Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “Türkiye Yüzyılı” üzerinden “İçi boş bir Türkiye Yüzyılı masalı dinledik. Şu anda fiilen yaptıkları ayrı bir telden çalıyor, açıkladıkları Türkiye Yüzyılı ayrı bir telden çalıyor. Ya madem açıkladığın Türkiye Yüzyılı’nda çoğulcu demokrasi, katılımcılık, insan hakları diyorsun. Niye gelecek yüzyılı bekliyorsun? Yapsana bugün. Bugün uygulasana. Elini tutan mı var” diye eleştirdi. Partisinin Kalkınma Seferberliği Eylem Planı’nı açıklayan Babacan, “Tüm bu başarılarınız Sayın Erdoğan’a emekliliğinde silmeyeceği tweetleri attıracak. Bizi kutlayacağından da hiç kuşkumuz yok. Sonuçta memleketin başarısı” dedi.
Babacan, bugün İstanbul’da Kalkınma Seferberliği Eylem Planı’nı açıkladı. Küçükçekmece’de bulunan Kibrithane’de düzenlenen tanıtım toplantısında konuşan Babacan, 16’ncı eylem planını açıkladıklarını belirterek “Bu eylem planları günü geldiğinde bakanların, müsteşarların önüne konulacak. Hadi arkadaşlar, ev ödeviniz bunlardır; çalışmaya başlıyorsunuz denilecek eylem planları. Yani işi bilen, tekniğini bilen, o işi başında olan, içinde olan insanların alıp uygulayacağı eylem planları. Bunu hazırlamak da herkesin harcı değil” diye konuştu.
Babacan, şöyle konuştu:
Bizden başka da zaten bugüne kadar böyle bir şey yapabilen yok. Geçmişte de olmadı ve eylem planları seçimlerden sonra kurulacak hükümetin, hükümet programının uygulanmasıyla alakalı dokümanlar. Takvime bağlanmış dokümanlar ve ülkemizin her alandaki sorunlarının çözümlerini detaylarıyla çalışan ve bunları eylem planlarıyla ortaya koyan bir siyasi partidir biz. Gerçekten onur duyuyoruz. Türkiye siyasetinde bir ilke imza atıyoruz. Bugün 16’ncıyı açıklıyoruz ama tamamlandığında bunların sayısı 22 olacak. İnşallah iktidar olduğumuzda da aynı 22 şeritli yolda ilerler gibi her alanda ama her alanda bu eylem planlarımızı eş zamanlı olarak uygulamaya başlayacağız. Sandık günü var ya sandık günü; sonuçların açıklanmasıyla beraber bu özgür ve zengin Türkiye hedefimize doğru yola çıkacağız. Kilitli kalmış, tıkanmış tüm çarkların dönmesiyle Türkiye’nin potansiyeli açığa çıkmış olacak.
‘Geçen hafta biliyorsunuz, bir buçuk saat boyunca içi boş bir Türkiye Yüzyılı masalı dinledik. Tam bir boş çerçeve. Şu anda fiilen yaptıkları ayrı bir telden çalıyor, açıkladıkları Türkiye Yüzyılı ayrı bir telden çalıyor. Ya madem açıkladığın Türkiye Yüzyılı’nda çoğulcu demokrasi, katılımcılık, insan hakları diyorsun. Niye gelecek yüzyılı bekliyorsun? Yapsana bugün. Bugün uygulasana. Elini tutan mı var? Dört yılı geçti, akıllarına eseni yapıyorlar. Hak, hukuk tanımıyorlar. Adaleti her gün çiğniyorlar. Ondan sonra diyorlar, ‘Türkiye Yüzyılı’nda biz adalet, özgürlük diyeceğiz. Ailesi iştir kişinin lafa bakılmaz ama bakın, bizde ne boş laf var ne de kuru laf kalabalığı var. Biz çalışıyoruz. İş üretiyoruz iş. Bugün ne söyleyelim demiyoruz. Seçimden sonra ne yapacağımızı hazırlıyoruz ve bütün detaylarıyla hazırlanmış eylem planlarını baz alarak vatandaşlarımıza neler yapacağımızı anlatıyoruz.
Biz çalışıyoruz, işimizi yapıyoruz ve gerçek hedeflerden, gerçek idarelerden bahsediyoruz. Yarının Türkiye’sinden bahsediyoruz. Dikkat edin, sanayimizi, esnafımızı ve kobilerimizi ilgilendiren atılım hamlemizi tanımlarken ne dedik; bu bir seferberlik olacak dedik. Tabii bu tesadüfen seçilmiş bir kavram değil seferberlik. Bu ne demek? Topyekûn hep beraber omuz omuza koşmak demek. Gerçekten bir seferberlik ihtiyacı var. Biz bunu ekonomi atılımı için bir ülke meselesi olarak görüyoruz, memleket meselesi olarak görüyoruz. Atılım için de bir seferberlik ruhuyla hareket etmemiz gerektiğine inanıyoruz. Oturduğu yerden olmayacak. Rehavetle bu iş asla olmayacak. Hep beraber koşmamız gerekiyor. Hep beraber çalışmamız gerekiyor. Biz bu sayede Türkiye’de üretimde verimliliği zirveye taşıyacağımızı söylüyoruz. Ekonomik egemenliğimizi ve güvenliğimizi sağlayacağımızı söylüyoruz.
