Almanya'dan notlar (6 Mayıs 2009)

Almanya'dan notlar (6 Mayıs 2009)
Gürsel Köksal bildiriyor...Katliam, Almanya'da da manşetlerde Mardin'deki “töre katliamı” Alman medyasında geniş yer buldu. Konuyla ilgili haber ve yorumlarda, katliam ayrıntılı olarak ele alındıktan sonra, Türkiye'deki koruculuk sistemiyle ilgili tartışmalara geniş yer verildi. Koruculuk sistemine ilişkin eleştiriler, araştırma sonuçları ve bölgedeki “feodal yapıyı koruyan, güçlendiren” bu sistemin artık kaldırılması çağrıları yayınlandıktan sonra, bunun zorluklarına değinildi, örneğin bu sistem sayesinde hiçbir mesleki eğitimi olmayan onbinlerce kişinin bir “iş”i olduğuna işaret edildi. Bu arada haberlerde katliamın meydana geldiği Bilge köyünün “Kürt nüfüsun çoğunlukta olduğu” bir bölgede yer aldığına gönderme yapıldı. Tageszeitung (TAZ) bunu haberin başlığında, bölgeyi 'Kürdistan' diye nitelendirerek "Kürdistan'daki şiddet Türkiye'yi şok etti" verirken, Die Welt gazetesinde ise “Aslında bu namus cinayeti ve zorla evlendirme gibi daha çok arkaik bir Kürt geleneği. Bu gibi şeyler dışarıda 'Türklere' özgü olarak gösterilmesi nedeniyle Türkiye'de insanlar çok bozuluyor” denildi. Yine tüm haberlerde Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül'ün konuyla ilgili açıklamaları, çözüm çağrıları da yer aldı. Öte yandan Berlin merkezli Tagesspiegel gazetesinde yayınlanan bir yorum yazısında, bu katliamdan hareketle Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olup, olamayacağı sorgulamasına kalkışan Alman politikacılar eleştirildi. İstanbul'dan yazan Susanne Güsten'in yorumunda, “Türkiye'nin AB'ye üye olup, olamayacağı elbette tartışılabilir. Ancak işlenmiş bir suçla, bu suç ne kadar iğrenç olursa olsun, AB'ye üye olabilmenin ne ilgisi var?” diye soruldu ve Avrupa'daki sübyancılık suçlarına, okullarda çok sayıda can alan amok koşularına, İtalya'daki kan davalarına işaret edildikten sonra, “Türk devleti kan davasıyla etkin mücadele etmemekle suçlanabilir ve suçlanmalıdır. Ama işlenen her barbarca suç bir ülkenin Avrupa'ya uygunluğuna engel olacaksa, Avrupa Birliği'nde kısa sürede bir üye bile kalmazdı” denildi. Hıristiyan demokratlar, Başkonsolos Kıvanç'ı istemiyor Türkiye'nin Düseldorf Başkonslosu Hakan Kıvanç'a yönelik tepkiler yoğunlaşıyor. Son olarak iktidar partileri CDU ve CSU'lu politikacılar, bir bildiri yayınlayarak, Mor Gabriel Manastırı'yla ilgili bir toplantıda Almanlar hakkında ırkçı açıklamalarda bulunduğu ileri sürülen Kıvanç'ın Türkiye'ye çekilmesi için Alman Dışişleri Bakanlığı'nın devreye girmesi istendi. Açıklamada 22 Şubat 2009'da gerçekleştirilen toplantıya katılanlardan güvenlik nedeniyle isimlerinin açıklanmasını istemeyen ikisinin Kıvanç'a yönelik suçlamaları doğrulayan yeminli ifadelerine dikkat çekildikten sonra, “Başkonsolos Kıvanç'ın Almanya'da görev yapmasının imkanı kalmamıştır. Federal Dışişleri Bakanlığı'ndan, onun Almanya'daki görevinden çekilmesi için Türkiye nezdinde girişimde bulunmasını talep ediyoruz. Dışişleri Bakanlığı, Kıvanç olayına daha fazla tepkisiz kalmamalıdır” denildi. Açıklamada milliyetçi Türk çevrelerin toplantıya katılanlar üzerinde baskı kurdukları ve bu nedenle bunların kamuoyu önüne çıkmaya çekindiklerine değinildikten sonra, Başkonsolos'un hakkındaki suçlamaları reddederken, “terör örgütlerinin destekçilerinin karalama kampanyası”ndan söz etmesi de eleştirilerek, Mor Gabriel Girişimi'nde yer alan gruplardan hiçbirinin şimdiye kadar terör örgütleriyle herhangi bir ilişkiyle suçlanmadığı, aksine özellikle başarılı entegrasyon çalışması sürdürdükleri savunuldu. Öte yandan Mor Gabriel Girişimi'nden yapılan açıklamada da aynı suçlamalara yer verildikten sonra, Almanya'da yayınlanan Türk gazetelerinin bazılarının bu konudaki yayınları eleştirildi ve “Alman politikası tavır almalı, kendi toplumunu ve onun bir parçası olan Ermenileri, Süryanileri, Pontus Rumlarını, Alevileri ve Kürtleri Türk diplomatlarının siyasal tahriklerine ve Türk kitlesel medyalarının kışkırtmalarına karşı korumalıdır” denildi. Tartışmanın arka planı: Başkonsolos Kıvanç, Süryanilerin Mardin'in Midyat ilçesindeki Mor Gabriel Manastırı'nın mülkiyetinin mahkeme kararıyla cemaatin elinden alınması olasılığına karşı faaliyette bulunan girişimin temsilcileriyle 22 Şubat'ta Düsseldorf'ta buluştu. Mor Gabriel Girişimi'nde yer alan Ressam İsmail Çoban'ın önayak olmasıyla gerçekleştirilen görüşme sırasında Başkonsolos'un “Eğer Almanların damarını keserseniz kahverengi (nazilerin sembolü) kan akar” gibi, Alman toplumuna yönelik ağır suçlamalar içeren sözler sarfettiği ileri sürülüyor. Bu sözlerin toplantıya katılanların tepkisini aldığı, tartışma çıktığı ve bu arada Başkonsolos'un sözlerinin dışarıya yansıtılmaması ricasında bulunduğu da ileri sürülüyor. Kölner Stadt Anzeiger gazetesinin toplantıya katılanlardan biri tarafından hazırlandığı ve sözkonusu iddiaları içerdiği ileri sürülen bir tutanağa dayarak yayınladığı bir haberin ardından konu kamuoyunun gündemine geldi. