Ali Bayramoğlu: Nefret suçu işleyen gazeteci Başbakan'ın uçağına girememeli...

Ali Bayramoğlu: Nefret suçu işleyen gazeteci Başbakan'ın uçağına girememeli...

Yeni Akit gazetesi ile habervaktim internet sitesinin ırkçı nefretine hedef olan yazar Ali Bayramoğlu, herkesi nefret suçlarına karşı suç duyurusu yapmaya ve tazminat davası açmaya davet etti. "Kripto Ermeni" ifadesi için suç duyurusunda bulunduğunu açıklayan Bayramoğlu, kendisini hedef alan Yeni Akit gazetesinin Genel Yayın Koordinatörü Hasan Karakaya'nın Başbakanlık uçağında ağırlanmasını da eleştirdi. Bayramoğlu, "Başbakan'ın uçağında böyle nefret suçu işleyen bir gazetenin bulunmaması gerekir. Bu bir yasaklama değildir, tam tersine ahlaki, demokratik ve gerekli bir yaptırımdır" dedi.

Yeni Şafak yazarlarından Ali Bayramoğlu, A Haber’de Selin Ongun’un sunduğu "Bi Sormak Lazım" programına konuk oldu.  Milliyetçi öfkenin yükseltileceği bir döneme girilebileceğini savunan Bayramoğlu'nun dile getirdiği görüşler, özetle şöyle:

 

\

'Tabular gündeme geldiğinde tehdit alıyoruz'

 

Bu tür hadiselere insanlar kendi meşreplerine göre değişik iç reaksiyonlar veriyorlar. Bazımız bunu rasyonelleştiriyoruz, bazımız panik oluyoruz, bazımız bununla yazı üzerinden kavga etmeye soyunuyoruz. Benim kendimi böyle bir durumda konumlamam doğru değil aslında, tanımlamam da doğru değil.  Sübjektifim, dolayısıyla bu tür şeylerden etkileniyorum. Burada ben tehdit ve tehlike gördüm yaptıklarında. Ama şunu söyleyeyim, ben daha rasyonalize eden bir tipim zannediyorum, Kendimi biraz dışarı çekerek burada ne olduğunu, niye bunun olduğunu anlamaya çalışıyorum. Böyle baktığım zaman da evet bir süreklilik var bu ülkede tabii. O süreklilik de şudur; tabu konular söz konusu olduğunda, bu mesele 1915 olabilir ki oldu, o zaman da tehditler aldık, özür kampanyası sırasında. Bu Kürt meselesi olabilir ya da bu başka tür kritik eşikler olabilir. Böyle eşiklerde daha önde, daha ileri, daha riskli pozisyonları, fikirleri savunan kişilere yönelik psikolojik harekâtlar ya da psikolojik harekât da değil, doğrudan doğruya basının bazı grupları, bazı zihniyetler tarafından yapılan gelenekselleşmiş saldırılar, aslında o kişilerden çok, o kişilerin karalanması ile onların fikirlerinin karalanmasını hedefler.

 

'Benden çok eşim rahatsız oldu'

 

Benle ilgili ne dediler, "Kripto Ermeni" dediler. Önce tebessümle bakıyorsunuz, ama sonra görüyorsunuz ki Ermenilik kelimesi bir nefret suçu. Ermeniliği kötü bir şey olarak kullanıyor. İki, kripto… Tam işte hedef o.  "Kripto" dediği anda, "aslında siz Ali Bayramoğlu’nun savunduğu görüşlere bakmayın, onların asıl nedeni onun gizli Ermeni olmasıdır" deyip o fikirlerin tümünü, neyse o fikirler, tutarlı fikirlerse (de), önemli fikirlerse (de), hepsinin tümünü karalayan bir kampanya başlıyor. Bu çok klasik bir şey. Dünyanın pek çok ülkesinde pek çok böyle hamleler oldu, tabii ölümler olabiliyor, Hrant öldürüldü, başka insanlar öldürüldü. İşler kaybedilebiliyor, zor duruma düşüyor insanlar, maalesef otoriter toplumların, kendisiyle barışmamış, ortak paydalarını üretmemiş toplumların, ürettiği sorunların parçaları bunlar. Kendimi iyi hissetmediğim anlar oluyor, hiç şüphe yok. mesela son olayda benden çok eşim rahatsız oldu. Ben yurtdışındaydım, okuyunca ve bu tür tehditler gelince… Galiba, bu işlerin uzmanı olduk. Ne tehlikeli, ne değil, anlıyorsunuz. Ama o kötü bir şeydi.

