Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan, "Bazı illerde güçlerimizi birleştirebiliriz. Bu fikri CHP tarafından gündeme getirdi. 40 ilde işbirliği modelitelerini çalışalım dedi. Biz de tamam dedik. Çalışma devam ediyor. Daha da vakit var. Neredeyse 1 aya yakın süremiz var. Eğer kazan kazan işbirliği modelleri olursa niye yapmayalım? Duruşumuz çok net; en az 41 diyoruz. Bu zaten kanuni gerekliliktir. En az 41 ya da hiç. Yasal olarak böyle. Biz bazı illerde güçlerimizi birleştirerek toplamda daha fazla milletvekili sayısı çıkarabiliriz diyoruz." dedi. Millet İttifakı olarak "Birkaç defa topluca etkinliğin faydalı olacağını düşünüyorum" diyen Babacan, "Özellikle Ramazan'dan sonra mitinglere çok ağırlık vereceğiz." ifadelerini kullandı.
Millet İttifakı'nın DEVA Partisi'nin lideri Babacan, HaberTürk TV'de katıldığı programda Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtlayarak gündemi değerlendirdi. Babacan'ın söyleşisinden öne çıkanlar şöyle:
"Çoklu müzakere ortamında tartışmalar olur ama bunlar geride kalır, anlaşma uzlaşı kararlar kalır. Artık tartıştığımız her konuda karar alıp kamuoyuna deklare ettiğimiz seçime yürüdüğümüz için tartışmalar geride kalmış gibi görüyorum. 24 saat kala yeni gelen fikirlerle ilgili değerlendirilmeler yapıldı. Herkes argümanları dinledi. Saat 3 buçuk gibi oturduk, 8 civarında bitirdik, ortak adayımızı, yol haritamızı açıkladık. Şahısları partileri yan yana koyduğunuzda Türkiye'nin tamamını temsil eden tablo var ortada. Ülkeyi istişareyle uzlaşı içinde yönettiği bir modele karar verdik.
Biz adaydan önce ortak metin oluşturduk. Seçimden sonra ne yapacağımız konusunda ne yapacağımıza uzlaştık. 2 bin 300 maddenin yarısını yapsak zaten 5 sene hükümeti meşgul eder, ülke bambaşka yere gelir.
Masa devam ediyordu, bir parti kalktı, sonra geri geldi. 5'li masada durum değerlendirmesi yaptık ama imzalı deklere etmedik, basın açıklaması yaptık. Pazartesi günü saat 14:00'e kadar İyi Parti'nin dönmesi için kapıyı açık tuttuk.
Nihayetinde uzlaşıp işi bitirdiğimiz için daha sonraki yaşananlardan tarihçiler olaylar çıkarabilir. Perşembe günü toplantıda 6 başkan oturduk ilk defa Cumhurbaşkanı adaylarının isimlerini konuşmaya başladık. İkililer arasında isimler konuşuldu.
Bizi bir araya getiren en önemli unsur, Parlamenter sisteme geçme isteğiydi. Şu andaki ucube sistemden kurtulup, ülkeye gerçek demokrasiyi getirmekti. 84 maddelik paketle Meclis açıldığında Anayasa komisyonuna sunulmaya hazır. Binanın temelini sağlam atmamız gerekiyor. Anayasa değişikliği bu binanın temelini oluşturdu. Sonra ortak politikalar metni oluştu.
Takım oyununda takım kaptanı kim olacak diye perşembe günü konuştuk. Gültekin Bey'den başladı. Ben, Temel Bey, Ahmet Bey, Kemal Bey sonra Meral Hanım sırayla konuştu. İlk defa açık açık genel başkanların çoğu Kemal Bey'in ismini zikrederek ortak aday olmasını uygun görüyoruz dediler. En son Akşener konuştu, farklı fikirleri vardı. Partimizin farklı fikri var dedi, onları söyledi. İlk oturumda uzlaşı olmadı. 5 imzayla ortak adayı deklere mi edelim, yoksa İyi Parti'ye süre mi verelim.
İlk turda ben ortak adayın masadan çıkması gerekir dedim. Uzlaşıya açık bir pozisyonda oturmanız gerekiyor. Bizim tercihimiz genel başkanlardan biri adayımız olsun dedim. İlk turda Sayın Akşener'in görüşü farklı olduğu için uzlaşı sağlanmadı.
