T24 - Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 10 asıl, 6 yedek üyeliği için adliyelerde yapılan seçimi Adalet Bakanlığı’nın desteklediği liste kazandı. YARSAV ve Demokrat Yargı’nın desteklediği adayların hiçbiri yeni HSYK’da yer alamadı. YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan HSYK seçimlerinden çıkan sonucu 'yürütme organının doğrudan seçimlere müdahalesi' olarak değerlendirdi. Milliyet agzetesi yazarı Taha Akyol'un bugünkü (19 Ekim 2010) yazısı şöyle: HSYK seçimleri YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan seçim sonuçlarını “yürütme organının doğrudan seçimlere müdahalesi” olarak yorumluyor. Eminağaoğlu ise, yeni düzenleme ile “yargıç ve savcılara demokratik bir hak sağlanmış” olduğunu kabul ediyor, fakat “hâkim ve savcıların bu hakkını demokratik yönde kullanmak istemelerine saygı gösterilmemiştir” diyor.Aşırı konuşmalarıyla tanınan Eminağaoğlu artık itidalli bir çizgi mi izleyecek?İnşallah öyledir. YARSAV’ın da bugüne kadar izlediği sert politik çizginin ne kadar inandırıcı olduğunu kendi içinde tartışmasını ve bundan sonra daha az “politik”, daha çok “mesleki” bir çizgi izlemesini temenni ederim. ‘Bakanlık kazandı’ ne demek? Seçimlerde ortaya çıkan “Bakanlık listesi kazandı” havası kaygı vericidir. Geniş bir kesimde, en azından “yüzde 42”de yeni HSYK hakkında peşinen güvensizlik oluşmuştur. Bu ciddi bir sorundur. Üzerinde durulmalı, irdelenmelidir. Bunun iki yolu var: * Yeni seçilen üyeler, icraatlarıyla ‘hukuki tarafsızlık’ konusunda güven oluşturmaya özen göstermelidirler. Bu bakımdan, önümüzdeki günlerde yapılacak olan kurum içi seçimler önemlidir: HSYK’da başkan vekili, genel sekreter adayları, üç dairenin üyeleri ve başkanları seçilecektir. * Kuşkuyu irdelemede önemli olan ikinci husus, “yürütmenin müdahalesi”nin ne olduğunu araştırmak ve kamuoyuna açıklamaktır. Türkiye’nin en güvenilir kurumlarından biri Yüksek Seçim Kurulu’dur ve seçimlerin hâkim gözetiminde yapılmasıdır. Bu defa sorunlar mı oldu ki “seçimlere yürütme müdahale etti” deniliyor?! Böyle “müdahale edildi” gibi soyut ve çok genel beyanların somut içeriği neyse kamuoyuna açıklanmalı, hukuken geçerli “delil”leri ortaya konulmalıdır. Seçim Kurulları mı Bakanlığa ‘alet’ oldu?! Kapalı kabinlere girerek vereceği oyu hazırlayan ve kapalı zarfta herkesin gözü önünde oyunu sandığa atan 11 bin hâkim ve savcıya nasıl “müdahale” edildi?! Yoksa oy sayımında mı hile yapıldı?! YARSAV iddialarını somutlaştırmalı ve delillerini ortaya koymalıdır. Bu son derece ciddi meselenin muğlak ve kuşkulu bırakılması adalete çok büyük zarar verir. Yargı tabanı ne istiyor? Türkiye’deki 11 bin hâkim ve savcı Adalet Bakanlığı’nın “müdahale”si ile mi böyle oy kullandı?!Yoksa, siyasi tavırlarıyla ve TV’lerdeki ateşli polemikleriyle şöhret olmuş kişi ve gruplar yerine, HSYK’da “mesleki” çalışma yapacak adaylara oy vermek istediler de ‘Bakanlık listesi’ denilen listenin dışında “mesleki” bir liste olmadığı için mi, sonuçlar böyle oldu?Bunun da iyi düşünülmesi lazım. Adalet Bakanlığı’ndaki yüksek bürokratlar Anayasa Mahkemesi’ne üye olabiliyor, Yargıtay ve Danıştay’a da üye olabiliyorlar. Buna hiç itiraz edilmedi bugüne kadar. Bu yargılama makamlarına üye olup da idari bir kurul olan HSYK’ya üye olmamalarını savunmak hukuken kolay değildir. Ancak sayıların fazla olması ciddi bir problem yaratırdı. 22 kişilik HSYK’da 15 üye yargı kökenlidir, bunun sadece ikisi Bakanlık kadrosundan gelmektedir, atamayla da değil, 11 bin hâkim ve savcının katıldığı oylamada oraya seçilmişlerdir. Seçimde baskı yapıldığı yönünde bir delil ortaya konulamazsa, yapılacak şey, HSYK’nın bundan sonraki iç yapılanmasında ve çalışmalarında “hukuki tarafsızlık” ilkesine uymasını kamuoyu olarak denetlemektir.