 

'Kripto Ermeni, sözü için suç duyurusunda bulundum'

 

Suç duyurusunda bulundum. Ayrıca her yazıya tazminat davası açıyorum ve suç duyurusunda bulunuyorum. Bunu yapmamak söz konusu değil. Benim tek aracım var: hukuk. Mesele sadece ben değilim. Ben şahıs olarak müştekiyim. Benim itibarıma yönelik saldırılar olduğu için zaten gerekli hukuki girişimleri yapıyorum. Ama unutmamak gerekir ki; benim vesilemle, siyasi düşünce alanının daraltılması, karartılması gibi bir hamle var,  bu politik bir mesele, bununla ilgili meselem var. Üçüncüsü çok büyük bir nefret suçu işleniyor. Kimliklere yönelik nefret suçu. Henüz Türkiye’de nefret suçu düzenlemesi yok. Çeşitli sivil toplum örgütleri bununla ilgileniyorlar. Bildiğim kadarıyla benim hadisemden sonra Dur De suç duyurusunda bulundu. Kampanya da başlattı, suç duyurusunda da bulundu.

 

'Gazeteciliği, öncelikle gazeteciler denetlemeli'

 

Biz bir açık toplumuz, demokratik bir toplumuz. Pek çok şey yasalarla düzenlenmez. Bazı şeyleri düzenleyen hususlar ahlaktır, zihniyettir, kültürel konulardır. Siz gazetecisiniz, ben gazeteciyim. Gazetecilikte kullandığınız kalemi sürekli yasalar denetleyemez. Önce siz denetleyeceksiniz. Onu da size öğreten belli silsileler vardır. İlkeler, etik, ahlak v.s. Burada da aynı şey söz konusu. Engelleyemiyorsanız, bunu yapamıyorsanız…

 

'Herkesi nefret suçlarına karşı suç duyurusu yapmaya davet ediyorum'

 

Bu adamların yaptıkları; iç düşman Ermeni, iç düşman Rum, iç düşman Kürt ve onların yanında bulunan entelektüeller, liberaller, demokratlar tasnifine gidiyorsa, burada yapılması gereken şey, onlar bunu yapamadıkları için, harekete geçmektir. Burada iki yol var. Hukuk, bezdirmek. Ben herkesi davet ediyorum suç duyurusunda bulunmaya, herkesi davet ediyorum tazminat davası açmaya. Amerika’da böyle halledildi bu işler. Sivil toplumun bıktırıncaya kadar yapması lazım. Siyasi ya da yetkisi olan idari iradenin bazı yaptırımlar uygulaması. Yaptırımlar da meşruiyetle ilgilidir, yasal değildir. Başbakan'ın uçağında böyle nefret suçu işleyen bir gazetenin bulunmaması gerekir. Bu bir yasaklama değildir, tam tersine ahlaki, demokratik ve gerekli bir yaptırımdır.

 

'Bir varsayım: Habervaktim'i polis mi besliyor?'

 

Ben bir insanınım. Her insan gibi cesur yönlerim var, korkak yönlerim var. Tehlikeyi algılayan içgüdülerim var. Bu konudaki sezgilerim de pek yanıltmadı bugüne kadar. Aldığım kimi tehditlerde, evimin yakınlarında tabanca ile yakalan adama kadar benim çabalarımla, mesela bunda 4-5 sene önce, Hrant Dink olayından sonra yakalandı. Bu hadisede de ben tehdit algısını yüksek olarak algıladım. İki tür bağlantı kurdum. Ama bu bağlantılar iddiadır sadece. İddia da değil, varsayım. Benim MİT yazılarımdan rahatsız olan polis grubunun Ankara’daki Habervaktim’in, nasıl söyleyeyim muhabirleri mi diyeyim, muhabir kelimesini de hak etmiyorlar, ama beslediklerini düşünüyorum. Benim o dönem yazdığım yazıların, fırsat bulunup cezalandırılmaya çalışıldığını düşünüyorum. İkincisi; Türkiye 2015’e gidiyor. 2015 çok kritik bir yıl olacak. 1915’in 100. yılı. Bütün dünya ayaklanacak. Bütün parlamentolar, bütün basın. Türkiye buna hazırlanıyor. Türkiye buna lobilerle hazırlanıyor. Devlet çeşitli politikalarla hazırlanıyor. Dışişleri Bakanı ile bunu uzun uzun konuştum, ne tür çabalar gösterdiklerini, nasıl bertaraf etmeye hazırlandıklarını anlattı. Ama Türkiye’de milliyetçiliğin tekrar yükseleceği, Kürt meselesi, devletin içerisinde hâlâ yaşamakta olan kimi karanlık gruplar, Yeni Ergenekon, eski Ergenekon, nasıl adlandırırsanız adlandırın. Bu genetik bir damar bu ülkede. 1915’in katilleri de o damarın içerisinde yer alıyor, Sivas’ın katilleri de o damarın içerisinde yer alıyor. Bunların sayısını arttırabilirsiniz. Bunların vesile yapılacağı bir milliyetçiliğin yükseldiği, milliyetçilik de demeyeyim de, milliyetçilere de ayıp oluyor, iyi huylu ve vatanını seven bir sürü insan da milliyetçi. Ama milliyetçi öfkenin bazı insanlar ve bazı kişiler üzerinden yükseltilebileceği bir döneme giriyor olabiliriz. Dolayısıyla bunlar endişe veriyor.