Ali Babacan: Erdoğan, krizlerin ortağı Bahçeli ve 28 Şubatçı Çin muhibbi Perinçek’le birlikte ülkeyi en hukuksuz dönemlerden birisine hapsetti

Ali Babacan: Erdoğan, krizlerin ortağı Bahçeli ve 28 Şubatçı Çin muhibbi Perinçek’le birlikte ülkeyi en hukuksuz dönemlerden birisine hapsetti

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Demokratikleşmeyi hedefleyen bakış ve zihniyet, yerini otoriter bir yönetim zihniyetine bıraktı. Sayın Erdoğan, krizlerin ortağı Bahçeli ve 28 Şubatçı Çin muhibbi Perinçek’le birlikte ülkeyi görülebilecek en hukuksuz dönemlerden birisine hapsetmiştir. Her alanda demokratik kazanımlarımız geriletildi” dedi.

Ali Babacan, bugün partisinin Haftalık Değerlendirme Toplantısı’nda konuştu. İktidara "yeni düşmanlar aramaktan vazgeçmesi" çağrısı yapan Babacan, “Bu ülkenin en önemli düşmanları yoksulluk, hayat pahalılığı ve işsizlik. Siz gidin bunlarla uğraşın, sağda solda hedef aramayla uğraşmayın. Tek yetkili olmayı çok istediniz, demek ki tek sorumlu sizsiniz. Cumhurbaşkanı olduğunuzdan bu yana 4 yıl geçti. 4 yıldır aynı hikayeyi anlatıyorsunuz. Enflasyonla, faizi düşüreceğim diyorsunuz, ikisi de artıyor. Ocak ayında açıklayacakları enflasyon 40’ın üzerinde olacak, gerçek enflasyon yüzde 80, yüzde 100. Siz gidin bunla mücadele edin” diye konuştu.

Babacan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

“Bundan tam 15 sene önce değerli gazeteci Hrant Dink, karanlık ellerin kurşunlarının hedefi oldu. Hrant Dink’in cenaze töreninde toplanan yüzbinlerce insan bize çok önemli bir mesaj vermişti. Bu topraklarda yaşayan insanların, diğerinin acısını kendi acısı saydığını hep beraber görmüştük. Ülkemizin tüm renkleri, karanlık odakların Türkiye’ye kötülük yapma çabasına yüksek sesle itiraz etmişti. Bu toprakların hamuru yüzyıllardır birlikte yaşama iradesiyle yoğurulmuştur. Bizi Türkiye yapan, kimliği, inancı, düşüncesi ne olursa olsun bir arada yaşam kültürüdür. Tüm bunlar, DEVA Partisi’nin bugün verdiği demokrasi mücadelesine güç ve moral katmaktır. Kavgadan bıkmış, huzura hasret kalmış insanlar görüyoruz. Bugünkü iktidar ortaklarının Türkiye’yi kutuplaştırma çabaları bize tarihi bir sorumluluk yüklüyor. Bu sorumluluğun gereği, bu toprakların köklü demokrasi tecrübesinden aldığımız güçle ülkemizde yaşanan bu demokratik gerilemeye artık bir son vermektir. Çünkü Türkiye çok daha iyi bir demokrasiyi ve çok daha iyi bir refah seviyesi hak eden bir ülkedir.

"Bir daha 28 Şubatların yaşanmaması için önemli bir toplumsal farkındalık oluştu"

Türkiye, yakın tarihinde çok ciddi demokratikleşme tecrübeleri yaşadı. Bin yıllık sürecek denen 28 Şubat, tarihin karanlık sayfalarına gömüldü. Ülkemizde bir daha 28 Şubatların yaşanmaması için önemli bir toplumsal farkındalık oluştu. Ben de bu süreçlere bizzat katkı sunarak elimden geleni yaptım. Türkiye’nin ilk Avrupa Birliği Bakanı olarak, ülkemizin tarihi dönüşümünün kritik sürecini koordine ettim. Biz, ortak akıl ve istişareyle yürüttük o süreci. Ardından Dışişleri Bakanlığı yaptığım dönemde çok değerli diplomatlarla birlikte ülkemizin itibarına itibar katmanın onurunu da yaşadım. AB ile müzakere son derece başarılı bir şekilde başladı. OHAL’in kaldırılmasından basın ve ifade özgürlüğünün güçlendirilmesine kadar çok önemli adımlar attık. Anadilde savunma hakkının önündeki engellerin kaldırılmasından Kürt Dili ve Edebiyatı bölümlerinin kurulmasına kadar pek çok alanda hak ve özgürlükleri geliştirdik.

