Sözcü'nün Almanya Temsilcisi Ali Gülen, virüs şüphesiyle kaldırıldığı hastanede Almanya’nın karantina önlemlerini anlattı. "Herkes müthiş ilgili. Bir yandan sürekli dezenfekte ediliyorsunuz. Diğer yandan odanızın nemli kalmasına özel dikkat ediliyor. Her odada süper klima sistemleri, alttan ve pencere altlarından ektsra ısıtma sistemleri bulunuyor. İstediğiniz dezenfeksiyon malzemelerine her an ulaşıyorsunuz" diyen Gülen, "Ekip coronadan daha güçlü. Almanya'daki ölüm sayısının düşüklüğünün en büyük nedeni de işte bu" dedi.
Söz konusu haber Sözcü gazetesinde Ali Gülen'in anlatımıyla aynen şöyle yer aldı:
Corona maskesi takıp röntgene götürdüler. Yanımdan bir cesedi taşıyorlar. Acile döndüğümde doktor “İnfluenza çıkmadı” dedi. Bu da korona şüphesini artırdı. Ve dönüm noktası da bu oldu.
SÖZCÜ Gazetesi Almanya Temsilcisi Ali Gülen (55) yüksek ateş, nefes darlığı, halsizlik, akciğerde tıkanıklık hissi nedeniyle gittiği doktordan, corona virüsü şüphesiyle hastaneye gönderildi. 36 saat corona karantinasında kaldı. Gülen yaşadığı süreci kaleme aldı. Bugün yazı dizisi kaldığı yerden devam ediyor…
Kısa süre sonra daha yoğunluklu corona maskesi takıp röntgene götürdüler. Kapıda sıra bekliyoruz. Zaten nefes almakta zorluk çekiyorum, maske bunu iyice zorlaştırıyor. Bu sırada, siyah giyimli, dinamik genç bir adam, kırmızı kadifeye sarılı bir cesedi yanımdan götürdü. Akciğer röntgenim çekildi, yine tam korunaklı ekip tarafından. Çıktım, hemşirenin gelip yatağımla birlikte beni götürmesini bekliyorum. Aynı cenazeci bu kez, ters yönde “Rap rap” diye yürüyüp geçti. Acile döndüğümde, doktar “İnfluenza (grip) çıkmadı” dedi. Röntgende de bir şeyler görünüyormuş. Bu da Korona şüphesini artırdı. Doktor, “Bir virüsün tetiklediği, bakteriyel bir ihtihaplanma. Virüs mü, bakterimi henüz net de değil” dedi. Ve dönüm noktası da bu oldu.
Alman sağlık sisteminin, çoğu kez eleştirilse de nasıl mükemmel çalıştığını gördük. Kapım bile kolları dezenfekte edilerek açılıyor. Bir dakika yalnız bırakılmıyorduk. Genç doktor geldi, “Robert Koch Enstitüsü ile görüştük. Burası risk bölgesi ilan edildi. Size corona virüsü testi yapacağız” dedi. Bir hemşire geldi ve elindeki pamuklu çubuğu burnumun dibine kadar sokup örnekler aldı. Damak ve dudaklardan örnek alındığını duymuştum, bu da oluyormuş.
Anında hastane tüm ziyaretçilere kapandı. Tüm Frankfurt da kapandı. Anında, acilin yanında ek bir corona merkezi açıldı. Müthiş Alman sağlık sistemi devreye girmişti. Tüm tek odalar Korona vakalarına ayrıldı. Milyoner çocuğu olsanız bile, ek ücretini ödediğiniz odanızı diğer hastalarla paylaşmak zorundaydınız. Anında da Alman basınına haberler düştü: “Bir Korona şüphesi nedeniyle hastaneler, diğer hastaları korumak için ziyaretçilere kapatıldı.” Gece yüksek ateş nöbetlerim, titremelerim devam ediyor. Nefes darlığı cabası. Ateş düşürücüler ve ciğerlerimde oluşan iltihaba karşı antibiyotik tedavisi başladı.
Sağlık çalışanları ne mi yapıyor? İnanın her şeyi. Hemen aile fertlerimin telefonların aldılar. Herkes müthiş ilgili. Bir yandan sürekli dezenfekte ediliyorsunuz. Diğer yandan odanızın nemli kalmasına özel dikkat ediliyor. Her odada süper klima sistemleri, alttan ve pencere altlarından ektsra ısıtma sistemleri bulunuyor. İstediğiniz dezenfeksiyon malzemelerine her an ulaşıyorsunuz. Tamamen izolesiniz ama hiç yalnız değilsiniz. Tamamen izolesiniz ama çaresiz değilsiniz, tüm ekip sizin için savaşıyor. Şekerim normale dönüyor, tansiyonum normale dönüyor ama yüksek ateş ve iltihaplanmaya bağlı nefes darlığım devam ediyor. Kitap okuyacak, telefona bakacak halim yok. O kadar halsizim ki, 4 yaşındaki bir çocuk bile beni rahatlıkla pataklar. Anlıyorum ki, beni ölüme bırakmayacaklar. Ekip coronadan daha güçlü. Almanya'daki ölüm sayısının düşüklüğünün en büyük nedeni de işte bu. Çok iyi oturtulmuş sistem, donanımlı personel ve ihtiyaca göre düzenli dağıtılmış, her kentte onlarca hastane.
Ateş düşürücülerin etkisiyle biraz kendime geldiğimde, sağlık personeline sorular soruyorum “Henüz bilmiyoruz” diyorlar. Saat 02.00 sıralarında genç bir kadın doktor geliyor ve “Corona test sonucunuz yarın gelecek” diyor. Ardından bende yüksek ateş, titreme ve üşüme nöbeti başladı. Hemen ateş düşürücü verdiler. Antibiyotik, serumlar zaten takılı. Çok şiddetli nöbet geçiriyorum. Bir anda başıma iki hemşire bir doktor üşüştü.
Kadın doktorun, şu sözleri beynime mıh gibi çakılıyor: “Ailenizden kime haber vermemizi istersiniz…” Birkaç saniye bakıştık. “Hepsine verebilirsiniz” diyorum. Maskesi yüzünden yüz ifadesini alamıyorum ama başını öne eğdiğini hatırlıyorum. Uzun uğraşlar sonunda, bu nöbeti atlattım. Sabah oldu. Yine çok sıkı karantina… O doktoru düşünüyorum.
“Ailenizden kime haber verelim” diyen kadın doktoru, ama yüzünü filan hatırlamıyorum. “Dişi Azrail'di, boş döndü” diye içimden geçirip gülümsüyorum. Tam bir sterilizasyon. Yemekler özel olarak seçilmiş. Sormadan, isme göre Müslümanlara özgü menüyü önümü getirmişler.