Berlin
Almanya’da yaklaşık 17 yıl sonra Angela Merkel’siz bir dönemi başlatacak olan seçim geride kaldı. Ülkenin kırmızı beyaz bayraklı merkez sol partisi, kendi kâbusu haline gelen döngüyü kırarak geçilmez gibi görülen sağ parti CDU’yu geçti. Bazı çevreler tarafından ‘sıkıcı’ bulunan sosyal demokrat aday ülkenin en önemli ofisinde oturacak. Tabii önce bir koalisyon kurması lazım. O zamana kadar Merkel’in emeklilik günlerinin beklemesi gerekecek.
Pazar gününün büyük bölümünü geçirdiğimiz Berlin’deki SPD genel merkezinde her partilinin yüzünde sabırsızlıkla karışık heyecanı görmek mümkündü. Partinin genel merkezinin lobisinde binaya adını veren ve sol siyasette bir ekol olarak kabul edilebilecek Willy Brandt’in heykelinin gölgesinde partililer ve gazeteciler, sandıkların kapanmasını ve ilk nabzı verecek çıkış anketlerinin yayınlanmasını beklerken, lobiyi çevreleyen televizyonlarda da çeşitli kanalların Merkel’e veda için hazırladığı videolar dönüyordu. Tahminen bu binada binlerce kişi binlerce saat Merkel’i yenebilmek için mesai yaptı, ancak o yine sandıkta yenilmeden; kendi kararıyla siyasete veda etti.
SPD genel merkezinde sevinç çığlıkları, alkışlar, sallanan bayraklar ve sevinçle zıplayan partililer vardı. Gece boyunca Fulya Canşen ve bana eşlik eden SPD’li eski federal meclis üyesi Lale Akgün’ün mutluluktan gözleri doldu. Akgün, bu seçimin parti için ne kadar büyük bir başarı olduğunu vurguladı. Çıkış anketleri ve ilk sonuçlar CDU ve SPD’yi birbirine son derece yakın çıkarsa da, SPD’lilerin kutlamaları boşa çıkmadı. Almanya’da yeni hükümeti Olaf Scholz kuracak. Avrupa’nın bir numaralı ekonomisinin başında artık Sosyal Demokratlar olacak.
Kısa süre sonra ekranlarda CDU’nun adayı Armin Laschet’i gördüğümüzde muhafazakâr parti yönetiminin yüzünde şaşkınlık olduğunu anlamak zor değildi. Laschet ile birlikte sahnede Merkel vardı. SPD’liler sanırım bu ifadelerden güç alarak alkış ve kutlamalara konuşma sırasında da devam etti. Laschet “Henüz yenilmedik” mesajı verse de, vücut dili daha farklıydı.
Ardından Yeşiller’in liderleri ekranlara yansıdı. Başbakan adayı Anna Baerbock, “kendisinin de hatalar yaptığını” ifade etti ve geleceğe dair partisi için umutlu mesajlar verdi. SPD salonu konuşma boyunca sessiz kaldı. Sanırım Sosyal Demokratlar yeni iktidar ortaklarının söyleyeceklerini dinlemek istedi.
Daha sonra bulunduğumuz salonda sahneye Scholz ve SPD liderleri geldi. Salona alkış yağdı, sevinç çığlıkları koptu. Scholz ve parti yönetim, CDU ile binde 2’ye kadar düşen fark nedeniyle temkinli davransa da partililer arasında tam bir bayram havası vardı. Her cümleden sonra alkışlar, tezahüratlar ve fazlası.
Yıllardır T24’e Almanya’yı ve Alman siyasetini yazan Fulya Canşen, Scholz’un zafer ilan etmekten kaçınması üzerine Almanya’nın müstakbel liderinin temkinli tavrını, başbakanlık koltuğunu devralacağı Merkel’inkine benzetti. İlerleyen saatlerde SPD farkı giderek açmaya devam etti ve sonunda yarışı kopardı. Birçok kişiye göre işin heyecanlı tarafı şimdi başlıyor.
