DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin seçimlere kendi adı ve kendi logosuyla katılacağını duyurdu. Babacan, “Biz altılı masada bugüne kadar vermiş olduğumuz bütün sözlerin arkasındayız" dedi.
Babacan, düzenlediği haftalık basın toplantısında, “Belli ki Sayın Erdoğan seçim dönemini başlattı. Biz seçimlere hazırız. DEVA Partisi hazır. Ve biz kazanacağız. Kendisi gerilimi istediği kadar artırmaya çalışsın. Her seçim döneminde gererek, kutuplaştırarak seçim almaya çalışıyor. Biz bu seçim dönemini nefrete ve öfkeye teslim etmeyeceğiz. Huzur kazanacak. Aklına ne geliyorsa tek imzayla yapıversin. Bu otoriter rejimi değiştireceğiz. Ülkemiz derin bir nefes alacak.” diye konuştu.
Babacan şu ifadeleri kullandı:
“Hükûmetin kadrolu köşe yazarları, maaşa bağladıkları yorumcular koro halinde bağırmaya başladılar. Neymiş efendim, bu yasa çıktıktan sonra yeni kurulan partilerin işleri zorlaşmış, kendi logolarıyla seçime giremeyeceklermiş. İttifak içinde olmak da anlamını yitirmiş falan filan. Tam bir koro. Tek bir merkezden kurmuşlar, hepsi aynı şeyi söylüyor.” diye konuştu.
“Siz bu rüyayı görmeye devam edin, daha çok rüya göreceksiniz. Bizim kendimiz güvenimiz tam Kendimize sonuna kadar güveniyoruz. Milletimizin de bize güveni tam. İşte buradan ilan ediyorum, DEVA Partisi önümüzdeki seçimlere kendi adıyla, kendi şanıyla, kendi logosuyla girme kararı almıştır. Ülkemiz için hayırlı olsun.
Daha önce söyledim, tekrar söylüyorum: Türkiye 1’den büyüktür. Türkiye kazanacaktır. Hodri meydan. Elinizden geleni ardınıza saklamayın. DEVA damlalarının oluşturacağı seli hiçbir baraj durduramaz. Barajları yıkıp geçeceğiz.” DEVA damlalarının oluşturacağı seli hiçbir baraj durduramaz. Barajları yıkıp geçeceğiz"
Bizim yerimiz belli, yurdumuz bellidir. Biz nerede miyiz? Biz, ülkesinin özgürlüğü için mücadele eden gençlerin yanındayız. Biz, çocuğuna harçlık veremeyen annenin yanındayız. Biz, dükkanında masraf olmasın diye elektriğini açamayan esnafın yanındayız. Biz, her gün canını dişine katarak ekmeğinin peşinde koşan kurye arkadaşımın yanındayız. Biz, tohum, gübre, mazot, elektrik fiyatları altında ezilen çiftçilerimizin yanındayız. Biz, beraat ettikleri halde hakları iade edilmeyen KHK’lıların yanındayız. Ayrımcılığa uğrayan, kendisini ikinci sınıf hisseden, hor görülen tüm vatandaşlarımızın yanındayız. Bizim konumumuz budur, koordinatlarımız budur. Nerede olduğumuzu görmek isteyenleri işte bu konuma davet ediyoruz. Bizim yerimiz, 84 milyonun yanıdır.
İnanın, vatandaşlarımız, bu keyfi sistemi sona erdirmek için sandık gününü iple çekiyor. Sabrediyorlar. Sabrediyorlar, çünkü gün gelecek ve sandık önlerine konulacak. Evet, sandık kurulacak ve Türkiye nefes alacak. O gün hepimizin bayramı olacak. Hemen ardından, yargı bağımsızlaşacak. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarını çiğneyen bir ülke olmayacak.
