T24- Londra'da yaşayan ünlü yazar ve televizyon programları yapımcısı Alain de Botton, 4 günlüğüne Türkiye'ye geldi. Gazetecilerle görüşen De Button, Türkiye'de dinin insanları korkuttuğunu söyledi. De Button, dindarların eğitim, sanat, ahlak, cemaat ve sosyal ilişkilerde çok başarılı olduklarını laiklerin dindarlardan bunları öğrenebileceklerini belirtti. Yazar,laiklerin hayata müdahale etmede çekingen olduğunu ileri sürdü.
Tuğba Tekerek'in Taraf gazetesinde yayımlanan (19 Şubat 2011) haberi şöyle:
Botton, ortalama yüz liralık dokundu
“Gündelik hayatın felsefecisi” diye sunulan, kitapları Türkiye’de de çok satan yazar Alain de Botton dört günlüğüne İstanbul’daydı. Kendisinin favori konuları aşk ve işti. Ancak önceki gün medya mensuplarıyla yaptığı kahvaltıda Türkiye’yi “harika“ ve “enerjik” kelimeleriyle niteledikten sonra “Ama bir şey var ki insanları korkutuyor” deyince kahvaltının ana gündem maddesi de belirlenmiş oldu: Din.
Haftabaşında Türkiye’ye gelen İsviçre doğumlu, Britanya ikâmetli yazar De Botton önce İKSV Salon’da oturanların 120 TL’ye ayaktakilerin 80 TL’ye dinleyebildikleri konferansta konuşmuş, sonra İnsan Kaynakları Zirvesi’nde özel bir oturum gerçekleştirmişti. De Botton, İstanbul’da havaalanına gitmeden önceki son toplantısında gazetecilerle sohbet etmeye elinde küçük bir valizle geldi. Kitabınızı okudum cevabımı istiyorum
Kahvaltıda “İstanbul’u nasıl buldunuz” sorusuna çoğu yabancı gibi “Harika” yanıtını verdi. Hiçbir yer gezmemişti ama oradan oraya koştururken hayatın burada “üretken bir kaos” içinde olduğunu görmüştü. De Botton İstanbul’u pek bilmiyordu fakat toplantılarda karşılaştığı İstanbullu okurlarıyla ilgili ilginç izlenimleri vardı. “Dün akşamki konuşmaya gelenlerin yüzde 80’i kadındı. Erkekler nerde, futbol mu oynuyor?”
Yunanistan ve İtalya’dan neredeyse hiç okur mesajı almazken, e-posta kutusuna Türkiye’den hemen hemen her gün mesaj düşen De Botton, okurların toplantıdaki tavrını şöyle anlattı: “İngiltere’de ‘Bir yazar olarak nelerden etkileniyorsunuz’ gibi sorular geliyor. Burada ise ‘Benim erkek arkadaşım şöyle söylüyor, belki de onu terk etmeliyim.’ ‘Bugün çok mutsuzum, ne yapmalıyım’ gibi şeyler. Ve hatta ‘Şimdi ne yapıyorsunuz, hadi gidip bir içki içelim.’ Bunları “hoş”, “enteresan” “duygusal” diye niteleyen De Botton, Türkiye’de yazarın erişilmesi uzak bir kılavuz olarak görülmediğini, okurun “Kitabınızı okudum, cevabımı istiyorum” şeklinde yaklaştığını söyledi.
Londra’da yaşayan Elif Şafak’la Türkiye üzerine sohbet ettiğini, Türkiye’yi Financial Times, Economist gibi yayınlardan ve kitaplardan bildiğini söyleyen, üstüne her nedense “Korkmanıza gerek yok ülkeniz çok biliniyor” diyen De Botton’un kafasındaki Türkiye resmi nasıldı peki?
Din kimi ürkütüyor?
Bu soruyu yanıtlamaya, masadakileri kastederek “Toplumun bu katmanındaki insanlar” diye başladı yazar ve devam etti: “Batılı ülkedekilere benziyor. Şu an Londra’da da olabilirdik. İnsanların ilişkilere, işe, aileye, tatile bakışı şaşırtıcı şekilde tamamen aynı. Değerleri, kültürel referansları çok benzer ama...”
Ama Türkiye’de bir de “öbür taraf” vardı De Botton’a göre: “Din, burada çok daha aktif, Britanya’da olduğundan çok farklı rolü var. Ayrıca, hem Britanya’daki hem Türkiye’deki laikler için dinin korkutucu bir boyutu var.”
De Botton, daha sonra Türkiye’nin işlevsiz komşularının tam tersi yönde gittiğini, bunun çok nadiren olan ve çok kıymetli bir şey olduğunu, bu yüzden dünyanın pek çok yerinden insanların Türkiye’yle ilgilendiğini söyledi.
Ama masadakiler onun “dinin korkutuculuğu” değerlendirmesine takılmıştı. De Botton “Siz anlatın, başka neleri bilmem gerekiyor?” dediğinde bu noktaya itiraz geldi. Türkiye’de sadece küçük ama güçlü bir elit grubun dini korkutucu bulduğu söylenince De Botton masadaki güçlü azınlık mensuplarını görmek istedi.
İlginçtir; masadaki kimse “Ben” demedi. Çoğunluğun “yumuşak bir dindarlık yaşadığı” ve olan bitenin şimdiye kadar bastırılanın ortaya çıkışı olduğu yönündeki görüşler dile getirildi.
Daha sonra De Botton’un Türkiye’de ekim ayında Sel Yayıncılık tarafından yayımlanacak yeni kitabı Religion for Atheists/Ateistler için Din’e geçildi. De Botton Yahudilik, Hıristiyanlık ve Budizm’i incelediği kitabını “Ateistlerin dünyasında, belli şeyler yok, ki bunlar dindarların çok iyi olduğu noktalar: Eğitim, sanat, ahlak, cemaat... Bunlar modern laik dünyanın unuttuğu ama dindarlardan öğrenebileceği şeyler...” diye anlattı. Örneğin, laikler dinin ahlâkın alanına girdiğini düşünüyor, ya da insanların hayatına müdahale etmek konusunda çok çekingen davranıyordu.
Oysa dinde “Annene iyi davran”, “Sokaktaki yoksula paranı ver” gibi öğretiler vardı. Ve bu noktalarda ateistler dindarlardan faydalanabilirdi. Velhasıl kelam, içerikte değil ama teknikte ateistlerin dindarlardan öğreneceği çok şey vardı. İlginçtir, yazar bunları anlatırken laikler ve ateistler arasında bir ayrım yapmadı.
Orhan Pamuk orduya girerse
De Botton kahvaltıda geniş bir çalışmanın parçası olarak Türkiye’de yapmayı planladığı bir projeden de bahsetti: Kendisinin Havaalanında Bir Hafta kitabı için Heathrow Havalimanı’nda bir hafta kaldığı gibi, bu çalışma çerçevesinde yazarlar da dünyanın farklı yerlerinde kalıp benzer kitaplar yazacaktı. Bunun için Orhan Pamuk’a ulaşmaya çalışıyordu De Botton. Gazetecilere sordu: “Pamuk nereyi yazsa güzel olur.” Gazetecilerden, “Çok zor, ama orduda bir hafta geçirse harika olur” yanıtı geldi.
İstanbul’a gelmeden önce “Twitter’a birkaç saat içinde aşağıda İstanbul’a dokunacağım için çok heyecanlıyım” diyen De Botton, işte İstanbul’daki toplantısında bu meselelere böylece dokundu ve sonra Londra’ya uçtu.