Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier bugün Bellevue Sarayı'nda düzenlenen törenle, aralarında Türkiye kökenli Burak Yılmaz ve Gülaynur Kanaat Uzun'un da bulunduğu 28 kişiyi liyakat nişanı ile onurlandırdı.
"Geleceğin geçmişe dair güçlü bir belleğe ihtiyacı var" şiarıyla düzenlenen törende konuşan Steinmeier, liyakat nişanına layık görülenlerin yürüttükleri toplumsal çalışmalarla Almanya'daki haksızlıklar ile diktatörlüğün, özgürlük ve demokrasi tarihinin unutulmamasına katkı sağladıklarını söyledi. Steinmeier, "Sizler angajmanınızla kaynağı aydın bir vatanseverlik olan özgürlük ve demokrasi tarihine katkı sağlıyorsunuz… Almanya size minnettar" sözlerini kaydetti.
Nasyonal sosyalizm soykırımının, şiddetin kurbanlarında yol açtığı acının, komünist despotluğun her daim hatırlanması gerektiğini vurgulayan Steinmeier, "Bunları hatırlamak ne bir utanç ne bir zayıflıktır. Aksine: Bu insanlık onuru konusundaki duyarlılığımızı güçlendiriyor" dedi. Geçmişe eleştirel bakışın günümüzde daha uyanık olunmasına katkı sağladığını, bunun aynı zamanda da demokratik vatanseverliği güçlendirdiğini söyleyen Steinmeier, bu nişana layık görülenlerin aynı zamanda başkaları için de örnek ve esin kaynağı olabileceğini belirtti.
Liyakat nişanı ile onurlandırılanlardan 52 yaşındaki Gülaynur Kanaat Uzun duygularını DW Türkçe ile paylaştı.
Uzun, 60 sene önce Almanya'ya gelen ilk nesil göçmen kadınların çok acılar çektiğini anlatırken, "Aralarında annem de var. Ama benim de temsil ettiğim ikinci nesiller de çok çekti. İşte ben bu nişanı sadece kendime değil annem için, hem birinci hem ikinci nesil, çok çeken kadınlarımız için aldım" diye konuştu.
Cumhurbaşkanından bilim insanları, profesörler ve yazarlarla birlikte nişanı aldığına dikkat çeken Uzun, "Belki diğerleri bu ortamlara alışkın insanlar ama ben Neukölln'den sıradan bir vatandaş olarak geldim Bellevue Sarayı'na, çok heyecanlandım" dedi.
Liyakat nişanı alacağına dair mektubun kendisine kalp rahatsızlığı nedeniyle geçirdiği ameliyat sonrası, nekahat döneminde ulaştığını anlatan Uzun, "Beş stent takıldı, evdeydim, üzgündüm, neden oradan oraya koşturdum, neden bu kadar stres yaptım diye kendime kızıyordum, birden mektup geldi, mektup bana "Hayır, böyle düşünme, iyi ki bu kadar emek verdin' mesajını verdi" diye konuştu.
Berlin'in ağırlıklı olarak göçmenlerin yaşadığı Neukölln semtinde uzun yıllardır göçmenlere Mahalle Annesi olarak destek veren, herkesin kısaca Gül diye hitap ettiği Gülaynur Kanaat Uzun, annelerin çocuklarıyla gittikleri, aile ve eğitim danışmanlığı hizmetleri veren "Shehrazad" adlı lokalde çalışıyor. Göçmenleri Almanya'daki sosyal, siyasal sistem ve yararlanabilecekleri haklar hakkında bilinçlendiren Uzun, özellikle kadınları toplumsal ve ekonomik hayata katılımı konusunda cesaretlendiriyor, bu yolda onlara eşlik ediyor.
Uzun aynı zamanda özellikle kadınlar ve genç kızlar için "Route 44" adını taşıyan ve Neukölln semtinin günümüze uzanan göç tarihine ışık tutan şehir turu düzenlediğini aktardı, Almanya ve semtin tarihi konusundaki bilinçlenmenin göçmenlerin ikinci vatanlarına aidiyetlerini güçlendirdiğini kaydetti.
