Ali Bayramoğlu: Kim kime hesap soruyor bu ülkede?

Ali Bayramoğlu: Kim kime hesap soruyor bu ülkede?

Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, T24 kurucusu ve Genel Yayın Yayın Yönetmeni Doğan Akın'ın, "Beni 28 Şubat geçmişim koruyor" iddiası üzerine yazıları ve açıklamalarından alıntılar yaparak kendisine yönelttiği eleştiriler nedeniyle üçüncü bir yazı kaleme aldı. Bayramoğlu, daha önce çalıştığı gazetelerin yayın ve icraatından bazı örnekler vererek Akın'ın bu gazetelerden neden ayrılmadığı sorusunu da yöneltti. Bayramoğlu, kendisine yöneltilen eleştirilere tepki gösterirken "Kim kime hesap soruyor bu ülkede" ifadesini de kullandı.

Ali Bayramoğlu, üçüncü yazısında, Milliyet'te çalıştığı yıllarda Hasan Pulur'un yazıları ve Doğan grubu ihaleleri için Akın'ı sorgularken, Akın'ın 28 Şubat sürecinde Cumhuriyet'in yazı işlerinde neler yaptığını sordu. Ancak Akın, Milliyet ve Cumhuriyet'in yazı işlerinde hiçbir zaman çalışmadı.

"T24'ü ilk kurduğu zaman Mülkiye'den sınıf arkadaşı olan banka genel müdürlerinden ahbap çavuş ilişkisiyle aldığı reklamlar mı etik, bu arkadaşın" diyen Bayramoğlu bu konuda da maddi hataya düştü, gerçeklere aykırı bir iddia dile getirdi. Doğan Akın'ın Mülkiye'den veya başka bir yerden mezun banka genel müdürü arkadaşı hiçbir zaman olmadı ve T24 kurulduğu yıllarda, uzun süre hiçbir bankadan reklam almadı.

Bayramoğlu'nun "Küfün otopsisi" başlığıyla Yeni Şafak'ta yayımlanan (6 Ağustos 2015) yazısı şöyle:

Ahlak önce insanın kendisiyle ilgilidir. “İç sorgulama, iç hesaplaşma, içe dönük şüphe ve soru”yla ilişkilidir. Soruya ve hesaba ötekinden başlayan, adapta da, ahlakta da kefenin öbür tarafına geçer. Siyasette de, hayatta da formül zor ama basittir: Önce kendine, sonra ötekine ve olduğu gibi, eğmeden, bükmeden, çarpıtmadan…

