Taciz, görevi kötüye kullanma, sansür ve Alman hükümetine otoriterlik suçlaması... Bild Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Reichelt'in görevden alınması sürecinde yaşananlar nedeniyle Alman medyası şokta.
Almanya'da hakkında genç kadın gazetecileri nüfuzunu kullanarak taciz ettiği iddiaları bulunan gazeteci Julian Reichelt'in Bild Gazetesi'nin genel yayın yönetmenliği görevinden alınmasına dek yaşanan süreçte ortaya çıkan ayrıntılar Alman medyasında son yılların en büyük skandalına yol açtı.
Hakkındaki taciz iddiaları ilk kez Mart ayında Alman basınına yansıyan ve hakkında kurum içi bir soruşturma yürütülen Reichelt'in Bild Gazetesi'nin bağlı bulunduğu Axel Springer Yayınevi'nin Yönetim Kurulu Başkanı Mathias Döpfner tarafından neden korunduğu ve bir grup araştırmacı gazetecinin Reichelt ile ilgili haberinin yayınlanmasının nasıl engellendiğinin ayrıntılarıyla ortaya dökülmesi, Almanya'da basın özgürlüğü tartışmalarını da alevlendirmiş durumda.
Skandalın odağındaki Reichelt'in görevden alınması ve skandalın büyümesini tetikleyen, Bild Gazetesi ve Axel Springer Yayınevi'nde yaşananların New York Times gazetesinde Pazar günü yansıması oldu. Ancak 17 Ekim Pazar günü önce Frankfurter Rundschau, BuzzFeed gibi gazete ve haber portallarını bünyesinde barındıran IPPEN.MEDIA grubu araştırmacı gazetecilik ekibinin, grubun sahibi ve şirketin yönetimine yönelik protesto mektubu sosyal medyada yayılmaya başladı.
Dört kişilik araştırmacı gazetecilik ekibi, mektupta aylar süren bir çalışma sonucunda Julian Reichelt ile ilgili hazırladıkları haberin yayınlanmaması kararını eleştirdi. Haberin hazırlık döneminin her aşamasında hem yazı işleri hem de hukuk bölümüyle ortak hareket edildiğine dikkat çeken editörler, tepeden alınan bu kararın editoryal bağımsızlık ilkesinin zedelenmesi anlamına geldiğini vurguladı. Politika ve sermaye çevrelerine yönelik eleştirel haberler kadar medyanın başka medya kuruluşlarındaki olumsuzlukları da haberleştirmekle yükümlü olduğu hatırlatılan mektupta, Reichelt hakkındaki iddialara ilişkin haberin yayınlanmamasının habercilik ilkeleri veya hukuki açıdan da bağdaşmadığı belirtildi.
IPPEN.MEDIA grubu ise haberi yayınlamama gerekçesini "rakip bir şirketi ekonomik açıdan zarara uğrattıkları izlenimi doğmasını istememeleri" olarak açıkladı. Ancak ikna edici bulunmayan bu açıklama tartışmayı daha da alevlendirdi.
Yayınlanmayan haberdeki ayrıntılar daha sonra New York Times gazetesine yansıdı. Gazete, Reichelt'in gazetede çalışan genç kadın gazetecileri nüfuzunu kullanarak terfi vaatleriyle nasıl taciz ettirdiği, Reichelt'in kurum içi soruşturmadan nasıl aklandığı, iki haftalık ayrılığın ardından geçen Mart ayında görevine nasıl geri döndüğü ve tüm bu süreçte Axel Springer Yönetim Kurulu Başkanı Döpfner'in Reichelt'i nasıl koruduğuna ilişkin bir haberi belgeleriyle yayınladı. Ve tartışmaların odağındaki 41 yaşındaki Julian Reichelt bu haberin ardından apar topar 18 Ekim Pazartesi itibarı ile görevden alındı.
Axel Springer Yayınevi'nden yapılan açıklamada, "son günlerde Reichelt'e ilişkin yeni bilgilerin ortaya çıktığı, buna göre hakkında daha önce şirket içinde yürütülen disiplin soruşturması sonrasında bile Reichelt'in iş ile özel hayatını birbirinden ayırmadığının görüldüğü, yönetime bu konuda gerçekleri söylemediği, 'muhteşem bir gazeteci' olmasına ve Bild'in dijital haber portalını geleceğe taşıyacak bir marka haline getirmesine rağmen kendisiyle çalışılamayacağı" vurgulandı. Açıklamada suçlamaların ilk ortaya çıktığı dönemde yürütülen ve Mart 2021'de tamamlanan şirket içi soruşturmada Reichelt'in cinsel taciz veya istismar suçları işlediği sonucuna varılmadığı belirtilerek Reichelt'in söz konusu kadın gazetecilerle yaşadığı ilişkinin karşılıklı rıza ile gerçekleştiğinin tespit edildiği, sadece yetkinin kötüye kullanıldığına dair ipuçlarına rastlandığı kaydedildi.