"Neukölln Yoksul Ama Yemekleri Zengin" adlı bir yemek turu da yaptıklarını aktaran Uzun, "İş yeri açmış, çalışan, gözleme, mantı yapan Türk kadınlarımızı desteklemek için bunu başlattık” dedi.
Liyakat nişanı alan 31 yaşındaki Duisburglu Burak Yılmaz'ın da sevinci büyük. DW Türkçe'ye konuşan Yılmaz duygularını, "Cumhurbaşkanı Steinmeier uzun süredir çalışmalarımı takip ettiğini söyledi… Muazzam bir onur, cumhurbaşkanından bizzat nişanı almak, takdir ve kabul görmek müthiş" sözleriyle ifade etti.
Pedagog Yılmaz, "Ben hatırlama kültürü alanında faaliyet gösteriyorum ve göç tarihinin, göçmen kökenin görmezden gelindiğine, özellikle okullarda gençlerin Alman ya da toplumun bir parçası olarak kabul görmediklerine tanık oluyorum. Uzun yıllardır görmezden gelinen bizler için bu nişana layık görülmemiz aynı zamanda verilen değerin, topluma sağladığımız katkının, göç tarihinin kabulünün de bir göstergesi" dedi.
Burak Yılmaz, liyakat nişanına 2012 yılından bu yana yürütülen projeyle, Müslüman gençleri Yahudi soykırımı ve Duisburg'daki nasyonal sosyalizm dönemi hakkında bilinçlendiren faaliyetleri nedeniyle layık görüldü. Yılmaz, antisemitizm ile mücadele kapsamında gençlerin nasyonal sosyalizm geçmişi hakkında bilgilendirildiğini, yaşadıkları kentte neler yaşandığı hakkında bilgi sahibi olmalarının sağlandığını, bu hazırlık sürecinden sonra Ausschwitz toplama kampına gittiklerini anlattı.
Yılmaz, "Son aşamada kampa gidiyoruz, çünkü antisemitizmin soykırım ile sonuçlandığını göstermeye çalışıyoruz. Gençlerin geçmişte gerçekte neler yaşandığını gördüklerinde çok üzüldüğünü, öfkelendiklerini hatta büyük bir şaşkınlık yaşadıklarını görüyoruz. Son olarak da hep birlikte bir tiyatro oyunu sergiliyor, bu duyguları sahneye taşıyoruz" dedi.
Almanya'daki Türkiye kökenlililer ve Müslümanlar arasında antisemitizmin çok büyük bir sorun olduğuna dikkat çeken Yılmaz, şu değerlendirmeyi aktardı:
"Büyükanne, büyükbabalarımız, annelerimiz ve babalarımız Türk televizyonlarını izliyor, örneğin Payitaht diye bir dizi var ve bu dizide çok klasik antisemitist kalıplar kullanılıyor, bu tür dizileri izleyen gençlere düşman imajı aktarılıyor. Bu sorunun bir yönü. Ama şunu da ifade etmek lazım. Antisemitizm sadece Türk veya Müslüman gençler arasında değil tüm toplumunda yaygın ve ciddi bir tehdit haline geldi."
Irkçılıkla karşılaşan Müslüman gençlerin nasıl antisemitist olabildikleri sorusunun kendisine çok sık yöneltildiğini anlatan Yılmaz, "Irkçılık ve antisemitizm ayrı şeyler. Duisburg'da aşırı sağcı Almanlar gösteri düzenlediğinde Türk sağcıların da aralarına katıldıklarına tanık olabiliyorsunuz ve birlikte antisemitist sloganlar atıyorlar. Antisemitizm demokrasi karşıtı olanların birleştiği bir nokta oluşturuyor" tespitini aktardı.
Aşırı sağın güçlendiğine dikkat çeken Yılmaz sözlerini şöyle tamamladı: "Eğitim programları devreye sokulmalı, tarih dersleri derinleştirilmeli. Aşırı sağ akımlar gelecekte yeniden suç işlemek için geçmişi unutturmak istiyor, unutulmaması için çabalamalı, günbegün demokrasi için mücadele etmeliyiz."