İstanbul’un yoğun ve zamanla insanı yoran yaşam tarzından sıkılarak bir arayış içine giren aile, Alaçatı’yı keşfettikleri gün burada yaşamaya karar vermiş. Önceden bir ahır olan ve 2000’li yıllarda yaşam alanına dönüştürülen bu evi satın aldıktan sonra alışkanlıkları ve yaşam tarzları evin dekorasyonunu belirlemiş. Mimarisi Ahmet Gül Gönen’e ve dekorasyonu Suna Gül Gönen’e ait olan evin mobilyalar dâhil tüm detaylarında çam kullanılmış. Kapı, önceki sahiplerinden kalma. Üzerindeki vitray çalışma ise İstanbul’da özel yaptırılmış. Zemin döşemesi olarak ana mekânlarda ‘terra cotta’ tercih edilmiş, üst katta ise ahşap kullanılmış. Zamanlarının çoğunu 50 metrekarelik küçük ve şirin bahçede kitap okuyarak ya da keyifli aile sohbetleri yaparak geçiren aile bireyleri için farklı köşeler oluşturulmuş. Ev sahiplerinden İsmail Bey, botaniğe ve organik tarıma olan merakından dolayı bahçenin bir bölümünde saksıda meyve ve sebze yetiştiriyor. Bahçe kapısının yan bölümündeki taşlarla örülü set küçük çiçek saksılarını sergilemek için değerlendirilmiş. Bahçede ayrıca bir yemek bölümü de bulunuyor. Alaçatı’ya özgü nostaljik atmosfer evin girişinden itibaren sizi sarıyor. Duvarlardaki deniz kabuğu, mercan ve kumdan tablolar İsmail Bey’in el emekleri. Hatta giriş kapısında kapı çanı olarak Saroz’dan getirilen büyük bir deniz kabuğu kullanılmış. İki kat üzerine planlanan evin girişinde salon, açık mutfak, bir oda ve banyolar var. Ayrıca arkadaki küçük kapıdan bahçeye de çıkabiliyorsunuz. Ancak evin bu bölümü daha çok ıvır zıvırın kaldırıldığı küçük depo olarak değerlendiriliyor. Salonla iç içe olan mutfakta asma dolap yerine açık raflar tercih edilmiş. Salonda rahatlık ön planda tutulduğundan dinleme koltukları ve bir sedir bulunuyor. Sehpa olarak kullanılan mangal, aile yadigârı… Aile yılın büyük bir zamanını Alaçatı’da geçirmek istediğinden kış aylarında ısınmak için salonda büyük bir şömine de tasarlanmış. Girişin karşısında bulunan merdivenlerden üst kata çıkılıyor. Evin bu bölümünde sizi geniş ve işlevsel bir galeri karşılıyor. Galerinin bir bölümü çalışma köşesi, diğer bölümü ise dinleme köşesi olarak planlanmış. Bu katta aile bireylerine ait iki oda ve bir banyo bulunuyor. Katta bulunan galerinin bir bölümü Atiye Hanım’ın yatak odasına dâhil edilmiş. Geniş yatak odasında da yine aile yadigârı aksesuarlar ve çam mobilyalar dikkat çekiyor. Evin diğer yatak odasında bulunan geniş dolap tüm aile bireylerinin eşyalarını saklamak için düşünülmüş. Alt katta, hemen girişin yanında bulunan oda ise İsmail Bey’in zamanının büyük bölümünü geçirdiği hem çalışma, hem de yatak odası olarak çözümlenmiş. Mısırlı Triko’nun sahibi Süleyman Molu’nun çocukları olan Atiye Hanım ve İsmail Bey, emekli olduktan ve Alaçatı’da yaşamaya karar verdikten sonra satın aldıkları bu evi aileleri ile birlikte paylaşıyorlar. Bu yüzden de evde toplam dört küçük banyo bulunuyor ve hepsinin işlevi birbirinden farklı. Alt kattaki banyolardan biri daha çok misafir banyosu olarak düşünülmüş, diğerleri ise ailelerin günlük kullanımı için ayrılmış. Evdeki aksesuarlardan bazıları aile yadigârı, bazıları ise eskiden vitrin tasarımlarında kullanılan objeler. Çoğu kendi işlevlerinin dışında kimlikler kazanan aksesuarlar evin tarzını yansıtan önemli detaylar.