"Türkiye’nin bu demokratik gerileme sürecini durdurmak bizim asli görevimiz"

Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı getirildi. Bu hak öyle bir hak ki şu an Anayasa Mahkemesi’nin internet sitesini açın bakın, başvuranlardan tam yüzde 95’ini AYM haklı görüyor, o seviyeye gelinceye kadar ki bütün mahkemeleri haksız görüyor. Hiç tereddüt etmeden kendi vatandaşlarımıza AB standartlarına bir hayat yaşatmak için canla başla mücadele ettik. Türkiye, ne yazık ki bu demokratikleşme yolculuğunda bazı kritik virajları da alamadı. Süreç içerisinde eksiklikler, hatalar oldu ama son yıllarda bu demokratikleşme yolculuğu geri geri gitmeye başladı. Demokratikleşmeyi hedefleyen bakış ve zihniyet, yerini otoriter bir yönetim zihniyetine bıraktı. Sayın Erdoğan, krizlerin ortağı Bahçeli ve 28 Şubatçı Çin muhibbi Perinçek ile birlikte ülkeyi görülebilecek en hukuksuz dönemlerden birisine hapsetmiştir. Her alanda demokratik kazanımlarımız geriletildi. Gerileme döneminde, gece yarısı kararnameleriyle, tek kişinin imzasıyla yönetilir oldu şu anda. Demokratikleşme döneminde toplumumuz birey birey zenginleşirken gerileme döneminde ülkece yoksullaştık. Türkiye’nin bu demokratik gerileme sürecini durdurmak bizim asli görevimiz.

"Kazanılmış haklardan geri adım atılmaz"

Vatandaşımızın ekmek gibi, su gibi ihtiyacı olan hak ve özgürlüklerini geliştirmek bizim asli görevimiz. İş başına geldiğimizde, vatandaşlarımızın analarından emdikleri ak süt kadar helal olan bütün haklarını koşulsuz, müzakeresiz, pazarlıksız tekrar tanıyacağız. Gasp edilmiş tüm hakları iade edeceğiz. Mevcut kazanılmış haklardan bir adım dahi geri adım atmayacağız. Şu andaki hükümet, Whatsapp gruplarıyla bizim tertemiz, inançlı vatandaşlarımızın ruh dünyasıyla oynuyor, korkutuyor. ‘Biz gidersek haklarını geri alırlar, mağdur edilirsiniz’ diye böyle el altından bir korku ikilimi oluşturmaya çalışıyor. Ülkenin adaletini, hukukunu paspas ettikten sonra, ekonomisini bir krizden diğerine savurduktan sonra elindeki tek enstrüman bu kaldı. Öyle bir şey yok, biz buradayız, kimse korkmasın. Kazanılmış haklardan geri adım atılmaz, mümkün değil.

"Güvenlik ya da terör gerekçesiyle demokratikleşme çabaları durdurulamaz"

Bugünkü otoriter ortaklık tarafından Kürt meselesi yeniden diriltildi diye bu meseleyi çözme çabasından vazgeçmek çok yanlış bir yaklaşım. Ülkemizdeki vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek, siyasetin varlık amacıdır. Türkiye’de demokrasinin geri kalmasının hiçbir mazereti olamaz. Güvenlik veya terör gerekçesiyle demokratikleşme çabaları durdurulamaz. Biz, eş zamanlı olarak özgürlüklerin alanını genişletirken ülkemizin güvenliğinin de en iyi şekilde yaşanabileceğini biliyoruz. Adam akıllı yöneten bir hükümet iş başına gelsin görün, güvenlik nasıl sağlanır ve özgürlük alanı genişletilir, görün bakalım. Tabii ki terör örgütüyle mücadele edeceksiniz ama bu mücadele sadece teröristleri etkisiz hale getirmekle bitmiyor. 40 sene oldu, bitti mi? Cumhurbaşkanı ne diyor; ‘şöyle başarılı, olduk böyle başarılı olduk’, hikaye. Asıl terörle mücadelenin enstrümanları iyi bir uluslararası ilişki setidir, siyasi diyalogdur. Terör örgütünü yalnızlaştırabilmektir. Terör örgütü Suriye’de, Irak’ta, İran’da var mı, var. Önemli olan, örgütün varlık sebebini ortadan kaldırabilmektir. Varsa kendilerine göre bir meşruiyet sebebi, onu yok etmektir.

