Alman savcı: Türk hükümeti baskı yaptı

Almanya'daki Deniz Feneri davasının iddianamesinde, soruşturmaya müdahale etmeye çalışan Türk Hükümeti'nin sanıkların tutukluluğun sona ermesi için baskı yaptığı öne sürüldü. Şirket sahiplerinin Milli Görüş ve AKP'ye sıkı sıkıya bağlı olduğunun vurgulandığı iddianamede, Türkiye'den sanıklar lehine girişimde bulunulduğu ve soruşturmalara siyasi etki yapılmaya çalışıldığı kaydedildi. Frankfurt Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen Deniz Feneri davasındaki suçlamalar, Türkiye'deki muhatapları tarafından reddedilirken, yeni iddialar da gündeme gelmeye devam ediyor. ‘Organik bağımız yok’ Türkiye'deki Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Engin Yılmaz, Ankara’da önceki akşam düzenlenen iftar yemeği sonrası yaptığı konuşmada, derneklerinin hiçbir ülkede şubesi ve temsilciliğinin olmadığını belirtti. Hiçbir dernekle organik bağlarının olmadığını söyleyen Yılmaz'ın bu açıklamasına karşın, Almanya'daki Deniz Feneri e.V. ile ilgili bilirkişi raporunda, Türkiye'deki Deniz Feneri'ne yaklaşık 7 milyon euro aktarıldığı yönünde bilgiler yer aldı. Yine bilirkişi raporunda, Beyaz Holding yönetimi tarafından reddedilmesine karşın, bu şirkete de yüklü miktarda para aktarıldığının belirlendiği kaydedildi. AKP ile yakın ilişkiler Frankfurt Bölge Mahkemesi nezdindeki savcılığın Deniz Feneri davasını gören Asliye Ceza Mahkemesi 26. Ceza Hakimliği'ne sunduğu "6350 JS 2003391/06" dosya numaralı iddianamede, bazı sanık ve tanıkların Deniz Feneri e.V. yöneticilerinin AKP’ye yakınlığı konusundaki ifade ve görüşlerine de yer verildi. İddianamede, soruşturma dosyasının 1432, 1723 ve 2034. sayfalarına dayandırılan "C) siyasi yönü" ara başlıklı sanık Ermiş’e ait değerlendirmelerde, "Şirket sahiplerinin Türkiye'deki iktidarla iç içe olduğu, Milli Görüş ve AKP siyasetine sıkı sıkıya bağlı olduğu" belirtildi. Türkiye müdahalesi İddianamede somut örnek verilmemesine rağmen 42. sayfada yer alan ifadelerde Türkiye'den sanıklar lehine girişimde bulunulduğu da öne sürülürken, "Soruşturmalara defalarca siyasi etki yapılmaya, bilhassa Türk Hükümeti tarafından devam etmekte olan tutukluluğa mani olunmaya çalışılmıştır" denildi. 2002-2007 yılları arasında dernek üzerinden topladıkları 41 milyon eurodan fazla parayı amaç dışı olarak ticari işlerde kullanmak, Türkiye'ye aktarmak ve zimmetlerine geçirmekle suçlanan Gürhan, geçmişte "Milli Görüş" üyesi olduğunu belirtmişti. Mahkemede okunan itirafında bunu onaylayan Gürhan, Yimpaş grubunun Almanya’daki Media 7 GmbH ile Yimpaş Tel-International şirketlerinin genel müdürlüğünü yapmıştı. Aynı toplumsal gruplar Daha sonra Yimpaş'ın batması üzerine Kanal 7 Int adıyla Avrupa'da yayın yapan Media 7 şirketinin içini boşaltarak Euro 7 şirketine devreden Gürhan burada da müdürlüğe devam etmiş, devamında Deniz Feneri e.V. derneğini kurup Frankfurt dernekler siciline kayıt ettirmişti. Sanık ve tanık ifadelerinde, binlerce Türk'ün milyonlarca eurosunu toplayan Yimpaş ve Kombassan gibi kuruluşlara para veren kesimlerle, Kanal 7 Int'in kuruluşu amacıyla hisse senedi karşılığı para verenler ve Deniz Feneri derneğine zekat, fitre, sadaka, kurban parası, bağış adları altında yardım yapanların aynı toplumsal gruplar olduğuna dikkat çekiliyor. Mali Teftiş Kurumu olan "PricewaterhouseCoopers"ın mahkemeye sunulan raporunda da Türkiye'ye kuryeler aracılığıyla 14 milyon euro para gönderildiği belirtiliyor. Bağış paralarının Türkiye'deki Beyaz Holding'e gittiği yönünde rapor veren teftiş kurumu, Deniz Feneri e.V.'nin topladığı 40 milyon eurodan fazla bağış parasının 14 milyon 21 bin eurosunun nakit olarak, 2003-2006 yılları arasında düzenlenen "Teslim Alındı" belgelerine göre kuryelik yapan kişilerce Türkiye'ye taşındığını belirledi. Türkiye ve Almanya’daki "Ak" isimli ana şirket ile bağlı şirketlerin bir numaralı ortağı olan Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, medya-ticaret-yardım-siyaset dörtgeninde kilit rolü oynuyor. İnternet