Şöyle bir fikir geldi: O zaman acaba 5 imzayla ortak adayı açıklayalım mı diye, ben dedim bu doğru olmaz. Sayın Davutoğlu'nun da görüşü o şekilde oldu. Normalde bir sonraki toplantı CHP'de olacaktı. Bu toplantının ikinci oturumunu da burada yapalım dedim. Sayın Akşener'e size kaç gün gerek durumu değerlendirmek için dedim, bir kaç gün olsa yeterli, GİK'i toplamam gerekir dedi.
Masadan ben kalkayım diyen olmadı. Çok kısa bir şey açıklayalım, ortak anlayış oluştu diye. Bunu tekrar değerlendirmek ve açıklama yapmak üzere toplanacağız dedik. Herkes imzaladı. Sohbet gergin olsa akşam yemeği olmaz.
Ertesi günkü masadan kalkmayla ilgili deklarasyonu beklemiyordum. Okuyunca üzüldük, açıklama, üslup yaralayıcıydı. Fevri ve duygusal bakmıyoruz. Olmaması gereken bir üslup tamam ama İyi Parti'yi anlamak lazım. Arkadaşlarımıza hiçbir açıklama yapmıyoruz diye konuştuk. 36 saat sustuk. Ama yanlış beyanlara sessiz kalırsak da hiç kimse için doğru olmaz, buna da izin vermememiz lazım.
Bizim perşembe günkü toplantıdaki sözümüzün yerine gelmesi gerekiyordu. 24 saat mesajları verdik. Pazartesi günü de farklı fikirler ortaya çıktı. 2 Belediye başkanının ismi fikirleri. Her şey masada konuşulur dedik. Hiçbir şey ön şarta bağlı olacağını kabul etmeden konuşalım dedik.
Mesele ağırlıklı olarak CHP ve İyi Parti arasındaydı. Gayet doğal, dörtlü bir araya gelip konuştular. Toplantıda hiçbir konuda ön kabulümüz yok, burada fikir neyse buyurun dedik. Ne konuştuklarını da bilmiyoruz. Fikirlerini bizimle daha önceden söylediler.
Önce oturduk, birer kahve içtik sonra masaya geçtik. Sayın Akşener, yeni öneriyi anlattı. CHP ile bunu konuştuk dedi, diğer partilerle de konuşmak istiyoruz dedi. Dayatma olmadı masada. Teklifi inceledik, hukuki açıdan nasıl olur, siyasi açıdan nasıl olur. 2 kere toplantıdan çıktım, bize özel bir toplantı odası ayarlayın dedim Saadet Partisi'ne. Fikri tam anlamış değiliz. 1 saate yakın kendi arkadaşlarımızla değerlendirdik. Yeniden masaya döndük, belli bir noktaya geldi. Tekrar arkadaşlarımla konuşmak istedim.
Siyasi ve hukuki fizibilitesini detaylı incelemeden baştan buna imza atarsanız sonra bu imzanın altında kalırsınız. İyice analizini yapmak istedik. Yarım saat daha ayrıldım toplantıdan. Sonra makul bir çerçevede konuyu olgunlaştırdık. Pazartesi 14:00'te gelmek haklarıdır, 5 imzayla açıklama yapmak olmaz dedim masa da kabul etti. Dönmesi zayıf görünüyordu ama kapıyı açık tutmayı çok önemsedik.
Mutabık kaldığımız metin İyi Parti'ye de gönderildi. Akşener de mutabıkız dedi. Belediye başkanları formülünü de oturduk konuştuk, 12. maddeyi yazdık bitirdik, ilan ettik.
Kendi aramızdaki toplantıda fikirleri olgunlaştırdık. Toplantıya döndük, Sayın Davutoğlu taslak yazdı, sonra öneriler gelişti. 12. madde eklendi. Madde oraya girmeden önce okundu, herkes onayını verdi. Maddeler yazılıp geldi, 12. madde de eklendi. Ortak metne hepimiz imza attık, adayımızı belirledik, büyük müjdeyi Türkiye'ye açıkladık.
İşin keyif boyutu ve yorgunluk boyutu var. Son birkaç gün genel başkanlar için zor oldu. Sabahın üçünde telefondaydım. Akşener sabah görüşme trafiğini bitirdiğini söyledi. Zor bir süreç yaşadı herkes.