Madem bu efendiler (Doğan Akın ve tayfası) gazete patronlarının basın dışı faaliyetlerine, iktidarla ilişkilerine kazandıkları paranın niteliğine, işten çıkarılan meslektaşlarına, ahlaki bulmadıkları manşetlere, yayın politikalarına, medya elitinin varlığına, müesses düzene açık itirazı, hatta meydan okumayı “gazeteci-lik etiğinin olmazsa olmaz” koşulu kabul ediyorlar; madem bu konuda infazlara soyunup, sağa, sola, siyaseten beğenmediklerine, kendi duruş ve façalarını bozanlara hesap soruyorlar; madem etik gerekleri keyfince tanımlıyor ve kendilerine yontuyorlar, bu konuda kimi soruları onlara da yöneltmek, “peki sen kimsin” sualini sormak gerekmez mi? Küçük hatırlatmalar: Şubat 2001. Milliyet Gazetesi'nin yeni yayın yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz büyük kıyıma girişiyor.Patron talimatıyla Doğan Heper, Yalçın Doğan, Umur Talu, Duygu Asena, Nilgün Cerrahoğlu ve Zeynep Oral'ı işten çıkarıyor. Doğan Akın da o gazetede. Muhabir değil, yazar da değil. Gazetenin yayın politikasının dişlilerinden birisi, haber müdürü. Peki tepkisi? İtiraz mı ediyor, gazeteden mi ayrılıyor, açıklama mı yapıyor? Hiç biri… 25 Şubat 2004. Hasan Pulur Milliyet'teki köşesinde Hrant Dink'ı ölüme gönderen yolu açan yazılardanbirisini yayınlıyor. “Sabiha Gökçen'in Ermeniliği nereden mi çıktı” başlıklı yazıda, Pulur, Hrant'ın Türk ve Türkiye düşmanı olduğunu ima ediyor ve 'aba altından sopa' gösterdiğini söylüyor. Doğan Akın yine haber müdürü. Ses veriyor mu? Hayır… Hrant Dink vuruluyor, aradan daha bir ay geçmeden, aynı gazetede yine aynı adam Hasan Pulur, bu kez Etyen Mahçupyan'la ilgili “Vur, vur, bir tokat daha vur” başlıklı bir yazı kaleme alıyor. “Etyen'in Türk'ün suratına tokat vurduğunu söyleyen”, nefret söyleminin tam merkezinde oturan yazısıyla, yeni bir hedef gösteriyor. Doğan Akın yine o silik haber müdürü… Etik? Akın 1990'lar sonunda başlayan 8 yıllık Milliyet öyküsünü şimdiki mesai arkadaşının pek çoğu gibi Doğa grubunda, bu grubunun Dışbank, Poaş, neredeyse bedavaya alınan TEDAŞ öyküsünün tam ortasında yaşamış... O dönem gazetelerin, gazete patronlarının hükümet kurup devirdikleri dönem… Peki bu konuda hiç soru sorduğu, itiraz ettiği duyulmuş mu onun ve çevresinin? Bu yüzden gazetesinden ayrılmayı düşünmüş mü, düşünmüşler mi? T24'ü ilk kurduğu zaman Mülkiye'den sınıf arkadaşı olan banka genel müdürlerinden ahbap çavuş ilişkisiyle aldığı reklamlar mı etik, bu arkadaşın? Bankalardan böyle gelen paralar mı temiz? Bir röportajda var, 1998'e kadar Cumhuriyet'te çalışıyor Doğan Akın. 28 Şubat günlerinin pek çok psikolojik harekat dosyasının yayınlandığı bu gazetede, Cumhuriyet'te, Balbay'ın yanında yazı işlerinde, gazete çizgisine katkısı olmadığı söylenebilir mi? Türk basının lağım çukurlarından birisi olan bir "müptezel" (http://m.yenisafak.com/yazarlar/alibayramoglu/muptezel-2015954) Akın'ın T24'ünde bir ara hizmetini sunduğu AK Parti'ye düşman kesildiği için uzun süre baş yazarlar arasında yer almadı mı? Hiç sıkılmadı mı, hiç düşünmedi mi Akın? Kimi kahraman olmak için kendisini işten attıran vasat yazılar yazmış, kimi Etyen'in deyişle “ayna ayna söyle bana en büyük gazeteci kim, en iyi CV kimin olacak” diye dolaşan, AK Parti'ye verilen her desteği kendisine düşmanlık sayan kalemler mi, takıntı mı temsil ediyor bağımsız gazeteciliği? Her gün 15 manşetten 10'nunun AK Parti'ye öfke üzerine kurulu olduğu yayıncılık faaliyeti midir bağımsız gazetecilik? Gazeteciliği kurtaran arslanlar olmak anılmak ve böyle takdim edilmek istiyorlar. Sağa sola saldırıları bu yüzden… Ancak ne mevcut sasılıkları, ne mevcut bagajları buna müsade ediyor. Ve kim kime hesap soruyor bu ülkede? Doğan Akın'a ve çevresine anlayabilecekleri dil ve mantıkla cevap vermenin eğlenceli bir yanı olduğunu abul etmeliyim… Yarın “hangi gazetecilik” konusuyla nokta koyacağım. Bu kez kendi üslubumla… Not: Marketing Türkiye Dergisi sitesinde benimle yaptığı röportajın ses kaydını yayınlamış. İyi de yapmış. O röportajda benim söylediklerim bir bütün halinde var. Sorun, oradan yaptıkları söyleşinin melodisin bozan, anlamını değiştiren yazılı özetti. Daha iki gün önce Erdoğan'la ilgili Putin'in ağzına “diktatör” lafını oturtan bağımsız gazetecilerin sitesi T24 bunu şöyle vermiş: “Marketing Türkiye hakkında yalanlama yapan Ali Bayramoğlu'nun ses kaydını yayınladı... " Manşetle algı kaydırması, tahrifatı ve ahlaksızlık böyle birşeydir işte.

 

Ali Bayramoğlu: Medya patronlarının ihalelerini niye yazmıyorum, Erdoğan'a uçakta hangi soruları soruyorum?

Ali Bayramoğlu: Orada dur bakalım Doğan Akın

Doğan Akın: Etyen Mahçupyan; işte sizin hikâyeniz, öyle pis, öyle semiz...

Etyen Mahçupyan: Doğan Akın, Ali Bayramoğlu hakkında bir 'karalama' yazmış

Doğan Akın: Hansel ve Gretel ve Ali Bayramoğlu...