yoluyla denetim Mahkemenin 3'üncü celsesinde konuşan sanık Ermiş, Beyaz Holding için gönderilen 1.8 milyonluk meblağın 900 bin eurosunun bizzat Gürhan tarafından İstanbul’da Karaman'a teslim edildiğini belirtiyor. Karaman'ın Deniz Feneri'nin banka hesaplarını 25.04.2007'de yapılan polis baskınından sonra da Türkiye'den internet yoluyla denetlediği kaydediliyor. Akman hakkında soruşturma İddianamede, Deniz Feneri e.V. derneğinin paralarıyla kurulduğu öne sürülen birçok şirketin 2006'ya kadar hissedarı ve genel müdürü olarak geçen Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Zahid Akman hakkında ayrıca soruşturma yapıldığı belirtiliyor. Akman hakkında soruşturma yürütüldüğü şu ifadelerle yer alıyor: "...Aynı dosyada iki adet davetiye yazıları da bulunmuştur. Birinci doküman "InterContinental Frankfurt (2)" ve 04.10.06 tarihli, hazırlayan Gürbüz; Zekeriya Karaman ve Mustafa Çelik için 06.10.06 ile 08.10.06 tarihleri arası için iki adet tek kişilik oda rezervasyonu. İkinci dokümanda da 22.11.06 tarihinde hakkında ayrıca soruşturma yapılan Zahid Akman için tek kişilik oda rezervasyonu yapılmakta..." Akman, Türkiye’de olduğu gibi Almanya’daki Deniz Feneri e.V. paralarıyla kurulduğu iddia edilen şirketlerin ortaklığında da bulunmuştu. RTÜK yasasına aykırılık 17 temmuz 2005 tarihinde Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) başkanlığına seçilen Zahit Akman’ın o dönemde, Türkiye’deki Beyaz holding ortaklığı gibi, Almanca’da ak, beyaz anlamına gelen “Weiss” ve Euro 7 şirketine de ortaklığının devam ettiği biliniyor. Akman'ın, Frankfurt ticaret siciline HRB 56534 numarayla kayıtlı “Weiss Handels-und Investment GmbH” adlı şirkette 6 Mart 2003 tarihinde başladığı müdürlük görevine 2 Kasım 2005 tarihinde son vererek, RTÜK hükümlerini çiğnediği belirtildi. Akman'ın “HRB 55555” sicil numaralı Euro 7 şirketindeki görevine, hissedarların 8 Aralık 2005 tarihinde aldığı ve 4 Ocak 2006’da sicile kayıt ettirdiği karar ile son verildiği öğrenildi. Bu kayıtlar, Akman’ın 6 ay boyunca RTÜK mevzuatına aykırı biçimde bir medya kurulu-şunda yöneticilik yaptığını ortaya koydu. Akman’nın yaklaşık 1 yıl boyunca Avrupa’da bası-lan Yeni Şafak gazetesinin işletmeciliğini yapan HRB 58342 sicil numaralı European Food&Mar-keting şirketindeki müdürlük görevine de 7.10. 2005 tarihinde son verildiği tespit edildi. Akman'ı Almanya'ya girişi yasakAlmanya’nın Main-Taunus Bölge Yabancılar Dairesi’nin, mali suç işlediği gerekçesiyle RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın ülkeye girişini 5 yıl yasakladığı ortaya çıktı. Geçen yıl mayıs ayında başlayan yasak, 2012 yılının mayıs ayında bitecekHayali makbuzlarla milyonlar aktarıldı Frankfurt Asliye Ceza Mahkemesi 26. dairesinde önceki gün görülen 3. duruşmada bilirkişi tarafından sunulan raporda da Türkiye’deki Deniz Feneri’ne yaklaşık 7 milyon euro aktarıldığı ifadeleri yer aldı.İddianameye giren savcılık değerlendirmesinde de Türkiye ve Almanya’daki dernek ve şirketler arasında çok yakın bağlar bulunduğu ve aynı kişilerce kurulup, yönetildikleri belirtildi. İddianamede, "Yapılan soruşturma ve araştırmaların neticelerinden, her iki derneğin olduğu gibi, Almanya’daki Kanal 7 ile Türkiye’deki Kanal 7 televizyon yayınları sorumlularının çok yakın ilişkilerinin olduğu ortaya çıkmıştır" denildi. Sanıkların resmi ve gayri resmi muhasebe kayıtlarındaki açıklara göre, hayali yardım makbuzları doldurup hesaplara işlediği de saptandı. Makbuzlara yazılan meblağlarının sonradan keyfi yazıldığı, sanık ifadeleri laboratuvar ve bilirkişi raporlarıyla da onaylandı. İddianamenin tam metni için tıklayınızFeneri aldatılan sevgili yaktı İddiaya göre, vurgun derneğin üst düzey yöneticisi Mehmet Gürhan’ın sevgilisinin ihbarıyla ortaya çıktı. Sanık Gürhan’ın kız arkadaşı olarak kendini tanıtan bir kadının, hükümet temsilciliğine göndermiş olduğu yazıda, Gürhan’ ın evli olmasına rağmen kendisiyle ilişkisinin olduğunu belirterek, suçlamalarda bulunduğu öne sürüldü.