Ali Bulaç: "Yeni Şafak kampanyasında o varsa ben yokum' diyenler muharrik ve müşevvik, herkes adım atmalı

Ali Bulaç: "Yeni Şafak kampanyasında o varsa ben yokum' diyenler muharrik ve müşevvik, herkes adım atmalı

Yeni Şafak'ın başlattığı "Başka Türkiye Yok" kampanyası kapsamında görüş vermesi AKP'ye yakın bazı yazarların gazeteyi eleştirmesine yol açan Zaman yazarı Ali Bulaç, "Türkiye'nin barışına matuf hayırlı bir kampanya için birileri “Şu adam varsa ben yokum veya şu adamın ne işi var!” diyorsa, bilin ki o muharrik[i] ve müşevviktir[ii]" dedi.

Ali Bulaç, yazısında "Bu anaforun farkında olan bizler, Sünni-Alevi-Şii-Selefi, Türk-Kürt, laik-antilaik bu ülkenin bir iç savaşa gitmesini istemeyen herkesle diyalog kurmalı, ortak tavır almasını bilmeliyiz" ifadelerine yer verdi.

Ali Bulaç'ın Zaman gazetesinin bugünkü (24 Ekim 2015) nüshasında yayımlanan yazısı şöyle:

Dün 10 Muharrem'di. Aslında hepimiz ama özellikle Şiiler ve Aleviler için önemi büyük bir ay.

Miladi 681'de Kerbela'da Hz. Hüseyin ve ailesi ile yakınlarından 71 kişinin şehit edildiği olayın da yıldönümü. Aradan bunca zaman geçti hâlâ unutulmuş değil. Türkiye Ca'ferilerinin kurduğu CaferiDer'in yöneticileri benim de törenlere katılıp bir konuşma yapmamı talep ettiler. Memnuniyetle kabul ettim. Yetkililerin verdiği bilgiye göre 40 binin üstünde insanın katıldığı salonda ve dışarıda toplananlar gözyaşları içinde 10 Muharrem yasını tuttular.

Son günlerde sıkça toplantılara katılıyorum, benim için hem yorucu hem zaman kaybına yol açıyor. Bir hafta önce de önemli bir Alevi kuruluşu olan Ehl-i Beyt Vakfı'nın Muharrem orucu iftarına katıldım. Arkasından gazetemizin CHP Genel Merkezi'nde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na yaptığı ziyarete katıldım.

Benim dün olduğu gibi bugün de herhangi bir siyasi beklentim yok, bu davetlere katılmamın sebebi ülkemizin giderek içine girdiği kutuplaşma sürecinin bir iç çatışmaya doğru gitmeye yüz tutmasıdır. Sorumluluk sahibi herkesin belki bazı katı pozisyonlarından bir miktar vazgeçip bu sürecin önüne geçmeye çalışma mecburiyeti ortaya çıkmış bulunmaktadır. Yeni Şafak Gazetesi'nin başlattığı kampanyaya katılmam da bu mülahazalarla oldu. Yeni Şafak benim kuruluşunda katıldığım, uzun zaman yazdığım bir gazete. İlk çıkış sloganı “Türkiye'nin İslamcı birikimi”ydi. Son iki senedir yaşadığımız olaylar gazete ile benim aramda görüş ayrılıklarının ortaya çıkmasına sebep oldu. Belki hak ve edeb çerçevesinde tartışırız diye düşündüğüm bir iki yazarı maalesef kendilerini tahkir ve küfür anaforuna kaptırıp ne dostluk, ne vefa, ne hak ve edebe riayet teme lüzumunu hissetmeden hakaret üstüne hakaret yazılar yazdılar. Her sözün bir makamı var, her kuş da kendi akranıyla uçar. Fikrî derinliği olduğunu zannedip yanıldığım bu zatları kendi edebleriyle baş başa bırakıp yola devam etmenin daha doğru olduğunu düşündüm. Ve öyle yaptım.

Evet yazarları hak ve hukukumu ihlal ettiler, gazetenin yayın politikası da benim açımdan hayli yanlış. Ama bu, hepimizi birlik ve beraberlik içinde olmaya, ülkenin sosyal barışına matuf olarak başlattığı kampanyaya benim katılmama mani değil. Benim imzam dolayısıyla Gazete'ye gelen eleştirilerin bir bölümünden haberim oldu, benim de bazı dostlarım niçin imza verdiğimi sordu. Kimine göre, bu kampanya AK Parti'nin seçime giderken kullandığı bir enstrüman, kimine göre ise, parti içinde bir ayrışmanın işareti vs. Hepsi doğru olabilir, olmayabilir de! Bunun bu aşamada bir önemi yok.

Ortada ciddi bir durum söz konusu. Birileri Türkiye'yi bir savaşa, arkasından belki de uzun yıllar sürecek bir militarist yönetime sevk etmek istiyor; belki birilerinin hesabı ülkemizi işgal ettirmek veya bir parça koparmak. Şu veya bu! Kısaca durum iyi değil. Bu lanet kumpasları önlemenin tek yolu var; aramızdaki ihtilafları çatışmaya dönüştürmeden makul seviyede tutmaya çalışmak. Libya, Irak ve Suriye'de olaylar gözlerimiz önünde cereyan ediyor.

Bizi çatıştırmak isteyen güçlerin içeride uzantıları var. Bence hükümeti ve Sayın Cumhurbaşkanımızı da yanıltmaya çalışan az, fakat hayli etkin bir klik var ki,  durmaksızın iç çatışmayı tahrik ediyor, ateş yakıyor, yaktığı ateşin üstüne benzin döküyor. Türkiye'nin barışına matuf hayırlı bir kampanya için birileri “Şu adam varsa ben yokum veya şu adamın ne işi var!” diyorsa, bilin ki o muharrik ve müşevviktir. Söz konusu muharrik ve müşevvikler hükümeti, devlet kuvvetlerini belli gruplara karşı durmadan tahrik edip “Sakın ha, bunlara merhamet etmeyin” deyip derinleşme ve yayılma potansiyeli hayli yüksek olan bir iç çatışmayı körüklüyorlar. Bir de şuursuz gruplar var ki, onlar da muharrik ve müşevviklerin ısıttığı odada durmaksızın üzerlerindeki libası tek tek çıkarıp “Gelin ulan, hesabımızı görelim!” diye meydan okuyorlar. Bunların da bir kısmı kısa vadeli menfaat peşinde olanlar, bir kısmı da mütehevvir mizaçları akıl ve mantıklarının önünde olan şuursuzlar!  Bu anaforun farkında olan bizler, Sünni-Alevi-Şii-Selefi, Türk-Kürt, laik-antilaik bu ülkenin bir iç savaşa gitmesini istemeyen herkesle diyalog kurmalı, ortak tavır almasını bilmeliyiz.

Bir gün gelir saçımızı başımızı yolarız ama iş işten geçmiş olur. “İçimizdeki bir takım beyinsizlerin bizi helake sürüklemelerine” (A'raf, 155) izin vermeyelim.  Barış ve birlik için herkes bir adım atmalı!

 

 

[i] TDK: Hareketi sağlayan, harekete getiren

[ii] TDK: Arzusunu çoğaltan, isteğini artıran