Reichelt'in görevden alınmasının ardından Pazartesi akşamıAlmanya'nın önde gelen haftalık dergisi Der Spiegel'e bağlı haber portalında da IPPEN.MEDIA araştırmacı gazetecilik ekibinin aylar süren çalışmasıyla hazırlanan haberin geniş bir kısmı yayınlandı.
Reichelt'ten boşalan koltuğa da Die Welt gazetesinin hafta sonu baskısının sorumlusu 37 yaşındaki Johannes Boie getirildi.
IPPEN.MEDIA'nın yayınlamayı reddettiği ve Der Spiegel'in online platformunda kısmen yayınlanan haberdeki örneklerden birinde, Reichelt'in tecrübesi olmayan genç bir kadın gazeteciyi terfi ettirdiği, aldığı sorumluluğun üstesinden gelemeyen gazetecinin psikolojik baskının da etkisiyle sık sık hastalandığı belirtiliyor. Ayrıca işyerinde "genel yayın yönetmeniyle birlikte olduğu için o göreve geldiği" yönündeki söylentilerin kulağına gelmesinin de genç gazeteciyi psikolojik açıdan yıprattığı, profesyonel destek almak zorunda kaldığı vurgulanıyor. IPPEN.MEDIA araştırmacı gazetecilik ekibinin ulaştığı bilgilere göre Reichelt hep aynı taktikle hareket ederek şirketteki konumu sayesinde genç gazetecileri iltifatlarla yanına çekip ilişkiye giriyordu. Haberde Reichelt'in genç kadın gazetecilere "Hala uyanık mısın? Senin bedenini hissetmek istiyorum" şeklinde attığı mesajlar da örnek gösteriliyor.
Ortaya atılan iddialara göre Reichelt, hakkında kurum içi soruşturma açıldıktan sonra da bu davranışlarına devam etti. Reichelt'in davranışlarından rahatsız olan kadınların ise şirkette yürütülen soruşturmaya güvenmediği ve konuşmak istemediği, ayrıca açıklamalarının ortaya çıkması halinde Reichelt'in kendilerinden intikam alacağı korkusuyla çekindikleri de aktarılıyor.
Reichelt'in hakkındaki bu ağır ithamlara rağmen görevden alınmamasının arkasında ise Axel Springer Yayınevi'nin Yönetim Kurulu Başkanı Mathias Döpfner'in desteği yatıyor. Ortaya çıkan belgelere göre Döpfner, Bild Gazetesi'nin hükümete karşı sert tutumunu değiştirmek istemediği için Reichelt'i görevden almadığı tahmin ediliyor. Döpfner'in Reichelt hakkındaki soruşturma sürecinde kurum içinde çalışan yazarlardan Benjamin von Stuckrad-Barre'ye gönderdiği bir mesajda, korona kısıtlamaları nedeniyle hükümetin aldığı önlemleri Doğu Almanya (DDR - Demokratik Almanya Cumhuriyeti) yönetimi ile kıyaslayarak Reichelt'i "Almanya'daki yeni DDR otoriter devletine karşı gerçekten cesurca isyan eden tek ve son gazeteci" olarak tanımladığı orta çıktı. Döpfner, Reichelt'in bu nedenle ciddi düşmanları olduğunu da Stuckrad-Barre'ye yazdığı skandalla ilgili haberlere yansıdı.
Reichelt'le ilgili taciz iddialarından Döpfner'in siyasi tutumu ve bunu kendisine bağlı gazetelere nasıl yansıttığına evrilmesine yol açan iddianın ardından Axel Springer Yayınevi'nden yeni bir açıklama daha geldi ve Döpfner'le ilgili iddia yalanlandı. Açıklamada Döpfner'in Federal Almanya Cumhuriyeti'ni kesinlikle DDR dönemiyle kıyaslamadığı ifade edilerek Döpfner'in özel bir görüşmede kullandığı ifadelerin ironi ve kasıtlı abartmalar içerdiği belirtildi.
Ancak bu açıklama, tartışmaları dindireceğe benzemiyor. Hem Reichelt ve Döpfner'e hem de İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'nın medya devi haline gelen Axel Springer Yayınevi, bu skandal nedeniyle büyük ölçüde itibar kaybetmiş durumda. Skandalın ABD'de medya şirketi Politico'yu satın alan ve önümüzdeki dönemde Amerikan pazarında büyümeyi hedefleyen Springer'in ABD'deki ticari hedeflerine zarar verebileceği de tahmin ediliyor.
Elmas Topcu
© Deutsche Welle Türkçe