PKK tarafından Ağrı Dağı’nda kaçırılarak 12 gün rehin tutulan Alman dağcılar, böcek dolu, dışkı kokulu mağralarda kaldıklarını anlattı. BERLİN - Ağrı Dağı’na tırmanış yapan Alman dağcı grubunun kaldığı ana kampı 8 Temmuz gecesi basan teröristler, 13 dağcı arasından seçtikleri Helmut Hainzlmeier (65) Martin S. Georg (47) ve Lars Holger Reime’yi (33) kaçırmıştı. 12 gün kendilerinden haber alınamayan rehineler bu sürenin sonunda serbest bırakılmıştı. Bavyera’nın Laufen kentinde ailesiyle hasret gideren mühendis Reime, kampı basanların uzun yürüyüşlere dayanıklı genç ve zayıf kişileri rehin almak istediklerini, kendisinin bacağının ağrıdığı ve 9 aylık kızı olduğunu söyleyerek kurtulmaya çalıştığını, ancak PKK’lıların kendisini, Martin Georg’u ve yaşlı olmasına rağmen kamp sorumlusu olduğu için kendisi gönüllü olan 65 yaşındaki Helmut Johann’ı rehin aldığını söyledi. 'KALKAN OLMAKTAN KORKTUK' Günlerini böcek dolu, dışkı kokulu mağaralarda geçirdiklerini ve morallerinin çok bozulduğunu söyleyen Reime, PKK’lıların kendilerine iyi davrandığını, her gün saat 17.00’da Deutsche Welle radyosunu dinlemelerine izin verildiğini, ancak sürekli hareket ve gizlenme nedeniyle aşırı yıprandıklarını vurguladı. Türk askerinin operasyon yapmasından çekindiklerini söyleyen Reime, PKK’lıların böylesi bir operasyonda kendilerini kalkan olarak kullanma ihtimalinin kendilerini korkuttuğunu vurguladı. REHİNELERİ TÜRKLER KARŞILAMIŞ Bu arada, serbest bırakılan rehinelerin dağda kim tarafından karşılandığı konusunda Alman basını farklı iddialarortaya atmıştı. Bazı Alman gazeteleri, Türkiye ve PKK’nın arabulucular üzerinde uzlaşma sağlayamaması nedeniyle, Alman Dış İstihbarat Teşkilatı’nın (BND) PKK ile bizzat iletişime geçerek rehinelerin salıverilmesini sağladığını ve Alman rehinelerin büyükelçilik görevlilerince bulunduğunu yazmıştı. Süddeutsche Zeitung gazetesi ise bir adım daha ileri giderek adı açıklanmayan bir BND görevlisine atfen, “Türklerin tek yardımı, rehinelerin serbest bırakılmasını engellememek oldu” ifadesine yer vermişti. Reime, kurtuluş anını ise şöyle anlattı: “Gece yürüdükten sonra sabah bir köye geldik. PKK’lılar burada bizi 15 yaşındaki bir gence bıraktı. Bizi tepeye çıkaran çocukla beklerken, yanımıza gelen biri, cep telefonu ve fotoğraf makinelerini teslim ederek, otomobille bir askeri kontrol noktasına getirdi. Burada bölgenin polis müdürünün de katılımıyla bir kışlaya vardık. Orada cep telefonuyla eşimi arayabildim. Türk polisinin kaotik sorgulaması sırasında kendimi güvende hissetmeyince, yanımıza iki BKA’lı (Federal Asayiş Dairesi) geldi. Onlar bize, ‘Buna da dayanmak zorundasınız, sonra sizi alacağız’ dediler. O günün akşamında da bira içtik”.