"Alman istihbaratına göre, Adil Öksüz uzaylı olabilir mi?"

"Alman istihbaratına göre, Adil Öksüz uzaylı olabilir mi?"

Hürriyet yazarı Sedat Ergin, Alman İstihbarat Servisi (BND) Şefi Bruno Kahl'ın “Türkiye’deki darbenin arkasında Gülen Hareketi’nin olduğuna ikna olmadık” açıklamasıyla ilgili olarak  "Adil Öksüz, galakside yolunu kaybedip yanlışlıkla Akıncı Üssü’ne düşmüş bir uzaylı mıydı? Bu sorunun yanıtı Alman istihbaratının yaratıcılığına kalmış gözüküyor" dedi.

"Gülencilerin 15 Temmuz’daki rolü konusunda bir türlü ikna olmayan Kahl, Adil Öksüz’ün 16 Temmuz sabahı darbenin ana harekât merkezi olan Akıncı Hava Üssü’nde yakalanmasını acaba nasıl değerlendiriyor?" ifadesini kullanan Ergin, sözlerine şöyle devam etti:

"Alman istihbaratı, Akıncı’dan kalkan uçakların Ankara’ya bomba yağdırdığı bir gecenin sabahında Öksüz’ün –Savcılık ifadesinde iddia ettiği gibi- Kazan’da üssün hemen yanında tarla mı baktığına inanıyor?"

Sedat Ergin'in "Alman istihbaratına göre, Adil Öksüz uzaylı olabilir mi?" başlığıyla yayımlanan (21 Mart 2017) yazısı şöyle:

Almanya’nın dış istihbarat örgütü Federal Alman Haberalma Servisi BND’nin (Bundesnachrichtendienst) Başkanı Bruno Kahl’in Der Spiegel dergisine verdiği, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında Gülencilerin olmadığı yolundaki demeci Türkiye’de büyük yankı yarattı, AK Parti iktidarının sert tepkisine yol açtı.

Türkiye’yi tanımayan, uzmanlığı istihbarat olmayan ortalama bir Avrupa vatandaşından gelse bu sözleri önemsemeyebilirsiniz ama söyleyen Avrupa’nın en büyük ülkesinin, lider ülkesinin istihbarat örgütünün başındaki kişi olunca, burada durmak gerekiyor.

Konuyu değerlendirmeden önce Bruno Kahl’in sözlerini tam olarak kayda geçirelim. Berlin muhabirimiz Celal Özcan’ın Der Spiegel’den yaptığı çeviriye göre Kahl, “Darbe girişiminin arkasında gerçekten Gülen hareketi mi var” sorusu üzerine aynen şunları söylüyor:

“Türkiye bu konuda farklı düzeylerde bizi buna ikna etmeye çalıştı. Ama bunda şimdiye kadar başarılı olamadı. Darbe girişimi devletin organize işi değil. 15 Temmuz öncesi de hükümet büyük bir temizlik dalgası başlattı. Bu nedenle orduda bir kesim ‘biz de yakayı ele vermeden, elimizi çabuk tutup bir darbe yapmamız lazım’ diye düşündü. Ama geç kalmışlardı ve onlar da birlikte temizlendi. Bizim darbeden sonra gördüklerimiz, belki aynı derinlik ve sertlikte olmasa bile, yine yaşanırdı. Darbe sadece memnuniyetle karşılanan bir bahane oldu.”

***

Alman istihbarat şefinin sözleri, aslında Batı dünyasında 15 Temmuz’dan bu yana zaten var olan ancak son zamanlarda iyice güçlenme yönelişine giren bir görüşü yansıtıyor. Böyle bir görüşe nasıl olup da itibar edildiğinin bir dizi nedeni var. Batı dünyasının Gülen cemaati konusundaki genel bilgisizliği bu nedenlerin başında geliyor.

Ayrıca, AK Parti iktidarının 15 Temmuz sonrasında başlattığı OHAL rejimini FETÖ dışındaki bütün muhalifleri susturmak için kullanması ve cemaatle uzaktan yakından ilgisi olmayan aydınların, bilim adamlarının, kamu görevlilerinin ayrım gözetilmeksizin mağdur edilmesi, bu bağlamda vahim hak ihlallerinin yaşanmasının yarattığı olumsuz hava da bu bakışı perçinleyen bir etki yapıyor. Özetle, Batı’da AK Parti’nin içteki uygulamalarına duyulan tepkiler 15 Temmuz’un gerçekçi bir şekilde algılanmasını, okunmasını perdeliyor.

