Almanya'da ezber bozan araştırma

Almanya'da ezber bozan araştırma

Alman düşünce kuruluşlarından Bertelsman Vakfı'nın "iyi bir yurttaşın sahip olması gereken özellikler nedir?" sorusuna yanıt aramak için yaptığı, "Göç ülkesinde yurttaşlık anlayışı" araştırması ezber bozan sonuçlar ortaya koydu.

Araştırma kapsamında Temmuz ve Ağustos aylarında ülke genelinde, 14 yaştan büyük, göçmen kökenliler de dahil, toplumun farklı kesimlerden toplam 2059 kişi ile yürütülen anketin sonuçları mercek altına alındı. Ortaya çıkan sonuç ise Almanya'da yaşayan halkın, iyi yurttaşta olması gereken özelliklerde büyük ölçüde görüş birliğinde olduğunu gözler önüne serdi.

Araştırmayı kaleme alan Bertelsmann Vakfı kıdemli proje yöneticisi Dr. Orkan Kösemen, toplumda bir ayrışma olduğu yönündeki izlenimlere karşın, araştırmanın göçmen kökeni olanlar ve olmayanların toplumun nasıl şekillendirilmesi gerektiği, iyi bir yurttaşın taşıması gereken özellikleri konusunda mutabık olduklarını ortaya koyduğunu söyledi.

Dr. Orkan Kösemen'e yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

DW Türkçe: Almanya'da uyum ve göç konularında yürütülen siyasi tartışmalar, sanki toplumda da bir ayrışma, kutuplaşma olduğu izlenimine yol açıyor. Raporunuz ise Almanya'daki farklı toplumsal kesimlerin büyük çoğunluğunun, "iyi bir yurttaşta" olması gereken özelliklerde hemfikir olduklarını ortaya koyuyor. Bu sonuç, göç ülkesi olan Almanya için ne anlam ifade ediyor?

Dr. Orkan Kösemen: Uyum tartışmalarında genelde göçün Almanya'da yol açtığı değişim ve bizi ayrıştıranlara odaklanılıyor. Biz ise Almanya'da yaşayanların ortak yönleri var mı ve bu ortak paydalar ne kadar güçlü, onu öğrenmek istedik. Çünkü bu güçlü bir toplumsal birlikteliğin temel koşulu. Bu nedenle "iyi bir yurttaş nasıl olmalı?" sorusunu yönelttik, bu yolla Almanya'daki insanların toplumsal hayatın hangi kurallara göre şekillendirilmesini istediklerini öğrenmek istedik. Araştırmamızın sonucu da, ister göçmen kökenli olsun ister olmasın, Almanya'da iyi bir yurttaşın nasıl olması gerektiği konusunda çok farklı toplumsal kesimlerin aynı görüşte olduğunu ortaya koydu.

Peki üzerinde mutabık kalınan, iyi bir yurttaşın sahip olması gereken özellikler neler?

Kösemen: Ankete katılanların önüne 15 özellik koyduk ve onlara bunlardan hangisinin iyi bir yurttaşta olması gerektiğini sorduk. Özellikleri çok önemli, önemli, önemsiz ya da hiç önem taşımıyor seçenekleriyle değerlendirmelerini istedik. Yaşlılara saygı, yasalara uymak, kendi geçimini sağlamak ankete katılanların yüzde 98'i tarafından en çok önem atfedilen özellikler oldu. Çevreye duyarlı davranmak, cinsiyet eşitliğinden yana tavır almak, farklı insanlara karşı hoşgörü, diğer dinlere mensup olanlara saygı ve seçimlere katılım da yüzde 90'dan fazla bir oranla iyi yurttaşta olması gereken özellikler olarak ortaya kondu. Bu büyük ve önemli bir ortak payda.

Araştırmanın en dikkat çekici sonucu, ankete katılanların yüzde 94'ünün, "İyi bir yurttaşın Almanya'da mı doğmuş olması gerekiyor?" sorusuna "hayır" yanıtını vermiş olması. Bu sonuç, göçmen kökenlileri Almanya'nın yurttaşı olarak görmeyenlere de bir yanıt niteliği taşımıyor mu?

Kösemen: Aynen öyle. Bu bize şunu gösteriyor: Almanya'da bireylerin kökeni artık bir önem taşımıyor. Ben bunun Almanya'daki çoğulculuğun olağan kabul edilmesinin bir ifadesi olarak görüyorum. 40 yıl gibi kısa bir süre öncesine kadar homojen bir toplum olunması gerektiği yönünde yaygın bir kanaatin olduğu Almanya gibi bir ülkede bu sonuç çok iyi.

