Almanya'da Pazar günü yapılacak genel seçimle Angela Merkel'in 16 yıllık başbakanlığı son bulacak.
Ülkede son haftalarda yapılan kamuoyu yoklamaları, merkez soldaki Sosyal Demokrat Parti'yi 15 yıldır ilk kez önde göstermeye başladı. Fakat kesin olan şu ki kazanan kim olursa olsun koalisyon kurmak zorunda.
Şu anda yeterli sayıda milletvekili çıkararak koalisyon hükümeti kurabileceklerini ve ülkenin bundan sonraki başbakanını belirleyebileceklerini düşünen üç parti ya da ittifak var.
7 soruda Almanya seçimleri hakkında bilinmesi gerekenleri derledik.
Almanya'da seçmenler Pazar günü Almanya Parlamentosu'nun alt kanadı Federal Meclis'in (Bundestag) üyelerini seçecek.
Ülkede postayla oy kullanma işlemi ise daha önce başlamıştı.
Seçimde 18 yaşın üzerindeki 60,4 milyon Almanya vatandaşı oy kullanacak.
Bundestag en az 598, genellikle de daha fazla üyeden oluşuyor.
En çok oyu alan parti Pazar günü belli olsa da kurulacak hükümetin hangi partilerden oluşacağı daha sonra belli olacak çünkü kazanan partinin bir ya da iki diğer parti ile Bundestag'da mutlak çoğunluğu sağlayacak bir koalisyon oluşturabilmesi gerekiyor. Dolayısıyla da ülkenin yeni başbakanının kim olacağı hemen belli olmayacak.
Tipik uygulama, en çok oyu alan koalisyonun en büyükm ortağının başbakanı belirlemesi. Fakat partilerin bir uzaşma zemini bulması ve bakanlıkların dağılımında anlaşması zaman alıyor.
Koalisyon partileri arasında bir anlaşma sağlandığında, yeni seçilen Bundestag'da yeni başbakan adayı için güven oylaması yapılıyor.
Son kamuoyu yoklamaları parlamentoda yeterli sandalye elde ederek bir koalisyona öncülük etme ihtimali olan üç parti ya da ittikaf olduğuna işaret ediyor.
Koalisyonlar katılan partilerin renkleriyle anılıyor. Onun için seçimden merkez-sol önde çıkarsa sık sık kızıl-kızıl-yeşil koalisyonu, ya da merkez/sağ CDU (siyah) önde çıkarsa Kenya ve Jamaika (bayrak renklerine göre yeşil-kırmızı-siyah veya yeşil-siyah-sarı) koalisyonu terimlerinin kullanıldığını duyabiliriz.
Diğer Partiler koalisyon hükümetlerine katılabilecek diğer partiler arasında liberal çizgideki Hür Demokratlar (sarı) ve sosyalist Die Linke (Sol Parti) de var. Aşırı sağ Almanya için Alternatif (AfD) Almanya'nın doğusunda güçlü desteğe sahip olsa da ana akım partiler politik çizgisinden dolayı bu partiye mesafeli duruyor.
Almanlar sandığa gittiklerinde iki ayrı pusulayla oy kullanıyorlar.
Birinci pusula, seçmenin yaşadığı seçim bölgesinin milletvekilini belirlemek için kullanılıyor. Almanya'da 299 seçim bölgesi var. Bu da her bir milletvekilinin kabaca 250 bin seçmen tarafından belirlenmesi anlamına geliyor. Bir seçim bölgesinde en çok oyu alan aday o bölgenin vekili oluyor. Kazananın tek başına herkesi temsil ettiği sistem İngiltere'de de kullanılan dar bölge sistemi.
İkinci oy pusulası için ise farklı bir sistem, nispi temsil sistemi kullanılıyor. Parlamentonun kalan yarısını oluşturan 299 sandalye, her bir partinin bu ikinci oylardan aldığı orana göre ve her partinin eyalet aday listelerindeki isim sıralamasına göre belirleniyor.
Öncelikle bir partinin Bundestag'a girebilmesi için ikinci oyların en az yüzde 5'ini alması gerekiyor. Bu seçim barajı düşük ve genellikle radikal çizgilerdeki partilerin güçlenmesini önlemek için tasarlanmış bir engel.
Sonra, Almanya'nın karma seçim sistemine göre parlamentonun bileşimi, bu ikinci oyların ortaya çıkardığı siyasi tabloyu yansıtmak zorunda.
Dolayısıyla ikinci oylar aynı zamanda her bir partinin Bundestag'da hangi oranda sandalye sahibi olabileceğini ve hükümet kurma ya da hükümette yer alma şansını da belirliyor.
İşte işin en karmaşık kısmı bu. Eğer partilerin iki ayrı oylamada aldıkları sonuçlar dengeli değilse, ikinci oylamadaki oranları yansıtabilmek için sandalye sayısı artırılıyor. Örneğin şu an görev süresini tamamlamakta olan parlamentoda 598 değil 709 sandalye var.
Bir varsayım üzerinden örnekleyelim:
Diyelim ki CDU seçim bölgeleri için yapılan oylamada 299 sandalyenin 110'unu, partilere verilen ikinci oylarla ise 100 sandalye kazandı.
Bu senaryo gerçekleşirse, ikinci oyun oranı temsilde esas olduğu için, CDU'nun Bundestag'daki sandalye sayısı olması gerekenin 10 üzerinde olacak. Seçmenin belli bölgelerde partiden çok adaylar arası tercih yapabilmesi nedeniyle bu tür dengesizlikler olabiliyor.
O zaman CDU, "fazladan vekillikler" diye adlandırılan bu ekstra 10 sandalyeyi alıyor. Fakat bu durumda seçim sistemi gereği CDU 10 vekillik bir haksız avantaj elde etmiş sayılıyor. Bu dengesizliği gidermek amacıyla bütün diğer partilere, yüzdeleri ikinci oylamadaki düzeyde tutturabilmek üzere ek sandalyeler veriliyor.
Bu örnekte seçim sonuçlarını düzeltmek için -farklı partilere ikinci seçim o oranlarına göre dağıtılacak- 10 sandalyenin dağıtılması gerekiyor.
Kazananların ve kaybedenlerin kimler olduğu genellikle sandıkların kapanmasından birkaç saat sonra belli oluyor
Fakat hükümetin kimler arasında ve nasıl oluşacağını öğrenmemiz haftalar alabilir.
Örneğin 2017'de CDU (siyah), Yeşiller (yeşil) ve Hür Demokratlar (sarı) arasında bir Jamaika koalisyonu oluşturma girişimi başarıya ulaşamayınca süreç uzamıştı.
Daha sonra CDU ve SPD koalisyon hükümeti kurmuştu.