Almanya'da Katolik Kilisesi'ne bağlı bir hastanenin başhekiminin ikinci evliliği nedeniyle işine son verilmesine yönelik yıllardır süren yargı süreci, Avrupa Adalet Divanı'na uzandı. Divan'ın Başsavcısı karar öncesi hazırladığı bilirkişi raporunda Almanya'da Katolik Kilisesi'ne sağlanan imtiyazların "ayrımcılığa" yol açtığını belirtti.
Almanya'da din ve devlet işlerinin ayrı olmasına rağmen Kilise kamusal alanlarda da hizmet veriyor ve Kilise'ye anayasada güvence altına alınmış bir takım imtiyazlar sunuluyor. Katolik Kilisesi'ne bağlı hastane, yardım kuruluşları ve benzer kurumlarda kilisenin Katolik inancının değer ve ahlak normlarına göre belirlediği kurallar ve düzenlemeler geçerli sayılıyor.
Hastane ikinci evliliği kabul etmedi
Düsseldorf Katolik Hastanesi'nin yine Katolik olan başhekimi, 2005 yılında ilk evliliğini yasal olarak sonlandırmış ve 2008 yılında ikinci kez evlenmişti. Bunun üzerine hastane başhekimin imzaladığı iş sözleşmesinde Katolik inancına ve etiğine bağlı kalacağı taahhüdünü gerekçe göstererek 2008 yılında "iş sözleşmesini ihlal" gerekçesiyle görevine son vermişti.
Davaya ilişkin bilirkişi raporu sunan Avrupa Adalet Divanı Başsavcısı Melchior Wathelet, öncelikle kilise kanununa bağlılığın hiçbir doktorun mesleki sorumluluğuyla ilişkisi olmadığını ifade etti. Hastalar ve meslektaşları için başhekimin ikinci kez evlenmesinin değil, mesleki olarak sunacaklarının önemli olduğuna dikkat çeken başsavcı başhekimin resmi nikahının, Katolik hastanesinin ahlaki değerlerine karşı muhtemel ya da önemli bir tehdit oluşturmadığı görüşünde olduğunu belirtti. Wathelet bu nedenle Katolik Kilisesi'ne bağlı kurumların, Katolik olan yöneticilerinden ancak mesleklerinin bir gereği olması durumunda inançlarının tüm değerlerine bağlı kalma zorunluluğu getirebileceğini vurguladı.
"Doğrudan dini inanç üzerinden ayrımcılık"
Wathelet raporunda ayrıca Alman anayasasında Kilise'ye tanınan imtiyaza dikkat çekerek, bu imtiyaz olmasaydı AB hukukuna göre başhekimin işine son verilmesinin "doğrudan dini inanç üzerinden ayrımcılık" olarak kabul edileceğini belirtti. Başsavcı Wathelet ancak öncelikle Federal İş Mahkemesi'nin Düsseldorf Katolik Hastanesi'nin ahlaki yapısının gerçekten de dini değerlere dayanıp dayanmadığını incelemesi gerektiğini belirtti. Mahkemenin, örneğin hastanenin kürtaj operasyonlarını yapıp yapmadığı ya da gebeliği sonlandıracak tablet verip vermediğini incelemesi gerekecek.
Katolik başhekim Alman Federal İş Mahkemesi'ne başvurmuş, Protestan ya da herhangi bir dine mensup olmayan bir başhekimin ikinci kez evlenmesi durumunda işten çıkarılmayacağı tezini öne sürmüştü. Mahkeme 2011 yılında başhekimi haklı bulmuş ancak konu Anayasa Mahkemesi'ne taşınmıştı. Alman Anayasa Mahkemesi 2014 yılında "Katolik Kilisesi'nin, Katoliklere diğer dinlere mensup kişilere kıyasla daha sert yaptırım uygulama hakkı olduğunu" belirterek, kararı iptal etmiş ve yeniden Federal İş Mahkemesi'ne göndermişti.
Yıllar süren bu yargı sürecinin Almanya'daki son aşamasında Federal İş Mahkemesi başhekimin durumunda mesleki alanda eşit muamale konusunda AB hukukunun ihlal edilmiş olabileceği ihtimaline işaret ederek konuyu Avrupa Adalet Divanı'na havale etmişti. Avrupa Adalet Divanı'nın kararını vermesinin üç ila altı ay sürebileceği belirtiliyor. Divan, kararlarında sıklıkla bilirkişi raporlarına bağlı kalıyor.
DW,epd,dpa/GA,BK
© Deutsche Welle Türkçe