Mutabakatımız, herkesin içine sinen mutabakat oldu. İstişare çok kıymetli. Bizim nihai deklarasyonumuz Türkiye'de çok büyük bir sevinç dalgası oluşturdu. İnsanların umudu birden arttı. Daha da güçlendirilmiş bir kadroyla.
Salı sabahı televizyon programında 'adeta yıldızlar karması oluşturduk' dedim. Muhalefette kimler varsa hepsi şimdi aynı takımda. Şimdi insanlar 'Benim cumhurbaşkanı adayım şuydu' demiyor. Şu andaki yönetimin bir an önce değişmesi gerektiğini, gerçek demokrasiyi düşünen herkes bunu büyük bir mutlulukla karşıladı. Gerçekten tarihi başarı elde ettik.
Hukuki yapılabilirliği, siyasi fizibilitesi iki belediye başkanı değerlendirildi. Sayın Cumhurbaşkanının uygun göreceği zamanda, görevleri tamamlanmış olarak Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak görev yapacaktır dedik. Bu seçimden sonra sayın Cumhurbaşkanının inisiyatifinde olacaktır. Sayın Kılıçdaroğlu bize sorabilir ama biz bunda da mutabakat isteriz demedik. Önemli bir atama kararı, düzenleme, kararname ise zaten 6 genel başkan bir araya gelip istişare ve uzlaşıyla alınacak. Güvenlik, afet yönetimi, sağlık, eğitimle ilgili önemli kararsa 6 genel başkan sürecin tümünde olacak. İki belediye başkan tanımlanmış alanda görevlerini yapacak.
Bizim hangi konuda yetkili Cumhurbaşkanı yardımcısı olacağımız karşılıklı mutabakatı gerektiren bir konu olacak. Parlamenter sistemine geçtikten sonra Cumhurbaşkanı temsili yetkilere sahip olacak. Şu anda anayasa yetkisi ne ise Cumhurbaşkanının hukuki yetkisi o. Hukuken sayın Erdoğan kadar yetkili olacak. Ama 'ben bu yetkilerimi kullanırken istişare, uzlaşı aracılığıyla kullanacağım' dedi. Şu andaki cumhurbaşkanı gibi kafama eseni yapmayacağım dedi. Sayın Kılıçdaroğlu hukuki yetkilerini nasıl kullanacağını söylemiş oldu. Bu konularda güvenimiz olmasa bu süreçler zaten hiç yaşanmaz. Farklı fikirler tabii ki sözkonusu olur.
Benim bir hocamın nasihatı vardı bize, çok güzel hayat dersi verdi bize. 'Bakın çocuklar sıhhatli yürüyen her ilişkide ihtilaf o ilişkinin tabiatında vardır, eğer ilişkide ihtilaf hiç çıkmıyorsa bilin ki karşı taraf o tarafı eziyordur' dedi. Karşılıklı iknalaşma, argümantasyon süreci olacak. 2300 maddede mutabık kaldıysak, bundan sonraki süreçte beklemem. Bugün AB'de 27 ülke var ve önemli kararlar uzlaşmayla alınıyor. Bir ülke hayır dese o karar alınamıyor. NATO da öyle. 27 Avrupa ülkesi dünya savaşında birbiriyle savaşan ülkeler. 2. Dünya Savaşı'nda 50 milyonun öldüğü savaşta birbiriyle savaşan ülkeler. Benim kalbim çok rahat. İhtilaf olur ama ihtilafı çözüm alanı olur. Bir kişinin keyfi yönetimi mi, yoksa 6 kişinin uzlaşa uzlaşa, takım ruhuyla mı hareket etmesi. Cumhurbaşkanı bu takımın kaptanı olacak. Sayın Cumhurbaşkanının görüşü, duruşu önemli olacak. Türkiye için çalışıyoruz. Alıp veremediğimiz ne var Allah aşkına! Gençler tekrar umutlansın diye çalışıyoruz. Bir defasında birinin dediği başka kararda öbürünün dediği olur.
