Üniversite öğrencisi Başak Alara Karademir’in şüpheli ölümüne ilişkin verilen takipsizlik kararına ailesi itiraz etti. İtiraz dilekçesinde şüpheli öğretim görevlisinin cep telefonun dijital incelemesinin dahi yapılmadığı anımsatılarak, savcılığın eksik tahkikat yaptığı iddia edildi. İtiraz dilekçesinde, “olayın bir intihar değil, cinayet olduğu” savunuldu.
Hürriyet'te yer alan habere göre, itiraz gerekçeleri özetle şöyle sıralandı:
“Alara’nın kendini astığı iddia edilen banyonun kapısının vidasından basit bir kaşık, bozuk para ya da sert bir cisimle açılabildiği somut olarak tespit edilmiştir. Şüphelinin ifadesine göre, daha önceden sık sık intihar edeceğini söyleyen bir kişi, kendisini bir tartışmanın hemen ardından banyoya kilitleyip, uzun süre dışarı çıkmazsa; dışarıda bulunan birinin odada sessiz sedasız yaklaşık 1 saat boyunca beklemek yerine kapıyı kırması ya da en azından aşağıdan yardım istemesi gerekirdi. Maktulün asılı bulunduğu duşa kabinin hemen sağında ve solunda klozet ve lavabo bulunmaktadır. Duşa kabinin yaklaşık 1 metre 80 santimetre civarında, maktulün ise 1 metre 62 santimetre boyunda olduğu ve tanık Raif Edip Said H.’nun beyanına göre maktulün banyoda asılı bulunduğu sırada ayaklarının yerden yaklaşık bir parmak yükseklikte olduğu göz önünde bulundurulduğunda; hemen yanındaki lavaboya veya klozete değerek kurtulmasının mümkün olduğu açıktır. İntihar etmek isteyen bir kişinin, ölmeye son derece kararlı olsa dahi can havliyle çırpınacağı ve bu sırada gürültü çıkartacağı açıktır. Şüphelinin içeriden gelen bu seslere rağmen kapıyı hemen kırmaması ya da aşağıdan hemen yardım istemeyip, bir saat boyunca odada beklemesi, hayatın olağan akışına aykırıdır.”