Bu arada SPD’nin, genel merkezindekiler için de aldığı yoğun önlemlere değinmek gerekiyor. Willy-Brandt-Haus’a önceden yapılan akreditasyon başvuruları ile sınırlı sayıda gazeteci alındı. Hepimizden yeni PCR testi ve iki doz koronavirüs aşısı olduğumuza dair kanıt istendi. Binanın etrafında açık havada da sonuçların takip edilebilmesi için ekranlar, çekim yapılabilmesi için açık bırakılmış alanlar bulunuyordu. Lobideki kalabalığa rağmen yayın anları dışında kimsenin maskesiz gezdiğini görmedim.
SPD binasından ayrıldıktan sonra sanki bambaşka bir dünyaya çıktık. İçerideki o heyecandan eser yoktu! Sanki dışarıda kimsenin haberi olmayan gizli bir ev partisinden çıkmış gibiydik. Türk nüfusun yoğunlukta olduğu Kreuzberg’e indiğimizde hayat gayet normal seyrediyordu. Fulya Canşen ile birlikte konuştuğumuz Türk restoran çalışanlarından hiçbiri ne oy verdiğini ne de sonuçları takip ettiğini ifade etti. Hepsinin sunduğu nedenler farklıydı. Videoyu buraya iliştiriyorum.
Israrla sokaklarda heyecan yaşanmadığını söylesek de, Almanya’daki seçimler birçok ilginç sonuç sundu. Bunları birçok başlıkta değerlendirmeye çalışalım.
Gecenin kazananı: Bu isim tartışmasız Olaf Scholz. Başbakan seçilmesi kendi başarısı mı yoksa 16 yıl sürmüş CDU iktidarı yorgunluğu eşliğinde karşısındaki adayların başarısızlığı mı, bunu tartışabiliriz. Ancak kesin olan şey şu; Scholz öyle ya da böyle yıllar sonra Almanya’da sosyal demokratları iktidara taşıyan geminin dümenini başarıyla tuttu. Önümüzdeki senelerde dünyada rüzgârı esen merkez sol ile ilgili yazılan her yazıda giriş paragraflarında onun da adı geçecek. Scholz kısa süre önce partisinde genel başkan bile seçilememişti. Aday gösterilmesinden sonra ise yoğun mesaiyle 1 sene içinde SPD’nin oyunu 2017’ye göre göz ardı edilemez bir oranda artırmayı başardı. Artık tüm gözler onun üzerinde.
Gecenin kaybeden partisi: Yeşiller. Avrupa’da iklim hareketi zirve noktalarına ulaşıyor. Yeşiller bu iklimde dünyanın ilk yeşil iktidarı olabilirlerdi. Zaten ilkbahar aylarında anketlerde birinci sıralardaydılar. Anna Baerbock dışında bir aday tercih edilse, dün akşam onlar kutlama yapıyor olabilirlerdi. Partinin istenen / beklenen başarıyı sergileyememesi, Baerbock’un adının karıştığı skandallar oy oranını çok eritti. Dün gece son anketlerin gösterdiğinin bile altında kalarak yüzde 14,6 oy aldılar. Yeşiller, geriye bakarak hatalarını detaylı bir şekilde incelemeli. 2021 olmadı, 2025 ise onların yılı olabilir.
Gecenin kaybeden ismi: Şu anda yerinde olmak isteyeceğim siyasetçiler sıralamasında Armin Laschet listenin dibinde bir iki isimle köşe kapmaca oynuyor. Laschet, üzerine konulan yükü taşıyamadı. CDU onun liderliğinde ve adaylığında tarihinin en kötü seçim sonucunu aldı. Seçim sonuçlarında siyah kolon, hiç olmadığı kadar kısa kaldı. Merkel’in halefi, onun oylarını kaybetti. Laschet, seçimleri kazanamaması durumunda hem Kuzey Ren Vestfalya Başbakanlığı’nı hem de CDU liderliğini bırakacağını söylemişti. Bakalım sözünü tutacak mı?..
