Alman-Türk dışişleri bakanlarından olumlu mesaj

Alman-Türk dışişleri bakanlarından olumlu mesaj

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Goslar’da Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’le bir araya geldi. İki lider görüşme sonrasında ortak bir basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında ilk olarak söz alan Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, Çavuşoğlu’nu memleketinde ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduğunu söyledi. Almanya ile Türkiye arasında tarihten gelen ortaklıklara dikkat çeken Gabriel, Almanya’da üç milyon Türkiye kökenlinin yaşadığını hatırlattı. Türkiye’nin son yıllarda başta Suriye olmak üzere birçok ülkeden sığınmacıyı kabul ettiğini söyleyen Gabriel, Türkiye’nin sığınmacılara açık olma tavrının sadece yakın tarihle sınırlı olmadığını, geçmişte Nazi rejiminden kaçan birçok Almanın Türkiye'ye sığındığını ifade etti.

Gabriel: Her konuda hem fikir değiliz

Geçen aylarda Türkiye ile Almanya arasında siyasi konularda bir takım fikir ayrılıklarının söz konusu olduğunu söyleyen Gabriel, "Her konuda hem fikir değiliz ama şunu belirtmekte fayda var. Tüm bu zorlukları aşmayı bir görev biliyoruz ve sorumluluğumuzun da bilincindeyiz. Ve bu konuyla ilgili ciddi bir irademizin olduğunu belirtmek istiyoruz. Değerli meslektaşımla ben, geleceğe yönelik bu gerilimleri aşmak için gereken adımları atmayı ortak bir vazife olarak kabul ediyoruz" dedi.

Çavuşoğlu ile son olarak Antalya’da görüştüklerini hatırlatan Gabriel, geçen süreçte bir takım olumlu gelişmeler olduğunu belirtti. Ekonomik alanda olumlu gelişmeler olduğunu söyleyen Gabriel, Türk yargısının aldığı olumlu kararlar da olduğunu kaydetti, bazı tutuklu Almanların serbest bırakıldığını, bir kısmının yurtdışına çıkabildiğini ifade etti. Gabriel, "Tüm bu gelişmeler ışığında geleceğe yönelik ne gibi adımlar atılabilir bunları görüşmek istiyoruz. Her ikimiz de ekonomi bakanlarımıza tavsiyede bulunarak, bir müddettir toplantıları gerçekleşmemiş ortak ekonomi kurullarının yeniden düzenli olarak bir araya gelmeleri yönünde tavsiyede bulunmak isteriz. Aynı şekilde dışişleri bakanlıklarımızın da stratejik dışişleri bakanlıkları düzeyinde diyaloğun yürütülmesi için adımlar atmasını isteriz" dedi.

Çavuşoğlu ile bir dizi zorluklar içeren konuları ele aldıklarını, buna ekonomik konuların da dahil olduğunu söyleyen Gabriel sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her konuda hem fikir olmadığımızı belirtmem gerekiyor ki bu da beklenemez zaten ama bizi bir arada buluşturan ortak konulara da değindik. Örneğin Suriye’deki durumu ele aldık. Yemen'deki durumu ele aldık. Yemen konusunda çok kaygılıyız, ciddi insani felaket yaşanıyor. Ve bunlar dünya kamuoyuna yansımıyor. Bu toplantının ardından İran konusunu da ele almayı öngörüyoruz. Dış siyasette önümüzdeki dönemde bizleri bekleyen bir dizi önemli konu var. Meslektaşıma teşekkür ederim. Burada son derece samimiyetle ve açık yüreklilikle bir diyalog mümkün olmuştur. Bunu bu şekilde sürdürmeye, geleceğe yönelik bizleri birleştiren konuları açıklıkla, karşılıklı saygı ile eşit göz hizasında görüşmeye devam etmek istiyoruz. Bizler NATO partneriyiz, aynı zamanda IŞİD'le mücadelede önemli birer müttefiğiz. Dolayısıyla bizleri birbirimize bağlayan konulara odaklanmayı da önemsiyoruz."

Çavuşoğlu: Her konuda hem fikir olmak zorunda değiliz

Daha sonra söz alan Mevlüt Çavuşoğlu da samimi bir ortamda ikili ilişkileri ve bazı bölgesel konuları görüşme fırsatı yakaladıklarını belirtti. Türkiye ve Almanya’nın günümüzde bazı konularda görüş ayrılıkları yaşadığını söyleyen Çavuşoğlu, "Bazı sorunlar yaşadık. Hatta ilişkilerimizde tırmanma da oldu, gerginlikler de oldu. Fakat biz bunun diyalog yoluyla aşılabileceğine inandık. Karşılıklı anlayış diyalog ve samimi işbirliği içinde ilişkilerimizi geliştirebileceğimize inanıyoruz" dedi.

