Emder Zeitung’daki yorumda die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel’in tutuklanmasına Almanya’dan gelen tepkiler ele alınıyor:
“Berlin’den gelen net açıklamalar iyi bir işaret. Federal hükümet, mülteci mutabakatı nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan bağımlılığı yüzünden sessiz kalmak yerine, Türkiye’ye en üst düzeyde baskı uyguluyor. Öte yandan, anlaşmazlık açık sahneye taşınıyorsa, bu Alman diplomatların kapalı kapılar ardında klasik ve çoğu zaman etkili olan tutumlarının artık işe yaramadığı anlamına gelebilir. Bu da Deniz Yücel için kötü bir haber olabilir. Bu durum ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu örnek üzerinden Türkiye’deki yabancı ve çifte vatandaş olan gazetecileri de sindirmek istediğine bir işaret sayılabilir. Kim Ankara’yı eleştirirse, hukuk yoluyla susturuluyor. Ancak bu tutumun demokrasi ve hukuk devleti ilkeleriyle de bağlantısı bulunmuyor.”
Hamburg merkezli haftalık Die Zeit gazetesindeki yorumda Türkiye ve dünyada basın özgürlüğünün önemi irdeleniyor:
“İfade özgürlüğü tam olarak sağlanmazsa, bir gazeteci sadece parayla yazı yazan, propaganda yapılmasına yardım eden veya korkak bir kişiye dönüşür; şerefini, hayal gücünü ve toplumun aydınlatılmasını sağlayacak muhaliflik rolünü kaybeder. Erdoğan gibi Washington veya Moskova’da onunla aynı çizgiyi izleyenler medyayı güçsüz olarak görüyorlar. Zira geçen yılları ifade özgürlüğü için mücadele etmek yerine ekonomik krizi aşmak için uğraşmakla geçirdiler. Ancak yanılıyorlar. Medya belki bu otoriter yöneticilerin taarruza geçtiğini önceden göremedi ancak buna karşı direnecek. Siyasi gazetecilikte rönesans dönemi daha yeni başlıyor.”
Münih merkezli Süddeutsche Zeitung’daki yorum ABD Başkanı Donald Trump’ın Kongre’nin iki kanadına hitaben yaptığı konuşmaya odaklanıyor:
"Trump’ın konuşması, ABD Başkanı’nın öğrenme ve duygularını kontrol altında tutma yeteneğinin olduğunu gösteriyor. Göreve geldiği ilk beş hafta yarattığı kaos göz önünde bulundurulduğunda, bu güven verici bir durum. Bu konuşmada, Trump’ın baş danışmanlarından Stephen Bannon’ın umut verici olmayan dünya görüşünü bulmak mümkündü, ama aynı zamanda daha temkinli kişilerin de Trump üzerinde etkili olduğu duyulabiliyordu. Trump’ın birdenbire NATO’ya desteğini ifade etmesi başka nasıl açıklanabilir? Bu önemli. Zira Trump görev yaptığı dönemde büyük bir krizle baş etmek zorunda kalabilir. Böyle bir durumda başkanın, büyük bir savaşı tarihin gerekliliği olarak gören sadece tek bir kişiyi dinlemesini kimse istemez.”
Neue Osnabrücker Zeitung’da ise aynı konuya ilişkin şu satırlar göze çarpıyor:
“Bu şimdi nedir? Gerçek Trump mı, yeni Trump mı? Ya da sadece bir akşam için başka bir görünüşe, koyun postuna bürünen Trump mı? Trump yaptığı konuşmada, iyimser bir hava yarattı ve ulusu yeniden bir araya getirmeyi denedi. Avrupalılara rahat bir nefes aldıracak şekilde, NATO’ya desteğini ifade etti. Ancak Trump planlarının ayrıntıları konusunda pek bilgi vermedi, otoyolların yapımı veya askeri harcamaların finansmanının nasıl karşılanacağını açıklamadı. Diğer bazı noktalarda ise tutumunu değiştirmediğini gösterdi. Göç konusunda reform sözü vermesine rağmen, Meksika sınırına duvar inşa edilecek. Trump, göreve başlamasından 40 gün sonra da hâlâ öngörülemez bir lider. Esas soru da hâlâ geçerli: Bu başkan Amerika’yı nereye götürüyor?”
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Jülide Danışman