Bu konu en çok tartıştığımız konulardan bir tanesi. Genel başkanların yeni yönetim modelindeki yeri. Diğeri Cumhurbaşkanı adayımız hangi durumda partiden istifa etmeli idi. Bir aday olduğu gün, iki seçildiği gün, üç parlamanter sisteme geçtikten sonra istifa etmesi. Üç seçeneğinin de artı ve eksileri var. Nihayetinde üçüncü seçenekte mutabık kaldık. Uzlaşılmış bir madde bu. Seçimleri yapacağız, parlamenter sisteme geçtiğinde Cumhurbaşkanı partili olamıyor. Geçtiğimiz gün yeni anayasa gereği Cumuhrbaşkanı partisinden ayrılmak zorunda. Peki o güne kadar neden partisinin başında. Bir kere çok hassas süreç yöneteceğiz. Çok ciddi ekonomik kriz devralacağız, eğitim krizini devralacağız. Depremi ele alacağız. Böyle bir dönemde Cumhurbaşkanının kendi partisinden ayrılması, kendi partisinde genel başkan arayışı, Meclis'teki grubuyla irtibatının kesilmesinin riskler oluşturacağını düşündük açıkçası. Sayın Erdoğan'ınki ilelebet, biz geçildikten sonra. Geçilemezse o günkü şartlarda bakılır.
Burada güven önemli ve biz bunların yazılı esaslara bağlamış durumdayız. Siyasette güven asıl unsurdur. Siyasetçiler, devlet adamları güven olursa işlerini iyi yapar. Konuşunca doğruyu söyleyeceksin, sözünü tutacaksın, emanet edilince sahip çıkacaksın. Güven olmasa zaten bizim 6'lı Masa ittifakını girmemiz sözkonusu olmaz, sayın Kılıçdaroğlu'nu desteklememiz doğru olmaz. Güveneceksiniz ama söz ne kadar yazıya çevrilirse o kadar kalıcı oluyor. Yazıya bağlandığında sözler daha sağlam oluyor. Şu anda Erdoğan ne yapıyor, Türkiye'yi kutuplaştırıyor, istişaresiz kararlar veriyor. Kurul üyesi bir sürü insan nasıl işlemediklerini bize anlatıyor. Hangi kurula sayın Erdoğan kaç defa başkanlık yapmış?
Biz 22 tane eylem planı açıklamışız. Burada herşey var. Ortak politika metnimizle herşeye hazırız. Ekibimiz, kadromuz hazır. Bununla ilgili komisyon kurduk. Milli Eğitim Bakanı kim olacak diyelim. Herhalde öngörüşmesi olur bunun. Herhangi genel başkanın isim dayatması sözkonusu olmaz. Somut örnekten gidelim; örneğin Saadet Partisi'nden mesela Sağlık Bakanı diyelim, tamamen farazi, yanlış anlaşılmasın. Saadet Partili bir arkadaşımız bakan olacaksa, Saadet Genel Başkanı ile Cumhurbaşkanımız konuşacak. Cumhurbaşkanı da isteyebilir bunu. İkili konuşacak. Kabinenin tümüyle ilgili 6 genel başkan onaylayacak demek sıkıntılı olur. Bu empoze edilirse doğru değil. Nihayetinde Cumhurbaşkanının takımı olması lazım kabinenin. Cumhurbaşkanı benimseyecek. 'Benim beraber çalışacağım kabinedir' diyecek. Başka türlü yürümez. Daha geniş istişareler de olabilir. Sadece ikili mutabakatla olsun diye yazdık. Bir parti teklifte bulunur, Cumhurbaşkanı tek tek görüşür, değerlendirir. Önemli olan diyalog. Sağlam olunca sorun çıkmaz.
Genel başkanlar Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacağı için milletvekili olmayacak. Biz vekil olursak, Cumhurbaşkanı yardımcısı olunca istifa etmemiz gerekir ki, bu da Meclis'teki sayımızı eksiltir. Belediye başkanlarımızın, Cumhurbaşkanı yardımcısı olması, belediyeyi iktidara teslim etmek anlamına gelmemeli. Belediyeyi durup dururken seçime 1 sene kala iktidara teslim etmemesi lazım. Belki Mart yerel seçimlerinde sonra gelip, Cumhurbaşkanı yardımcısı olabilirler. Metinde 'Cumhurbaşkanı ne zaman isterse' dedik. Seçimi kazandıktan sonra belediye meclisindeki dengeler değişebilir. Birileri parti değiştirebilirler. Belediye meclisindeki dengeler değişebilir ihtimaline hazırlıklı olalım dedik. Bu kadar mutabakata ulaştıktan sonra riskleri, olmayacağını konuşmak faydalı değil. Yerel seçimlerde günü geldiğinde bakılır. Daha çok belediye kazanacaksa aklın yolu bir, fiili işbirliği yapılabilir. Ama bir anlaşmamız, ön kabulümüz yok. Şu an kilitlendiğimiz nokta Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini kazanmak.
