Almanya'da Müslümanlara eşitlik statüsü

Almanya'da Müslümanlara eşitlik statüsü

Almanya'da ilk kez Hamburg eyaletinde Müslümanlarla bir "Hak Eşitliği Antlaşması" imzalanacak. Antlaşmayla Müslümanlar da hukukî açıdan diğer dinî topluluklarla eşit bir statüye kavuşacak.

Almanya'da dört yıl önce Alman Hristiyan Demokrat Parti (CDU) ve Yeşil Alternatif Liste (GAL) koalisyonu döneminde başlayan müzakereler sonucunda ilk kez Hamburg'da Müslümanlarla hukukî alanda diğer dinî topluluklarla eşit haklar sağlayacak "Hak Eşitliği Antlaşması" imzalanacak.

Eylül ayında Hamburg'da iktidarda bulunan Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile İslam Şurası, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) ve İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ) arasında imzalanması beklenen "Müslümanlara Hak Eşitliği Antlaşması'na" Hamburg'da Hür Demokrat Parti (FDP) dışında bütün partiler sıcak bakıyor.

Antlaşma ile Müslümanların, Hamburg'un bir parçası olduğu, çoğulcu ve dünyaya açık bir toplumda Müslüman vatandaşların da dinî ibadetlerini yerine getirilmesinin kolaylaştırılması gerektiği ve dinî toplulukların dinî, kültürel ve toplumsal yaşamda " tanınması" ve "kabul edilmesi" amaçlanıyor.

 

Antlaşma neler getiriyor?

 

Antlaşmaya göre,dinî toplulukların temsilcileri doğrudan muhatap kabul edilecek, din dersleri müfredatını DİTİB, İslam Şurası ve İslam Kültür Merkezleri Birliği'nden oluşan ortak komisyon belirleyecek, İslam din dersi pedegojik eğitim alan öğretmenler tarafından verilecek, dinî bayramlarda Müslüman öğrenciler derslerden muaf tutulacak, kubbeli ve minareli cami inşasına onay verilecek, Müslüman öğrenciler ve kadınlar dinî inancından ve kılık kıyafetinden dolayı mesleklerini yerine getirmede hiçbir şekilde kısıtlanmayacak. Haftanın belirli gününde ve saatinde Müslümanlara özgü radyo ve televizyon yayınlarına izin verilecek.

Şu ana kadar Hamburg'daki okullarda din derslerinin içeriği Protestan Kilisesi tarafından belirlenmekteydi, bundan sonra ise artık Müslümanlara da ders içeriğini belirleme hakkı verilecek.

 

Siyasi parti ve STK'ların yaklaşımları

 

DİTİB Kuzey Almanya Teşkilat Başkanı Dr. Zekeriya Altuğ, Müslümanların haklarını savunma noktasında bu antlaşma ile hükümetin doğrudan Müslüman temsilcilerin muhatap alınacağını belirterek, böyle bir antlaşmanın imzalanmasında geç bile kalındığını söyledi. Almanya'da Müslümanlar ile olan ilişkilerin şu ana kadar "hoşgörü ve iyi niyet" çerçevesinde yürütüldüğüne dikkat çeken Altuğ, antlaşmanın imzalanmasıyla Müslümanlara verilecek kanuni hakların belirleneceğini vurguladı.

SPD Hamburg eyalet parlamentosu Meclis Grubu Başkanı Dr. Andreas Dressel, Hamburg'da Müslüman toplulukları ile imzalanacak antlaşmanın Müslümanlar açısından önemli bir sinyal olacağını söyledi. FDP Hamburg Meclis Grubunun uyum sözcüsü Martina Kaesbach ise antlaşmaya kuşkulu yaklaştıklarını belirtti.

Kaesbach, ‘'Antlaşma tasarısını parti içerisinde tartışmaktayız.Birtakım kritik sorunlar var.Tasarıyla, başörtüsünden burkaya kadar öğretmenlerin ders vermesi mümkün olabileceği mi öngörülüyor?Hamburg'daki din eğitimi uygulaması nasıl olacak? Müslümanlara özgü radyo ve televizyon yayınlarının etkisi nasıl olacak? Öncelikle bu gibi sorunları aydınlatmamız gerekiyor'' dedi. Hamburg'da imzalanacak "Müslümanlara Hak Eşitliği Antlaşması"nın diğer eyaletlere de örnek teşkil etmesi bekleniyor. Hatta bu antlaşmanın bir benzerinin Bremen eyaletinde de imzalanması için gerekli çalışmalara başlanmış durumda.

 

Din özgürlüğüne anayasa güvencesi

 

Almanya'da kilise ile devlet arasındaki ilişkinin çerçevesi, 1949 yılında kabul edilen Federal Almanya Anayasası tarafından çiziliyor. Federal Anayasa'da, din, inanç ve mezhep özgürlüğü ve dinî inançlarının gereğini serbestçe yerine getirme hakkı teminat altına alınıyor. Bu hak, bireyin dinini veya inancını değiştirme özgürlüğünü ve dinini veya inancını tek başına veya topluca, açıkça veya özel tarzda, ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle yaşama özgürlüğünü de içeriyor.

Devlet düzeninin dinî topluluklarla ilgili olarak yaptığı işler, onlara din özgürlüğü tanımak ve gelişmiş pratik işbirliği halinde devlet ile kilisenin kurumsal olarak birbirinden ayrılmasıyla sınırlı kalmıyor. Aksine özellikle anayasanın 140'inci maddesinde bu konudaki ayrıntıları (kişinin dinini kendisinin seçme hakkı, kamu kurumu statüsü, kilise vergisi alma hakkı, devlet yardımları, sekülerizasyondan koruma ve daha başka detayları) da düzenliyor. (BBC Türkçe)