Parti'nin genel başkanı, rahmetli Celal Bayar'dır. İsmet Bey’e çıkar, 'Sineyi millete gideceğiz, şunları şunları yapacaksınız' der. Nedir onlar? Cumhurbaşkanının partiden ayrılmasıdır. Partinin başına, partinin yöneticilerinin geçmesidir. Başbakanlığa, Meclis’teki diğer siyasi partilere saygı duyan bir başbakanın getirilmesidir. Parlamenter demokrasinin gereklerinin yerine getirilmesidir. İsmet Bey der ki 'Celal Bey, sineyi millete dönmeyin, biz bunu yapalım’. Kendisi cumhurbaşkanlığına geçer. Başbakanlığa, toplumun her kesimini kucaklayan kişi olarak Hasan Saka gelir. Sonraki süreçte çok partili sistemin gerekleri yerine getirilir. 1950'de de Demokrat Parti göreve gelir.
‘Dijital demokrasi’ diye bir kavram tartışılıyor. Z kuşağı diye ahkam kesiyoruz. 1946'nın kurallarıyla, orayı özleyerek oraya geçmiş bir yönetimle yönetiliyoruz. Bunun üzerine laf söylemek yok. Yıl 2022, TikTok diye bir kavramı halen anlayamadım. Felsefesini anlayamadık. Bilgi erişiminin hızlı olduğu dünyada, 1946 ve hatta 1945'in bir tık altındayız. Bu, yönetilebilir bir dünya ve Türkiye değildir. Gerisinin önemi yok. Bunun değişmesi için partimizi kurduk. Geri adım atmamız mümkün değil. İkincisi ise kutuplaşma ve kutuplaştırma. Birlikte yol yürüdüğümüz arkadaşlarımız var. DP iş başında. Gidersiniz seçmene ister size ister esnafa ister kapı zilini çaldığınız ev kadınına derdinizi anlatırsınız. Enteresandır, milletimiz kibar davranır. Amma velakin siyasetçiyi iğne deliğinden geçirir. Kutuplaşma dilinden ziyade; 'Nerede doğdun? Suçlusun. Kaşın ne renk? Suçlusun. 'Şu şuna şunu demiş' dışında insanların kutsallarına dokunmayan, saygı gösteren bir tavrın oluşmasını siyasetçiye mecbur kılan bir atmosfer vardı. Siyasetin rekabet alanı, dertleri öğrenmek ve not almaktır. Şimdi çok kolay politika yapılıyor. 'Şu şuna bunu demiş, sen ne diyorsun?' Elinin körünü diyorum. İYİ Parti'nin yapmak istediği şey, bu siyasi kutuplaştırmayı, bu hayali kavgayı, komşuların birbirine küs olduğu Türkiye'yi değiştirmektir."
Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İyi Parti'ye yönelik, "Temenni ederiz ki bir dönüşüm yapmak suretiyle gerek bu masayı terk etmek gerekse milli ve yerli bir duruş sergilemek üzere konumunu yeniden gözden geçirir” sözlerine de yanıt verdi. Akşener, şunları söyledi:
"Yerli ve milli bir duruş sergilemek, ‘seçmen velinimettir’ anlayışını ihya etmektir. Talep eden biziz. Kök söktürmek zorunda olan sizsiniz. 15 milletvekili ile başlayan hikaye nereye getirdi? 11 büyükşehrin alınmasını getirdi. 1946'lardan, 47'lerden başlayıp devam eden farklı bir mücadelenin algılarının dökülmesini getirdi. Farklılıklara saygı duyan, müşterekler üzerinden yan yana gelip yol yürüyen, partileri birbirine benzetmeye çalışmayan bir başka anlayışın doğuşuna sebep oldu. İYİ Parti'nin bu ülkenin kilit taşı olduğuna inanıyorum. Onun için İyi Parti'nin üzerine gidiliyor. Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Cumhur İttifakı'nın bileşenleri tarafından dürtülüyor. Zaman zaman bizi inciten, hakarete varan tariflerle karşılaşıyoruz. Gelinen noktada şöyle bir durum var. İyi Parti'nin denklemin içinde bulunmadığı hiçbir bileşen bir şey yapamıyor. Onun için arada bir ‘yerli ve milli’ olarak ilan ediliyoruz. Bütün bunların anlamı şu. Biz şımarmadan; seçmenimizi, milletimizi gerçekten velinimet sayarak kutuplaştırmadan, alt tarafı siyaset yapıyoruz diyerek, siyaseti küçümsemiyorum, size hizmet dışında bir yanı olmayan bir konu olarak görüp, seçmen beceremediğinizi düşündüğünde seçmeni suçlamadığınızı belirtiyorum. Kendimizdeki sorunu gidermeye çalıştığınız bir yolculuk yapıyoruz." (ANKA)