Buradaki eleştiriler ne kadar gerçekçi olsa da, 15 Temmuz darbe girişiminin planlaması ve icrasında Gülencilere mutlak bir kusursuzluk, mutlak bir masuniyet atfetmek neresinden bakılırsa bakılsın gerçeğe saygısızlıktan başka bir şey değil. 15 Temmuz’un akışına bakmak, ana aktörlerin kimliklerine göz atmak, pek çok sanığın ifade metinlerini okumak, Gülen cemaatinin kalkışmadaki belirleyici rolünü görmek için yeterlidir. Daha şimdiden Gülencilerle 15 Temmuz’u birebir ilişkilendiren ciddi bir külliyat oluşmuştur.

Dolayısıyla Alman dış istihbarat örgütünün başkanının sözleri Türkiye’deki gerçeklere tekabül etmiyor, vahim derecede maddi hata içeriyor. Bunu kanıtlamak için özel bir istihbari çalışma yapmaya gerek yok, açık kaynakların değerlendirilmesi yeterlidir.

Sorunun bir boyutu belki de Kahl’in aslında istihbaratçı olmayıp, siyasi bir atamayla bu göreve gelmesinden kaynaklanıyor. Kahl,Hıristiyan Demokrat Parti’nin Angela Merkel’den sonraki iki numaralı ismi olan Maliye Bakanı Wolfgang Schauble’in sağ kolu. Son 20 yıl içinde Schauble hangi göreve gitmişse, Kahl da ona eşlik etmiş. Schauble 2005 yılında İçişleri Bakanı olunca, o da kendisinin bakanlıktaki bürosunun direktörü olmuş. Schauble 2009’da maliye bakanı olunca, o da Maliye’deki özel büronun başına geçmiş. Schauble, 2011 yılında Kahl’i maliyeye bağlı özelleştirme dairesinin başına atanmış. Kahl, aynı siyasi bağlar üzerinden 1 Temmuz 2016 tarihinde, yani darbe girişiminden iki hafta önce dış istihbarat örgütünün başına getirilmiş.

Bu arka plandan yola çıkarsak, kendisinin sözlerini Almanya ile Türkiye arasındaki son dönemde yaşanan gerilimin dışa vurduğu siyasi bir bakışın ifadesi gibi de okuyabiliriz. Ama sözleri son tahlilde başında bulunduğu örgütü bağlıyor.

***

Kahl’in bu değerlendirmesinde içine düştüğü hatayı gösterebilmek için çok özel bir çaba göstermek de gerekmiyor aslında. Tek bir örnekle yetinelim. Adil Öksüz’ün Fetullah Gülen’e yakın bir isim olduğu herhalde itiraz edilebilecek bir gerçek değil. İsteyen Google’a girip Gülen ile Öksüz’ün isimlerini yan yana yazıp, bu ikilinin Pensilvanya’da çekilmiş fotoğraflarını rahatlıkla görebilir. (Gülenkoltukta, Öksüz bağdaş kurmuş yerde oturuyor.)

Gülencilerin 15 Temmuz’daki rolü konusunda bir türlü ikna olmayan Kahl, Adil Öksüz’ün 16 Temmuz sabahı darbenin ana harekât merkezi olan Akıncı Hava Üssü’nde yakalanmasını acaba nasıl değerlendiriyor? Alman istihbaratı, Akıncı’dan kalkan uçakların Ankara’ya bomba yağdırdığı bir gecenin sabahında Öksüz’ün –Savcılık ifadesinde iddia ettiği gibi- Kazan’da üssün hemen yanında tarla mı baktığına inanıyor?

Yoksa Adil Öksüz, galakside yolunu kaybedip yanlışlıkla Akıncı Üssü’ne düşmüş bir uzaylı mıydı? Bu sorunun yanıtı Alman istihbaratının yaratıcılığına kalmış gözüküyor.