6 partiden oluşan komisyon kurduk. 4 kere toplandı. Biz DEVA olarak karar aldık, kendimiz seçime gireceğiz. En az 41 ilde seçime gereceğiz. Oy pusulaları açıldığında DEVA orada olacak. Milletvekilleriyle pazarlığımız olmadı. Partilerle işbirliği yaparak toplam milletvekilliği sayısını artırabilir miyiz? Her parti ayrı ayrı girince toplam milletvekilliği sayısı az alıyor. Özellikle az sayıda milletvekili çıkaran yerlerde işbirliği geliştirdiğinde daha çok milletvekili çıkarıyorsunuz. Ne kadar çok işbirliği yaparsak toplamda o kadar çok milletvekili çıkarabiliriz. En az 41 ilde seçime girmezsek o zaman seçime girmiş sayılmıyoruz. Bütün partilerin tek bir parti listesinden girmesi mümkün değil. Farklı işbirliği modelatileri olabilir. Bölge bazlı seçim işbirliği diyelim buna. Bu çok zor değil; çünkü 2018 seçimlerinde yapılmış bu. Belki çok geniş olmamış ama yapılmış. Millet İttifakı olarak ittifak içinde girince baraj sözkonusu olmuyor. Bizim DEVA için zaten baraj sözkonusu değil. 41 ilin hangisi olacağını söylemedik. Bugün 3. yaş günümüz. 81 il teşkilatımız var. Türkiye'nin her yerinde varız. Bizim listelerimizden başka partiden adaylar girebilir, başka partilerden bizim adaylarımız da girebilir. Sadece diyoruz ki, beraber çalışırsak toplamda daha çok milletvekili çıkarırız. Ayrıca biz 81 ilin tamamında seçime girebiliriz. Bunda sorun yok.
Bu fikir CHP tarafından gündeme getirdi. 40 ilde işbirliği modelitelerini çalışalım dedi. Biz de tamam dedik. Çalışma devam ediyor. Daha da vakit var. Neredeyse 1 aya yakın süremiz var. Eğer kazan kaazan işbirliği modelleri olursa niye yapmayalım? Duruşumuz çok net; en az 41 diyoruz. Bu zaten kanuni gerekliliktir. En az 41 ya da hiç. Yasal olarak böyle. Biz bazı illerde güçlerimizi birleştirerek toplamda daha fazla milletvekili sayısı çıkarabiliriz diyoruz. İşbirliğinin simetrik olmasına dikkat ediyoruz. Küçük illerde isimler çok önemli. Ortak bir milletvekili adayı belirlersiniz, çok geniş kesimlere hitap eder. Hangi partiden girerse daha çok oy alır diye bakarız ve hep birlikte onun arkasında dururuz.
Planlanmış bir toplantı yok seçime kadar. Ama olsa iyi olur diye düşünüyorum. Kısa da olsa siyasi değerlendirme için bir araya gelsek iyi olur diye düşünürüm. Artık yepyeni dönem başladı. Çünkü herkes kampanya yapıyor. 1 hafta 10 gün sonra kampanya planlaması yaptıktan sonra oturup koordinasyonda faydalı görürüm. Birleşip tek parti olmadık biz. Biririnden farklı 6 ayrı partiyiz. Ortak mitingi konuşmadık. Ama sonuçta ortak adayımız olduğu için birkaç program olursa iyi olur diye düşünüyorum. İş yeni şekillendi, herşey çok taze. Pazartesi açıkladık. Birkaç defa topluca etkinliğin faydalı olacağını düşünüyorum. Özellikle Ramazan'dan sonra mitinglere çok ağırlık vereceğiz. Ramazan'ın akşam saatleri kıymetli oluyor. Biz yeni kurulan bir parti olarak çok ses getiren mitingler yaptık. Erzurum mitingimizi maden kazası sebebiyle ertelemiştik. Her partinin doğal hakkıdır kendi kararları. Kendi iç süreçleri vardır. Ama bir araya gelip de beraberce karar oluşturulduktan, mutabakata varıldıktan sonra şu olmadı hiç. Mutabakattan hiç kimse sapmadı bugüne kadary. Buraya imza atılıp başka şeyler konuşalabilirdi ama bu olmadı. Herkes kendi iradesiyle ödünleşiyor. Sınırımız ortak noktada buluşmak oldu. Ama bu ortak nokta çok kıymetli.