Gecenin sürprizi: Olası olduğu konuşuluyordu; ama ben Die Linke’nin, yani Sol Parti’nin parlamento dışında kalmasını beklemiyordum. Parti direkt seçim ile soktuğu tek tük adaylar sayesinde fraksiyon kurabilecek, ancak koalisyon konuşmalarında sahne dışı kaldı. Öte yandan Lale Akgün, Die Linke’nin yüzde 5 barajının altında kalmasının partinin 2025 seçimleri için yenilenmesinde önemli rol oynayabileceğini ifade etti. Die Linke, aynı zamanda listesinde en çok Türk aday bulunan partiydi.
Olası koalisyonlar: SPD ve Yeşiller, birlikte koalisyon kuracaklarının mesajını net bir şekilde verdiler. Die Linke’nin 5 barajının altında kalması ile birlikte bu üçlü koalisyonun son olası ortağı Hür Demokratik Parti (FDP) gibi duruyor. Scholz da seçimlerden sonra bu koalisyonu istediğine işaret etti. Yani trafik lambası koalisyonu dediğimiz SPD, Yeşiller ve liberal FDP’nin kuracağı koalisyon hükümeti ufukta görünüyor. FDP’nin Maliye Bakanlığı’nı isteme konusunda ısrarcı olup olmayacağı bu koalisyonun inşası ve süresi konusunda belirleyici olacak. SPD’nin CDU ile de hükümet kurması matematiksel olarak mümkün, ancak bu pek olası görünmüyor. Aşırı sağcı, Almanya İçin Alternatif (AfD) partisi de teknik olarak bir koalisyonda yer alabilir. Ama kimsenin bu partiye yanaşmayacağından Alman siyasetini az çok takip eden herkes emin.
Popülist alternatif: Seçim haritasına baktığınızda eski Doğu Almanya’nın güneyinin lacivert olduğunu göreceksiniz. Göçmen karşıtı, homofobik, İslamofobik ve daha sonunda ‘fobik’ bulunan birçok kelime ile nitelendirebileceğimiz AfD bu bölgelerde yine çok fazla oy kazandı. Saksonya ve Türingiya eyaletinde en çok oyu alan parti oldular. Ülke genelinde 2017 federal seçimlerine kıyasla oy kaybı yaşadılar, ancak yüzde 10,3’lük sonuç ve Bundestag’da 83 sandalye hâlâ etkili bir parti olduklarını gösteriyor.
Anketler yanılmadı: Almanya'da seçim öncesi anketlerde CDU ve SPD'nin çok yakın çıkması, yanılma payı göz önünde bulundurulunca seçimin bıçak sırtı geçeceğini gösteriyordu. CDU anketlerde seçime giden son 3 günde tırmanmayı başarmıştı. 25 Eylül anketlerinin ortalamasında SPD yüzde 26, CDU yüzde 24'tü. Anketler diğer partile konusunda da yanılmadı. Anketlerde Sol Parti genel olarak yüzde 5 sınırının altına düşmüyordu, ancak seçim gecesi yüzde 4.9 ile felaketi yaşadılar.
Kararsızlar: Seçimden önce her 10 seçmenden 4'ünün kararsız olduğu konuşuluyordu. Kararsızların ne tarafa yoğunlukta oy verdiklerini bilmek için henüz erken, bununla ilgili veriler yayımlanmadı. Ancak baktığımızda anketlerin yanılmamış olması kararsızların partilerin gerçek oranlarına göre dağıldığını veya bu insanların önemli bir bölümünün sandığa gitmediğine işaret edebilir. Fakat anketlerde son günlerde CDU'nun SPD ile arasındaki farkı yüzde 4'lerden yüzde 2'lere indirdiğini görmüştük. Bu pek tabii ciddi sayıda kararsız seçmenin son günlerde muhafazakarlara yöneldiğine işaret edebilir.