Ülkemizi, bölgemizin en güçlü ekonomisi yapacağımızı söylüyoruz. Hatırlarsanız, iktidarımızın birinci döneminin sonu için bir hedef koymuştuk. Demiştik ki Türkiye’yi orta gelir tuzağından kurtaracağız demiştik. Bu ne demek? Beş yıl içinde kişi başına düşen milli gelirimizi yüksek gelirli ülkeler seviyesine çıkaracağız demek. Dünya Bankası ülkeleri dört gelir seviyesine ayırıyor. Düşük gelirli ülkeler, alt- orta gelirli ülkeler, üst- orta gelirli ülkeler ve yüksek gelirli ülkeler. İşte bizim hedefimiz Türkiye’yi bir orta gelirli ülke hâlinden alıp yüksek gelirli ülke hâline getirmek. Orada Belçika, Danimarka Hollanda, Norveç, İsviçre var.
Hani gençler akın akın gitmek istiyor ya şimdi. Soruyoruz nerede yaşamak istiyorsun diye, bu ülkeleri tarif ediyorlar. İşte gençlerin gitmek istediği ülkeler neyse biz Türkiye’yi o seviyeye getireceğiz. Türkiye, ben kendimi bildim bileli orta gelir ülke. 30 sene önce ODTÜ’de öğrenciyken de orta gelirliydik. Hâlâ orta gelirli ülkeden bahsediyoruz. Bir dönem 2013’te o yüksek gelirli ülkeler sınırına çok yaklaştık. 100- 150 dolar falan kaldı. Çok yaklaşmıştık ama hukuktan, adaletten vazgeçince; istişareyi bırakınca, dürüst ve ehil kadroları sistemden uzaklaştırınca eğitime de gerekli önemi vermeyince Türkiye hep korktuğumuz o orta gelir tuzağına düştü. O gün bugündür orta gelir tuzağında debeleniyor. Gerçekten çok yazık. İşte orta vadeli program açıkladılar değil mi şimdi? Bakıyoruz, orta vadeli programda dahi Türkiye’nin yüksek gelirli ülkeler seviyesine çıkabilmesiyle ilgili hükümetin bir hayali yok. Yapamayacaklarını biliyorlar çünkü. Hukuk, adalet olmadan, iyi işleyen bir demokrasi olmadan yüksek gelirli ülke olmak bir hayal. Onun için bizim bütün bu eylem planlarımız eş zamanlı uygulanması gerekiyor.
Bir yandan yargı reformunu yaparken bir yandan yükseköğretimde ilerlerken bir yandan bu ay sonunda da ulaştıracağımız 3- 18 yaş eğitim programıyla ilerlerken hukuku ve beraberinde ancak ekonomiyi, sanayiyi, KOBİ’leri ilerletmek zorundayız. Bunlar ayrı ayrı konular değil. Hepsi birbirinin içinde, hepsi birbirini besleyen konular. Gelişmiş ülke olmanın yolu bu hazırladığımız yüzlerce, binlerce adımın uygulamasından geçiyor. Bir de soruyorlar, ilk 90 günde ne yapacaksınız diye. Biz de diyoruz ki, açın bakın 22 tane eylem planı var. Her eylem planının ilk 90 günde yapılacak adımları var. Biz onları eş zamanlı olarak uygulamaya başlayacağız, diyoruz. Akıllı ve kontrollü bir şekilde artık gaza basmak zorundayız. Gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkı hızla kapatmak zorundayız. Bu Kalkınma Seferberliği Eylem Planı’mız, Türkiye’yi en ileri seviyeye taşıyacak hamlelerle dolu. İstihdamdan ihracata, küresel rekabetten büyümeye kadar 10 temel hedefi belirledik ve Türkiye’nin bir fikir üretim üssü olması için kollarımızı sıvadık. Hazırlığımızı yaptık ve şimdi milletimizden yetki alma yolculuğuna çıkıyoruz seçime doğru.”
Eylem planını da anlatan Ali Babacan, plana ilişkin şu bilgileri paylaştı:
“Yatırımcıya uzun vadeli ve uygun teminatlı kredi imkanları sağlayacağız. Kamu ödemelerini tam ve gününde yapacağız. Her iş günü bin yeni sanayi istihdamı sağlayacağız. İktidarımızın ilk döneminde bir milyon vatandaşımızı sanayide yeni iş imkânlarıyla buluşturacağız. İstihdamı aranan elemanlarla büyüteceğiz. Dünyadaki dönüşümü avantaja çeviren, uluslararası patent ve marka başvurularını ikiye katlayan bir aklı devreye sokacağız. Tüm bu sektörlerdeki başarılarınız, Sayın Erdoğan’a emekliliğinde silmeyeceği tweetler attıracaktır. Bizi kutlayacağından hiç kuşkum yok. Sonuçta memleketin başarısı. Herhalde o da sevinir diye tahmin ediyoruz. Esnafımızın işini büyütmesini sağlayacağız. Türkiye’yi süper KOBİ ile tanıştıracağız. DEVA Partisi iktidarında, dünyayla rekabet eden en az 100 bin Süper KOBİ’miz olacak. Altını çiziyorum, döviz kazanan 100 bin süper KOBİ.” (ANKA)