Ali Bayramoğlu: Yeni göçmen dalgası, radikal örgütler için yeni eylem kapısı açar!

Ali Bayramoğlu: Yeni göçmen dalgası, radikal örgütler için yeni eylem kapısı açar!

Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, Suriye Arap Cumhuriyeti ordusunun Rusya’yla birlikte yaptığı yeni operasyonlarla kazandığı mevziler nedeniyle başlayan yeni göç dalgasının Türkiye’yi olumsuz etkileyeceğini ve ‘yabancı sevmeme’ gibi sonuçları olacağını belirtti. Kontrolsüz geçişlerin radikal örgütler tarafından da kullanılabileceğine dikkat çeken Bayramoğlu, göç dalgasının radikal örgütlere yeni eylem kapıları açacağını vurguladı.

Suriye’den gelen göçmenlerin entegrasyon sorunları ve yeni bir azınlık grubunun oluşumunun Türkiye’yi gelecekte oldukça meşgul edeceğini ileri süren Bayramoğlu, Batı’nın göçmen akınından yalnızca kendisini tehdit ettiği zaman rahatsız olduğunu ifade etti. 

Bayramoğlu’nun bugün (9 Şubat 2016) yayınlanan ‘’Trajedi kapıda…’’ başlıklı yazısının tamamı şöyle:

Türkiye'nin korktuğu başına geliyor. Suriye'den kopup gelen yeni göçmen dalgası, 10 binlerce insanı sınır kapılarına yığmış durumda.

Sayısı 3 milyon sınırına dayanan mülteci akımını Türkiye'nin nasıl göğüsleyeceği başlı başına bir sorun.

Göğüsleme sadece bu kişileri yasal statü altına alma, kamplara yerleştirme, Batı ülkelerine geçişlerini organize etme, tüm bunların insani, siyasi, mali bedellerinden oluşmuyor.

Kontrolsüz kitlesel geçişlerin içerdiği tuzaklar ortada. Bu tuzaklar, güvenlik ve istihbaratla ilgili enerjisini Güneydoğu'ya hasretmiş Türkiye için büyük bir risk oluşturuyor. Radikal örgütlerin yeni yapılanmaları, yeni eylemlerine kapı açıyor, açık geçiş yolları şeklinde bir faturaya dönüşüyor.

Göç dalgası Türkiye'deki adım adım, yerleşik kültürün uzak olduğu bir duyguyu, “yabancı sevmeme ve yabancıyı itme” duygusunu besliyor. Bununla ilgili pek çok olay yaşandı ve yaşanıyor.

İleriye dönük, büyük toplumsal sorun öbeğiyle karşı karşıya kalınıyor. Ülkede yeni bir kültürel azınlık grubunun oluşumu, bunun entegrasyon sorunları Türkiye'yi önümüzdeki yıllarda ciddi olarak meşgul edeceğe benziyor.

Sanırım 1 yıl kadar önceydi. Üst düzey bir devlet yetkilisi gazetecilere verdiği brifingte, “Suriye'nin kuzeybatı bölgesinin, Halep ve civarının ciddi bir nüfus yoğunluğu içerdiğini, IŞİD ya da Esad'ın bu bölgeye yapacağı saldırıların önüne geçmek gerektiğini, aksi halde patlayacak göç dalgasının Türkiye'nin taşıyamayacağı bir çapta olduğunu” söylüyordu. Ve bu muhtemel durumu, ulusal güvenlik ve tehdit açısından ön sıralara koyuyordu.

Türkiye, 2015 kış ve baharında uluslararası koalisyon ve muhaliflerle yaptığı işbirliği üzerinden Harcele-Mara hattının tutulmasına katkıda bulunarak IŞİD'in Batı'ya geçişini engellemiş, güvenli bölge tezlerini, sadece Kürt koridoru riski açısından değil, bu çerçevede de dile getirmişti.

Ancak Rusya'nın oyuna girmesi, askeri gücünü IŞİD'ten çok kuzeybatı'da muhalefeti kırmak ve Esad'a yol açmak istikametinde kullanınca, göçmen dalgası engellenemez hale geldi. Ve kapımıza binlerce insan geldi.

Şu ana kadar 300 bin insanı kırmış Esad rejimi ve ordusundan kaçış kadar doğal ve insani bir durum yok.

Türkiye kollektif bir katliamın sonuçlarını soluyor ve soluyacak...

Olup biteni tek faktöre, Türkiye'nin Suriye politikasının hatalı olmasına bağlayıp, tüm faturayı AK Parti'ye çıkaranlar, Suriye'yle 900 km.'lik sınırımız olduğunu görmeyenler, kaçışanların neden, nasıl kaçıştığı fark etmeyenler, bu takıntılı tutumlarına devam ededursunlar, bir insanlık trajedisi yaşanıyor.

Bu çağda, AB'nın, ABD'nin, BM'nin, NATO'nun gözleri önünde yüzbinlerce insan öldürülüyor. Milyonlarca insan ölüm ülkesini terk ediyor. Ve güç ve yaptırımı elinde tutan Batı bundan sadece göçmen akını kendi düzenini tehdit ettiği zaman rahatsız oluyor.

Merkel şunları söylüyordu dün:

“Mültecilerin bakımı ve eğitimi için Türkiye yapılacak maddi yardım önemlidir. Çünkü, biz dış sınırlarımızı korumak zorundayız. Çünkü Schengen'i korumak istiyoruz. Dış sınırımızı koruyamazsak refahımızın temeli olan iç pazar ve serbest dolaşım tehlikeye girer.”

Ve Davutoğlu, yana yakıla aynı hususu tekrar ediyordu:

“Halep ve civarındaki Suriyeliler için trajedinin eşiğindeyiz. Sınırımızda 30 binine yakın Suriyeli birikmiş durumda Hiç kimse, 'Türkiye nasıl olsa Suriyeli mültecileri alıyor ve bütün yükü üstleniyor' diye Türkiye'den mülteciler konusunu tek başına üstlenmesini bekleyemez. İnsanlık Suriye'de bir sınavla karşı karşıya…”

Haksız mı?