Bundan sonraki süreçte iki ülke arasındaki istişare mekanizmalarının işletilmesi gerektiğini söyleyen Çavuşoğlu, karma ekonomi toplantısının yeniden yapılması için ilgili bakanlıklara talimatlar verileceğini kaydetti. Çavuşoğlu, "Ekonomik ilişkilerimizi geliştirmek için güven artırıcı adımlar atmamız lazım, somut adımları atmaya devam etmemiz gerekiyor. Sigmar'ın da söylediği gibi her konuda hem fikir olmak zorunda değiliz. Görüş ayrılıklarını ya da anlaşamadığımız konuları parantez içine alıp yola devam etmemizde yarar var Türkiye'nin AB üyelik süreciyle ilgili karşı karşıya olduğumuz durumu biliyoruz. Her iki tarafının yararına olan Gümrük Birliği anlaşması gibi konuları aşmamız gerekiyor. Bizim bölgemizdeki konularda da tamamen görüş birliği içindeyiz. Suriye, Irak, Yemen, Libya. Türkiye ile Almanya'nın görüşleri örtüşüyor. Göç gibi insani konularda da Almanya ile yakın işbirliği içinde olduğumuzu söyleyebilirim" dedi.

Çavuşoğlu sözlerini, "Karşılıklı güvene dayalı samimi bir şekilde bu diyalog ve işbirliğini sürdürmek istiyoruz. Türkiye-Almanya ilişkilerini tekrar yoluna koyarak daha da ileri bir noktaya götürme konusunda samimiyiz" ifadeleriyle bitirdi.

Daha sonra iki lider gazetecilerin sorularını yanıtladı. Çavuşoğlu bir soru üzerine Almanya’da PKK ve Gülen yapılanmasının faaliyetleri olduğunu belirterek, bu konuda Almanya’dan beklentileri olduğunu vurguladı. Dışişleri Bakanı, "Terörle mücadelede Almanya ile işbirliğini DAEŞ ya da diğer terör örgütlerine karşı daha da güçlendirmemiz gerekiyor. Almanya da hem FETÖ hem de PKK’nın mevcudiyeti var. Almanya bir gün PKK’nın gösterilerini durdurmaya kalktığında bu örgütün ne kadar tehlikeli olduğunu görecektir" dedi.

Gabriel'e Deniz Yücel sorusu

Gabriel ise bir gazetecinin, "Der Spiegel dergisine verdiğiniz demeçte, Almanya’dan Türkiye’ye silah ihracatına onay verilmemesinin Deniz Yücel vakası ile bağlantılı olduğunu ifade ettiniz. Bu konuya açıklık getirir misiniz?" şeklindeki sorusuna, şu yanıtı verdi:

"İki konunun birbirine karıştırılması doğru değil. O söyleşide bu iki konu birbirine karıştırılmadı. Karıştırılması da mümkün değildir. Mevcut içtihat gereği NATO ortakları arasında silah ihracatında kısıtlamalara gitmek sadece belirli koşullar altında mümkündür. Oradaki (Der Spiegel) alıntıyı doğru okumanızı tavsiye ederim. Deniz Yücel vakasını savunma konularıyla hiçbir şekilde birbirine karıştırmadım. Size bir örnek vermek istiyorum. Türk askeri örneğin Suriye’de IŞİD’e karşı mücadele veriyor. Orada IŞİD’in yerleştirdiği mayınlar nedeniyle yaşamını yitiren askerler var. Şimdi biz Alman savunma sanayisi olarak ülkemizde bu gibi mayınlara karşı koruyucu teçhizata sahipsek bunları ihraç etmeyecek miyiz? Böyle bir şeyin düşünülmesi mümkün değil. Çünkü her şeyden önce Alman askerleri de bir takım yurtdışı operasyonlarında görev almakta. Bu gibi durumlarda biz bu teçhizatı tedarik etmeyeceksek ortağımız açısından ciddi bir tehlikeye yol açarız. Öte yandan ahlaki açıdan bir sorumluluğumuz da söz konusu. Önümüzdeki dönemde bu konuları ele almaya devam edeceğiz. Tekrar vurgulamak isterim ki bu iki konunun birbirine karıştırılması doğru değildir."

DW, HT/BW

© Deutsche Welle Türkçe