Aleviler neden inançlarını tam olarak tanımlayamıyorlar?

Aleviler neden inançlarını tam olarak tanımlayamıyorlar?

- Taylan Büyükşahin

 
twitter: @tbuyuksahin
 
 
Aslında başlıktaki soru doğru bir yaklaşım değil. Ne zaman Alevilik ile ilgili bir tartışma olsa hemen “İyi de Aleviler daha inançlarını tam olarak açıklayamıyorlar. Aralarında bile birlik yok” cevapları yükseliyor. Bu cevapların temelinde ise Sünni İslam inanç sisteminin katıksız doğru olduğu algısı yatıyor. Oysaki Sünnilikte de o kadar çok bölünmeler var ki… Alevileri inanç birliğine sahip olmamakla itham edenler, kendi inançlarındaki bölünmeleri hiçbir zaman görmemektedirler.
 
Herkes kendi inancını sorgular ve yaşar. Bireylerin inançları, başkalarını ilgilendirmez.
 
Dört kitaba ait hiçbir inanç homojen değildir. Daima yorumlamalarda farklılıklar olmaktadır.
 
Bu gerçeği hatırlattıktan sonra, Alevilerin inanç tanımlamaları arasındaki farklılıklara dönelim.
 
Bu tartışma en son, CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’ün açıklamaları sonrası ortaya çıktı. Aygün, Meclis Başkanlığına TBMM’de Cemevi açılması talebinde bulundu. Kendisine verilen yanıtta kısaca ‘Alevilere camiye gidin’ denildi. Hüseyin Aygün de buna cevaben “Alevilik dindir, ibadeti cemdir” dedi.
 
Aygün’ün Alevilik dindir açıklamasına başta Alevi toplumu olmak üzere, çeşitli kesimlerden sert eleştiriler geldi. Bazıları ise bunu destekledi.
 
Evet, Aleviler arasında farklı yorumlamalar var. Büyük çoğunluğun dışında Ramazan orucu tutan, namaz kılan Aleviler mevcut. Aleviliği İslamiyet’in mezhebi olarak değil, ayrı bir din olarak değerlendirenler de var.
 
Tüm bunlar Alevilerin kendi içerisinde zaten tartışılıyor.
 
Ortada yüzyıllardan beri devam eden bir inanç sistemi var ve ancak bu inanca sahip olan insanlar Aleviliği yorumlar, sorgulayabilirler.
 
Aleviliğin bu denli tartışılmasının nedeni, aslında yazılı kaynaklarının pek olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle Aleviliği en çok ozan-aşık edebiyatında görebiliyoruz.
 
Özellikle Osmanlı zamanında büyük katliamlara maruz kalmış olan Aleviler, bırakın yazılı kaynak bırakmayı, düz ovada doğru dürüst yaşayamamışlardır bile.
 
Tek mirasları ‘saz’dı…
 
Katliamlardan kaçan Aleviler sürgünlerde ve dağlarda varlıklarını günümüze kadar sürdürebilmişlerdir.
 
Yavuz Sultan Selim, İdris-i Bitlisi, Kuyucu Murat Paşa, Ebussuûd Efendi gibi isimlerin başlattığı katliamlar, Alevilerin kabuklarına çekilmelerine neden olmuştur. Yüzyıllarca süren bu kaçış, elbet Aleviler arasında kopukluklar yaratmıştır. Bu nedenle Giresun Alevisi ile Erzincan Alevisi arasında yorum farklılıkları doğmuştur.
 
Ama hepsinin yolu aynıdır. Allah, Muhammed ve Ali derler. Aralarında dağlar olsa da ruhları ve mantıkları birdir.
 
Aleviler bu yorum farklılıkların rahatsız mı peki?
 
Hem de fazlasıyla.
 
Bu yorum farklılıkların giderilmesi için bazı Alevi dedelerinin ve araştırmacılarının önerileri var. O da, iyi bir kaynak araştırması…
 
Aleviler sadece Türkiye’de yaşamıyorlar. Suriye’de, Azerbaycan’da, İran’da, Balkanlarda, Orta Asya’da milyonlarca Alevi var.
 
Sadece İran’da 3 milyona yakın Alevi olduğu söyleniyor.
 
Gidin Suriye’deki Alevi evlerine. Göreceksiniz ki çoğu uydudan Cem TV gibi Alevi kanallarını izliyorlar. Bilmedikleri bir dilden yayın yapılsa da bu kanalları takip ediyorlar.
 
Türkiye’nin elinde bulunan Osmanlı kaynaklarında, genellikle Alevi katliamlarına dair belgeler bulunuyor.
 
İran’ın elinde Alevilikle ilgili gün ışığına çıkmamış binlerce belge var. Bazı Arap ülkelerinin kütüphanelerinde, Balkanlarda ve Orta Asya’da da keza bu kaynaklar mevcut.
 
Osmanlı’yla ilgili pek çok şeyi arşivleyen Rusya’nın da elinde bu kaynakların olduğundan eminim.
 
İngiltere, Fransa, Avusturya…
 
Ve belki de Vatikan…
 
Bu kaynakları araştırmak için tek bir şey lazım.
 
O da bütçe… Yani para…
 
Alevi dedeler ve araştırmacılar bunu istiyor. Çok değerli kaynakların çıkacağından eminler. Kendi imkanlarıyla çevre ülkelerde araştırma yapanlar ise önemli verilere ulaştıklarını ama imkansızlıklar nedeniyle devamını getiremediklerini söylüyorlar.
 
Çünkü dil yok, para yok, vakit yok, destek yok.
 
Düşünsenize 500 sayfalık Farsça bir kaynak bulduğunuzu.
 
Tercümesini kim, hangi parayla yapacak?
 
Türkiye’deki ilahiyat fakültelerine gidin, Alevilikle ilgili yüzlerce yüksek lisans ve doktora tezleri bulacaksınız.
 
Sünniler Aleviler hakkında akademik araştırmalar yapabiliyorlar. Ama Aleviler kendileri hakkında araştırma yapamıyorlar!
 
İşte bu yüzden Aleviler devletin kendilerine bütçeden pay verilmesini istiyorlar.
 
Devlet ‘Aleviliğe’ bütçe ayırsın.
 
Yıllarca sürsün araştırmalar.
 
Bakalım o zaman Alevilik mi tartışılacak, yoksa İslamiyet’in dünyada kabul görmüş yüzü mü?