Alevi kurultayından çözüm sürecine destek, eşitlik ve demokrasi çağrısı

Alevi kurultayından çözüm sürecine destek, eşitlik ve demokrasi çağrısı

Üçüncü Büyük Alevi Kurultayı’ndan barış sürecine eşitlik-kardeşlik talebiyle destek kararı çıktı. Kürt sorununun aynı zamanda Alevi sorunu olduğuna ve Alevilerin barışın tam göbeğinde bulunduğuna yer verilen Kurultay Sonuç Bildirgesi’nde; “Çağrımızı, Aleviliğin diliyle ve Alevice yapıyoruz. Eğer haklar eşitse, halklar kardeştir. Eğer haklar eşitse, yaşananın adı barıştır. Kardeşlik ve barışın yolu, eşitlikten geçer” dendi. Bildirgede, “Barış ve eşitliğin ancak uzlaşıyla yapılmış demokratik ve eşitlikçi bir anayasayla sağlanabileceğine” de dikkat çekildi. Yeni süreçte Alevilerin ortak tutumunu belirlemek amacıyla hafta sonu Ankara’da toplanan 3. Büyük Alevi Kurultayı, çalışmalarını tamamladı. Kurultay sonunda hazırlanan, kendilerini Demokratik Alevi Hareketi’nin Bileşenleri sıfatıyla tanımlayan, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Levi Kültür Dernekleri, Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği ile Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu dahil çok sayıda Alevi kuruluşun imza koyduğu Sonuç Bildirgesi açıklandı. “Barış arzusu ve umuduyla izlediğimiz bir süreçten geçiyoruz. Ne mutlu ki eller tetikten çekildi, ne mutlu ki ölüm haberleri gelmiyor dağlardan ve şehirlerden” diye başlayan bildirgede yer verilen görüşler özetle şöyle: “Bu coğrafyanın Kürtler, Ermeniler, Aleviler, Süryaniler, Çingeneler, Ezidiler gibi adları saymakla bitmeyen zulüm görmüş kadim halkları her seslerini yükselttiklerinde, kimlik siyaseti yapmakla suçlandılar. Oysa kimlik siyaseti yapanlar, muktedirlerin ta kendisidir... Kimlik siyasetinin Alevi hareketinin hapishanesi haline gelmesine izin vermemekte kararlı olan bizler, barışın salt devlet eliyle ve devletin istediği kadar değil, halkların iradesi ve sözüyle başarılacağına olan inancımızı ve bu nedenle de barış sürecinin tam göbeğinde yer aldığımızdan hiç şüphe duymadığımızı beyan ediyoruz.”

 

AKP’ye karşı uyanık olun

 

AKP’nin adımlarının dikkatle izlenmesi gerektiğinin vurgulandığı bildirgede, “Barış süreci karşısında kaygılı bir bekleyiş ve atalet içinde olan herkesi, dikkatlerini iktidarın adımlarına çevirmeye, attığı her adıma müdahale etmeye hazır olmaya, barışı tek başına AKP’ye teslim etmemeye ve AKP’nin, süreci konjonktürel çıkarları uğruna istismar etmesine karşı uyanık olmaya çağırıyoruz” ifadeleri yer aldı.

Bildirge şöyle devam etti:

“Bundan önceki çatışma sürecinde bedeli nasıl hep beraber ödediysek barış sürecini de hep beraber yürüteceğiz. Barış süreci kendinden menkul bir varlık değildir, ancak bizim varlığımızla ete kemiğe bürünür. Barış, AKP hükümetinin kerameti kendinden menkul el çabukluklarıyla tesis edilebilecek bir şey değildir... AKP iktidarının ve onun güdümündeki kalem efendilerinin daha şimdiden faturayı Alevilere kesmeye hazırlandıkları da aşikârdır. Bizler; Alevilerin terörle ilişkilendirilmesi gayretlerinin, barış sürecini baltalamaya çalışanların PKK içindeki Alevi gruplar olduğu iddialarının, Suriye eksenli olarak geliştirilen Alevi nefretinin Kürt ekseniyle birleştirilmesinin, Paris cinayeti kurbanlarının ve PKK’nın kimi üst düzey isimlerinin Alevi kökenli oluşlarının birden bire öne çıkarılmasının anlamını kavrayacak kadar irfan sahibiyiz.” Kürt sorununun aynı zamanda Alevi sorunu olduğunun altının çizildiği sonuç bildirgesinde, “Vicdanını yitirmemiş her Alevi, Kürdün Kürtlüğünden ötürü eza gördüğü her yerde bir Kürt’tür. Ve aynı Alevi bilir ki, demokratik reflekslerle şekillenmiş her Kürt, bir Alevinin Aleviliğinden ötürü eza gördüğü yerde, kuşkusuz bir Alevi olacaktır...” dendi.  

Demokratik anayasa talebi

 

Barışa çağrının “Aleviliğin diliyle ve Alevice” yapıldığı dile getirilen bildirgede şöyle dendi: “Eğer haklar eşitse, halklar kardeştir. Eğer haklar eşitse, yaşananın adı barıştır. Kardeşlik ve barışın yolu, eşitlikten geçer... Toplumsal barış ve eşitlik ancak toplumsal uzlaşı temelinde yapılmış demokratik ve eşitlikçi bir anayasayla sağlanabilir. Biz Aleviler, bu toprakların eşitsizliğe mahkûm edilmiş cümle kadim halkları gibi, yüzyıllardır ölüyoruz, öldürülüyoruz. Artık yiğitlik, şehitlik ve kahramanlık üzerinden ölümü değil; dostluk ve barış üzerinden yaşamı kutsamanın zamanı gelmiştir.”