Az evvel söyledim; Kavala davası. O kararın altında imzası olan sadece yargıçlar değil. O kararın altında en tepeden yargıya parmak sallayan bugünkü iktidarın da imzası var. Karar, yargının siyasete nasıl alet edildiğinin çarpıcı bir göstergesi oldu.
Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ekmekçi ve Tayfun Kahraman. Bu isimlerin hepsi haksızlığa uğradılar. Hukukun alnına kapkara bir leke sürüldü. O lekeyi biz temizleyeceğiz. Hak yerini bulacak. Adalet yerini bulacak.
“Biz; bu ülkede adalet ve merhamet gibi değerlerin yere düşürülmesine asla müsaade etmedik, etmeyiz. Biz, özgür ve adil yarınlar için bir araya gelen demokrat insanların partisiyiz. Türkiye’yi hiçbir koşulda öfkeye teslim etmeyeceğiz. Üste çıkanın alttakini ezmesine müsaade etmeyeceğiz. Ülkemizi, ‘nöbetleşe zorbalık’ dediğimiz çıkmaz sokağa sürüklemeyeceğiz. Kin ve intikam zehriyle alınan kararların adaletsizlikten başka hiçbir şey getirmediğini tarih boyunca deneyimledik, deneyimliyoruz. Türkiye’yi ‘rövanşların ülkesi’ yapmayacağız. Önce, bu ülkenin bütün demokratları olarak birleşeceğiz. Ardından bu karanlık tünelden hep beraber çıkacağız. Adaletle çıkacağız.”
“Türkiye’nin sinir uçlarını germeye çalışanlar, bunun faturasını sandıkta ödeyeceklerdir. Bu ülke huzura kavuşacak. Türkiye’nin sessiz çoğunluğu, iktidar ortaklarının dayattığı bu korku ve yoksulluk komplosunu boşa çıkaracak. Bu millet haksızlık karşısında susmadı. Yine susmayacak. Bu millet susanın dilsiz şeytan olduğunu çok iyi bilir. Sözünü de sandık günü söyler. Yine söyleyecek.”
“Biz altılı masada bugüne kadar vermiş olduğumuz bütün sözlerin arkasındayız. Ortak çalıştığımız konularda, her türlü katkıyı vermeye de devam edeceğiz. O masada yer alan her partiyle iş birliği yaptığımız alanları genişletmek konusunda da güçlü bir iradeye sahibiz. Bunu herkesin bilmesini arzu ederim.”
Gezi Davası’na ilişkin bir soruya Babacan’ın yanıtı şu oldu:
“Gezi Davası ile ilgili benim ve o dönemdeki bütün bakanların mağdur olarak tanımlanması, bu dosyadaki savcının tek taraflı bir değerlendirmesidir. Benim ‘mağdurum’ diye bir başvurum yoktur. Benim bir şikayet başvurum yoktur. Bu konuda ısrarla ve inatla hala benim müşteki olduğumla ilgili haberler yapılıyor. Ben bunu defalarca açıklamama rağmen benim müşteki olduğum eğer ifade ediliyorsa burada bir kasıt vardır. Ben bunu böyle bir gazetecilik hatası olarak görmüyorum.”
Babacan, yüzde 7’lik seçim barajı hakkındaki bir soru üzerine de şöyle konuştu:
“Bizim baraj derdimiz yok. Onu çok açık ifade edeyim. Biz, bu 6’lı masadaki her bir parti ile iş birliği alanlarımızı geliştirmek, genişletmek konusunda irade sahibiyiz derken bize gelebilecek farklı tekliflere, iş birliği alanlarına açık olduğumuzu, bunları görüşmek konusunda da her zaman diyalogdan yana olduğumuzu daha önce ifade ettik.”
Babacan Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "Demokrasi ve Atılım Partisi, önümüzdeki seçimlere kendi adıyla, kendi şanıyla, kendi logosuyla girme kararını almıştır. Ülkemiz için, demokrasimiz için hayırlı olsun." ifadesini kullandı.