Bizim lügatımızda devri sabık yok. Türkiye her dönem kazananın diğerlerini ezdiği, üstte çıkanın alttakileri ezdiği adeta nöbetleşe zorbalık dönemi yaşamış. Düne kadar mağduriyete uğramış Erdoğan'ın bugün başkalarını mağdur etmiş. Parlamenter sistem ve anayasa değişikliği ile bir daha bunları yaşamayalım, adalet bazında ve sağlam demokrasiyle yönetelim. Gücü eline geçirenin söylediği olmasın, hukuk ne diyorsa o olsun çabası bu. Kim kaybedcek? Bir kişi 5 yerden maaş alıyorsa artık bir yerden maaş alacak. Ya da ihale gibi görünen aslında davet usülü işler yapanlar. 3 liralık işin 5-10 liraya malolduğunu görüyoruz. Haksız rekabetle, yarışmaya izin vermeden verilen büyük projeler. O büyük projeleri alanlar artık öyle şeyler yapamayacak, rekabet içinde yapacak. Çok büyük kazançlar olmayacak, makul rekabet içinde kazanç neyse o olacak.
Bana Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti'yi niye değiştirmiyorsun dediler. Kanuni olarak alamazsınız, baskıyla istifa ettirirsiniz. Üstelik işini iyi yapan arkadaş. 5 yılı doldurana kadar Süreyya Bey'le çalıştık biz. İşini iyi yapan Merkez Bankası Başkanını görevini alırsak güveni kaybederiz. Liyakat haricinde hiçbir kriter olmayacak. Kim hak ediyorsa o göreve gelecek. 'Bu benim dostumdur, partilimdir' diye bir şey yok. Şu andaki yöneticiler Erdoğan'a karşı sorumlu. Halka karşı bir sorumlulukları yok.
Daha önce açıklamıştık, prensip olarak parti kapatılmasına karşıyız. Suçun ferdiliği ilkesi var hukukta. İnsanlar suç işlemişse insanların bireysel olarak düzgün yargı sürecinden sonra cezalandırılması doğal. Ama kurumu cezalandırmaya prensip olarak karşıyız. HDP'nin çizgisine bakarsanız kapatılan bir sürü parti var. Kapatmakla siyasi çizgiyi değiştiremiyorsunuz, sadece tabelalar değişiyor. Seçime yakın zamanda parti kapatma tamamen operasyon olarak algılanırdı. Anayasa Mahkemesi'nin her iki kararını hukukçu arkadaşlarımız olumlu karşıladı. Bütün konularımızı meşru, demokratik siyaset içerisinde konuşacağız. Parlamentoda çözeceğiz. Masalarda çözeceğiz. En önemli adres TBMM'dir. Herkes gelir konuşur. Vatandaşlarımızın siyasi iradesini temsil eden partilerin Meclis çatısı altında olması doğaldır. Bildiğim kadarıyla HDP'ye bakanlık kararı yok. Cumhurbaşkanı adayına başka partinin de destek vermesini olumlu karşılarız.
Şu anda herkes sistem değişsin istiyor. Ülkeye gerçek anlamda demokrasi gelsin istiyor. Ortak payda demokrasi ve parlamenter sistem. İnşallah seçimi rahatlıkla kazanacak güç birliğini şu anda oluşturmuş durumdayız. Herhangi parti ortak adayınızı desteklerim derse çok memnun oluruz. Herkes demokrasi istiyor. Bunun pazarlığı olmaz. Bunun pazarlığı olmaz ki, daha iyi demokrasi olsun diye olur.
Mektubu okudum. Son paragrafı Kürtçeydi arkadaşlarıma tercüme ettirdim. 'HDP seçmeni olarak yazıyorum' dedi. Şahsi görüş, kurumsal değil. Kurumsal bir şey olsa, HDP'den gelse yorum yapmak daha iyi olabilir. Seçmen olarak yazmış, dolayısıyla kendi tespitleri. Aday çıkarmaları kendi tercihleri. Biz isteriz ki, muhalefetteki partiler, sadece HDP değil, herkes bizim adayımızı desteklemeleri. Ne kadar çok oy alırsak ilk turda açık ara kazanırız.
