2002 yılındaki genel seçimlerle tek başına iktidar olan ve 13 yıl boyunca iktidarını korumayı başaran AKP, 2015 seçimlerinde bu gücünü kaybetti. Siyaset bilimi uzmanları, bunu AKP’nin reformcu yapısını kaybetmesine ve Erdoğan’ın gittikçe otoriterleşen yönetim anlayışına bağlıyor. Uzmanlar ayrıca halkın son seçimlerle bir demokratik restorasyon mesajı verdiğinin de altını çiziyor. Net Work Turkey adlı kuruluşun Berlin’de düzenlediği ’Genel seçimlerin ardından AKP’ başlıklı toplantıda bir araya gelen siyaset bilimi uzmanları AKP’nin 13 yıllık iktidarını ve seçim sonrasında oluşabilecek tabloyu ele aldılar.
"AKP, artık farklı kesimlere hitap etmiyor"
El-Şark Forumu Araştırma Direktörü ve El Cezire Araştırma Merkezi Türkiye ve Kürt Çalışmaları Araştırmacısı Galip Dalay, AKP'nin farklı toplumsal kesimlere hitap etme özelliğini yitirmeye başladığını belirterek, bunu partinin kaybettiği Kürt oylarında rahatlıkla görmenin mümkün olduğunu söyledi. Uzman ayrıca, Erdoğan kimliğinin AKP'nin kurum kimliğinin önüne geçtiğini savunarak, partinin yenilenmesinin ikilik yaratan bu anlayışın aşılmasına bağlı olduğunu ifade etti:
“AKP'nin bundan sonra yüzleşmesi gereken temel mesele, bu ikili yapı meselesidir. Yani Davutoğlu'nun partinin hem fiili hem hakiki lideri olmasıyla alakalı. Bu ikili yapı, aşılmadığı takdirde, Davutoğlu ve Erdoğan iki farklı iktidar odağı olarak, parti üzerinde kaldığı sürece burada bir gerilim yaşanmaya devam edecektir” diyen Dalay sözlerini şöyle sürdürdü: ”Ben bu gerilimin kısa dönemde çözülebileceğini düşünmüyorum ama yönetilebilir bir seviyeye getirilebilir. Kısacası AKP ya daha kurumsallaşacak, bir program partisine dönüşecek ya da bu oy kayıpları devam edecek.”
"Erdoğan figürü AKP'ye zarar vermeye başladı"
‘Adalet ve Kalkınma Partisi' adlı kitabın yazarı, Sydney Macquarie Üniversitesi'nden Charlotte Keskin-Joppien de, AKP'nin gücü olarak lanse edilen Erdoğan figürünün aynı zamanda partinin zayıf noktası olabileceğini şu sözlerle aktardı:
“2011 ilkbaharında AKP'nin Konya'daki belediye seçim kampanyalarını izliyordum. Parti yönetimi beni Davutoğlu'nun da yer alacağı bir kampanyaya davet etti. O dönemde Davutoğlu, Dışişleri Bakanıydı. Büyük bir konvoyla Konya'nın Beyşehir ilçesine gittik. Beni orada bir sürpriz bekliyordu. Zira Konya'dan aday olan ve dünyaya oradan lanse edilen Davutoğlu, kampanyada herhangi bir rol oynamıyordu. Kampanya tamamen, orada bulunmayan, sadece görüntüleri ile eşlik eden Erdoğan'ın üzerine kurulmuştu. Bu seçimlerde de aynısı oldu. Dolayısıyla geçmişte partiye yarayan Erdoğan figürü, bugün partinin zayıf noktası olarak karşımıza çıkıyor“
"Panislamizm, dış politikayı ve AKP’yi yıprattı"
AKP'nin iktidarı süresince yürüttüğü dış politikayı değerlendiren Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Behlül Özkan, Arap baharı ile birlikte ülkelerinde iktidara aday olan İslami hareketlerin AKP tarafından desteklendiğine dikkat çekti. Bunun, partiyi Panislamizm'i savunan bir çizgiye taşıdığını ve bunun ülkenin dış siyasetine olduğu kadar parti iktidarına da zarar verdiğini ileri sürdü.
“ 2012 Eylül ayında Ankara'da AKP'nin kongresi yapıldı ve o kongreye Mısır'da Cumhurbaşkanı olmuş Mursi, Tunus'ta seçimleri kazanmış Nahda'nın lideri Gannuşi ve Hamas'ın lideri Meşal katıldı. Ve o kongrede Erdoğan, Ortadoğu'nun ve İslam dünyasının lideri olarak lanse edildi“ şeklinde konuşan uzman, “ Ancak aradan geçen üç yılın sonunda o kongrede olan Mursi darbe sonrasında idam kararıyla karşılaşmış durumda; Nahda iktidardan düştü. Suriye'de bir iç savaş var. Türkiye'de de 7 Haziran seçimlerinde AKP tek başına iktidarı kaybetti. Türkiye dış politikasını da sorunlar içinde bıraktı “ dedi.
"Gerekirse yolsuzluk soruşturmaları feda edilebilir"
Behlül Özkan, AKP'nin ilk fileyi dış politikada verdiğinin altını çizerek, seçim sonrası olası bir restorasyonda da neşterin öncelikle bu soruna vurulacağını savundu. Gazeteci ve siyaset bilimci Nuray Mert de ülkenin demokratik restorasyona ihtiyaç duyduğunu vurguladı. Bu ihtiyaca seçim sonuçları ile halkın işaret ettiğini söyleyen Mert, kurulacak bir koalisyon hükümeti ile bunun gerçekleşebileceğini kaydetti. Siyaset bilimci, gerekirse koalisyonun önünde duran yolsuzluk soruşturmalarının da restorasyon için feda edilebileceğini söyledi. Mert, bu şekilde başta Erdoğan olmak üzere AKP'ye onurlu bir çıkış kapısı aralanabileceğini, aksi takdirde Türkiye'yi çatışmalı günlerin beklediğini ileri sürdü. Uzman ayrıca seçim sonrası restorasyon için en uygun çözümün de AKP-CHP koalisyonu olduğunu aktardı.
Nuray Mert, “Milliyetçi Parti zaten Kürt barış sürecine tamamen kapalı olduğunu söyledi. Bu bir marjdır. Yani Türkiye’de kürt barış sürecini tamamıyla kapı kapatan hiçbir siyasal çözüm gerçekçi değildir. Hele bir restorasyondan bahsediyorsak. CHP bu açıdan önemli. Evet, seçmen baskısı var muhalefet partilerinin üzerinde, fakat bu bir tarafa söz konusu partilerin Türkiye'de demokratik bir restorasyonun sağ muhafazakâr kesimi içine almadan gerçekleşmeyeceği gerçeğini de içine sindirmesi lazım “ dedi.