"Ülkenin güvenliği istikrarlı bir demokrasiyle sağlanır"

2022 dünyasında arkaik sorunlarla emek, vakit, insan kaybetme gibi lüksümüz yok artık. Biz biliyoruz ki ülkenin güvenliği esasen istikrarlı bir demokrasiyle sağlanır. Bizim hayalimizdeki Türkiye, herkesin kendini birinci sınıf vatandaş hissettiği bir ülkedir. Kimsenin herhangi bir nedenle ayırımcılığa uğramadığı bir ülkedir hedefimiz. Ülkemiz en kısa zamanda ayağa kalkarak kendi insanının özgürlüğü, mutluluğu ve refahı için demokrasi maratonunu koşmaya devam edecektir.

"Ülkeyi, marjinal kuşatmalara bırakmayacağız"

Son olarak, iki gündür beni ve partimizi hedef alan saldırılara da kısa bir cevap vermek istiyorum. Geçen hafta bu salonda sevgili Enes Kara’nın acısıyla karşınıza çıkmıştım. Hemen ardından Bahadır Odabaşı’nın acı haberi geldi. Zannedersem bu konuda üzüntüsünü paylaşan tek siyasi parti genel başkanı ben oldum. Çünkü biz, her zaman KHK zulmünün karşısına çıkan haklımızın da nefessiz kalan gençlerimizin yanında olduk. Mülakatlarda elenen vatandaşlarımızın hep yanında durdurduk. ‘Cemaat ve vakıflar kapatılsın’ diyenlere karşı haktan ve özgürlüklerden bahsettiğimizde bazı küçük grupların saldırıyla karşı karşıya kaldık. Doğru yerde durduğunuz sürece işine gelmeyenler olacak. Dün de sanatçımız Sezen Aksu ile ilgili haktan, özgürlükten bahsedince başka bir grubun saldırısıyla karşılaştık. Biz, bu ülkeyi bu marjinal kuşatmalara bırakmayacağız.

Sezen Aksu tartışmalarına tepki

Haklının yanında olacağız. Kimse bu saldırılara susacağımızı, sineceğimizi düşünmesin. Hepsi gelsin üzerimize; hakikatin yolundan bir adım dahi geri atmayız. Bir sanatçının 5 sene önce çıkmış bir şarkısını bugün kutuplaştırma, çatışma için malzeme edenlerin amaçlarını da biliyoruz. Bunu anlamak için istihbarat uzmanı olmaya gerek yok. Eş zamanlı düğmeye basılmış şekilde, çıkıyor Bahçeli konuşuyor, çıkıyor öbürünün adamları evin önünde gösteri yapıyor. Biz, dini değerlerin siyasete ve kutuplaşmaya alet edilmesinin bugünkü iktidarın geleneği olduğunu gayet iyi biliyoruz. Biz, bu ülkeyi sokakta bulmadık. Böyle kirli hesapların peşinde koşan, yarınlarımızı hedef alan gruplara pabuç bırakmayız.

"4 yıldır aynı hikayeyi anlatıyorsunuz"

Bu ülkenin en önemli düşmanları yoksulluk, hayat pahalılığı ve işsizlik. Siz gidin bunlarla uğraşın, sağda solda hedef aramayla uğraşmayın. Tek yetkili olmayı çok istediniz, demek ki tek sorumlu sizsiniz. Cumhurbaşkanı olduğunuzdan bu yana 4 yıl geçti. 4 yıldır aynı hikayeyi anlatıyorsunuz. Enflasyonla, faizi düşüreceğim diyorsunuz, ikisi de artıyor. Ocak ayında açıklayacakları enflasyon 40’ın üzerinde olacak, gerçek enflasyon yüzde 80, yüzde 100. Siz gidin bunla mücadele edin." (ANKA)