20 yıldır yönetiyor ama son 5 yıla bakınca yönetemiyor. Sadece bir siyasi parti olsa, normal demokratik sistemde hükümet olsa açıkçası çoktan gitmeleri lazım. Şu anda iktidar partisi devletle içiçe geçmiş. Devletin bütün imkanları kullanıyor. Valilerimiz adeta parti il başkanı gibi çalışıyor. Hükümetin havuç ve sopayla medya kuruluşlarına bakın tamamen propaganda makinası olmuş. Onun için bu iş garanti, cepte diye rehavete düşersek kaybederiz. Bugün tek bir partinin progpaganda aracı haline gelmiş. Dikkat etmemiz lazım. Bu propaganda makinasının tamamen Erdoğan'ın lehine çalışacağını bilmemiz lazım. Sosyal medyada trol ordusu var. Bizim DEVA partisi olarak tek kişiye tek kuruş ödeyip de 'Bizim için şu tweeti at' dememiz vaki değil.
Sayın Muharrem İnce'den görüşme talebi yok. Sistemin genişlemesi mutabakatla olur. 6 parti mutabık kalırsa 7 parti gelebilir. AB'de 27 ülke, 28'inin gelmesi için 27'inin evet demesi gerekir. 6'lı Masa'nın mutabakat mekanizmasıyla çalıştı, onun için sağlam yürüdü. Cumhuriyet tarihinde böyle bir örnek yok. İlk gün komisyonu kurduk, arkadaşlara dedim ki, 'Herşey üzerinde anlaşılmadıkça hiçbir şey üzerinde anlaşılmamıştır'. Bütün komisyonlarda uzlaştık. Bugüne kadar geldik çok şükür. Sistemli çalıştıktan sonra bir şey olmaz. Bakılır edilir, tabii ki bu konu daha çok herhalde sayın İnce'nin daha önce gelmiş olduğu parti vardır. Onların eski hukuku var. Önce oralarda konuşulur.
Hüseyin Baş konusu ev sahipliğimize denk geldi. Genel başkanları turladım, 'bu da gündemimizde olacak, bu fikre ne diyorsunuz' dedim. Baktım ki partilerden sıcak bakılmıyor. Sayın Akşener'e de söyledim, diğer siyasi partilerden olumlu bakış göremedim. Herkesin kendine göre farklı sebebi olabilir. Başka partiler adına konuşmam doğru değil. Baktım destek yok. Sayın Akşener'e siz yine de getirmek isterseniz getirin dedim.
Geçiş süreciyle ilgili 32 madde vardı. Cumhurbaşkanının yetkileri çok önemli, hemen değiştirmeyelim diye toplumda dillendirilen görüş vardı. Biz buna karşı çıktık. Eğer Meclis'te 400 milletvekilini sağlayabilirsek hemen sistem değiştirilebilir. 400 milletvekili tutursanız dahi 6 aya ihtiyaç var. Biz 5 yıllık öngörülebilir süreç ortaya koyuyoruz. İstikrarlı komple çözüm sunuyoruz vatandaşımızın önüne.
Afet Eylem Planı'nı açıkladık, ortak metne dercettik. Depremden tam bir ay sonra 6 Mart'ta detaylı çözüm raporu ortaya koyduk. 257 atılacak adım var. İşin içinde herşey var. Tabii ki şehirleri imar, konutları inşa etmek gerekecek. Nasıl bir kurumsal yapıyla süreci yazdık. Tarım hayvancılığın ayağa kaldırılması, KOBİ'lerin, küçük işletmelerin ayağa kaldırılması gerekiyor. Tek tek yazdık. Hibe, kredi destekler. Sosyal güvenlik, destek sistemi. Bölgeye özel, kadınlara özel programlar gerekiyor. Kültür mirasını ihya ederek, sosyal dokuyu gelecek yüzyıla taşıyacak nasıl şehirleşme? Hepsini yazdık. Çevre katliamına neden olmaması gerekiyor bunları yaparken.
Konutların hızlı yapılması lazım ama bir yandan da acele edeceğim derken, çürük zemine yapılmaması lazım. Artçı depremlerde betonlar atılmaması lazım. Hükümetin seçimler adına bir şeyler göstereceğim derken hız yapacağım derken çürük yapmaması. 50-100 milyar dolarlık arasında maliyetten bahsediyoruz. Bu nasıl karşılanacak? Hepsini planladık.