Göçmen kökenlilerin, "iyi yurttaş" tanımlarında daha büyük önem atfettikleri özellikler neler?

Kösemen: Göçmen kökenliler için başka dinlerin mensuplarına saygı, farklı insanlara hoşgörü ve göçmenlere yardım etmek daha büyük önem taşıyor. Ben bunu, onların bu konuları kendi hayatları ve tecrübeleri ile ilişkilendirmelerine, ayrımcılığa maruz kalmalarına bağlıyorum. Eğer azınlıksanız, göçmenseniz daha duyarlı olabilir, eşit yurttaş olarak görülmek istersiniz.

Almanya'da doğmuş göçmen kökenliler ile başka bir ülkede doğup Almanya'ya gelmiş olan göçmen kökenlilerin bakışında farklılıklar var mı?

Kösemen: Almanya'da doğmamış olanların, iyi yurttaşlık özellikleri bağlamında "Almanya ile gurur duyulduğunu göstermek" ve "askerlik yapmaya hazır olmak" gibi daha geleneksel değerlere daha çok önem atfetmeleri dikkat çekici. Vergi ödenmesi gerektiği gibi geleneksel olmayan değerlere atıf da daha yüksek. Ben bunu daha sonra gelenlerin kendilerinin bu topluma katkı sağlayabileceklerine, kurallara uyacaklarına dair bir beyanı olarak da değerlendiriyorum.

Batı Almanya'da yaşayanların yüzde 97'sini kendini iyi yurttaş olarak tanımlarken, Doğu Almanya'da bu oran yüzde 89. Her 10 Doğu Almandan birinin kendini iyi yurttaş olarak görmemesini neye bağlıyorsunuz?

Kösemen: Bunun yanıtını bilmiyoruz, çünkü biz araştırma kapsamında neden bu düşünceye sahip olduklarını sormadık. Önce bunun düşük ekonomik gelirle alakası olup olmadığına baktık. Ama verileri inceledik ve gelir düzeyi ile alakalı bir durum olmadığını gördük. Spekülasyon olacak ama belki özellikleri karşılamadıklarını, iyi birer yurttaş olmadıklarını düşünüyorlar. Belki 'bu ülkede bana uymayan şeyler var' diyerek bir yabancılaşma duygusu yaşıyorlar… Nihayetinde bu sonuç 'burada farklı bir durum var' mesajdır, daha kapsamlı irdelenmeli. Çünkü güçlü toplumsal bir birliktelik toplumun tüm kesimlerinin kendilerini bu toplumun bir parçası olarak hissetmesini gerektiriyor.

Almanya'da özellikle mülteci akınından sonra göç tartışmaları alevlendi... Böyle bir ortamda araştırmaya katılanların yüzde 80'inin "göçmelere yardım etmeyi" iyi bir yurttaş olmanın özellikleri arasında görmesine şaşırdınız mı?

Kösemen: Evet. Daha düşük bir sonuç bekliyorduk. Sadece 15 yıldır kendini göç ülkesi olarak nitelendiren Almanya'da bu sonuç yine çok iyi…

Sizin açınızdan araştırmanın ortaya koyduğu üzerinde düşünülmesi gereken sonuçlar ne?

Kösemen: Ben bu araştırmanın uyum tartışmalarını daha nesnel yürütmemiz gerektiğini ortaya koyduğu kanaatindeyim. Çünkü uyum sorunu olarak görülen pek çok konunun aslında jenerasyon sorunu olduğu, eski ve yeni jenerasyonlar arasındaki farklardan kaynaklanan bir çatışmanın yansıması olduğunu görüyoruz. Örneğin anketimize katılan 30 yaşın altındaki gençler hoşgörü ve farklı dinlere saygıya, 60 yaş üstü olanlardan daha büyük önem atfediyor. Oysa toplumsal tartışmalar, uyum tartışmaları, daha ileri yaştaki insanlar tarafından yürütülmekte. Bu kesimin algısı, çoğulcu, farklı kökenlerden insanlarla birlikte büyüyen, farkılıklara daha açık, bunu olağan, normal olarak değerlendiren gençlerden farklı…

Değer Akal

© Deutsche Welle Türkçe