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada “Türkiye'nin Berlin Büyükelçiği'yle temasa geçildiği ve bu konuda bir açıklama istendiği” belirtildi. Başkonsolos Kıvanç ise bir açıklama yaparak hakkındaki iddialar için “tamamen uydurma” dedi. Ressam İsmail Çoban da toplantıda sözkonusu sözlerin sarfedilmeği, tutanak tutulmadığı açıklamalarında bulunarak, Kıvanç'a destek çıktı. Ancak Mor Gabriel Girişimi, toplantıya kadılanların çoğunun sözkonusu iddialar doğrultusunda ifade verebileceğini açıklayarak, suçlamalarını ve Başkonsolos'un görevden uzaklaştırılması çağrısını yeniledi. Mor Gabriel Manastırı'na destek girişiminde yer alan örgütler: Almanya'daki Süryaniler Federasyonu, Almanya'daki Ermeniler Merkez Konseyi, Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu, Avrupa'daki Postus Rumları Dernekleri Birliği, Kürdistan Dernekleri Birliği (KOMKAR), Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu, Almanya Alevi Gençlik Birliği. Türk kökenli milletvekili, Berlin'deki siyasal dengeyi sarstı Almanya'nın başkenti Berlin'de Eyalet Meclisi'nin Türk kökenli sosyal demokrat üyelerinden Canan Bayram'ın partisinden ayrılarak, Yeşiller'e geçmesiye siyasal aritmetik değişti. „Kadın politikaları sözcüsü“ olduğu Almanya Sosyal Demokrat Partisi'nin (SPD) Berlin'deki önde gelen yöneticilerini „kadınların eş haklara sahip olduğunu belirten“ yasaları dikkate almamakla suçlayan, partisinin sığınmacılarla ilgili politikalarını eleştiren Bayram, son olarak Berlin İçişleri Senatörü'nün 1 Mayıs'taki şiddet eylemlerini bir kadına yönelik kitlesel tecavüz olarak değerlendirmesi ve tüm tepkilere rağmen kadınlardan özür dilememesi üzerine istifa kararı aldı. 2006'daki eyalet seçiminde Berlin'in Türklerin yoğun olduğu Friedrichhain-Kreuzberg bölgesinde doğrudan milletvekili seçilen Bayram'ın transferiyle Yeşillerin Eyalet Meclisi'ndeki milletvekili sayısı 24'e çıkarken, SPD'nin milletvekili sayısı da 52'ye düştü. Bu durumda Klaus Wowereit liderliğindeki SPD-Sol Parti koalisyonunun 149 üyeli Eyalet Meclisi'ndeki çoğunluğu 75'e 74 oldu. SPD'den yapılan açıklamalarda, 2011'e kadar hükümette kalmaya kararlı olunduğu belirtilerek, erken seçim, SPD-Yeşiller koalisyonu gibi çözümlere karşı çıkıldı. Ancak konuya geniş yer veren Berlin medyası, Wowereit'in zaman zaman mecliste çoğunluğu sağlamakta zorlanacağı ve bu nedenle bazı önemli kararları alamayacağı iddialarına geniş yer verilerek, bazı politikacıların erken seçim kararı alınması ya da SPD'nin Sol Parti yerine, Yeşiller'le koalisyona girmesi önerilerine geniş yer verildi. Böylece Almanya'daki Türk kökenli milletvekilleri aritmetiği de değişti. Şu anda federal ve eyalet meclislerindeki Türk kökenli 24 milletvekilinin 8'i Yeşillerden, 7'si Sol Parti'den, 6'sı SPD'den, 3'ü de CDU'dan. Avrupa'da İslam, Frankfurt Üniversitesi'nde tartışılacak Frankfurt Üniversitesi'ne bağlı İslam Dini Vakıf Kürsüsü, 5 mayıs – 7 temmuz tarihleri arasında düzenlediği bir dizi toplantıyla „Avrupa'da İslam ve Müslümanlar“ konusunun çeşili boyutlarıyla ele alınmasını hedefliyor. Halka da açık olan toplantılarının bazılarının konferanslar ve bazılarının çeşitli sosyal bilim ve ilahiyat uzmanları arasında tartışmaları içereceği belirtiliyor. Almanya'da Müslümanların „temsili“ gibi pratik sorunlardan, „İslam ilahiyatının üniversitede kurumsallaştırılması“ gibi teorik sorunların tartışılacağı öğrenildi. Öte yandan yine Frankfurt Üniversitesi'nde önümüzdeki eğitim döneminden itibaren İlahiyat Fakültesi'ne bağlı olarak Alevilik bölümü başlıyor. Bu bölümün Alman okullarındaki „Alevilik din dersleri“ne öğretmen yetiştirme hedefli olduğu. Türkiye'nin desteğiyle kurulan İslam Dini Vakıf Kürsüsü de Almanya'daki camilerde görev alacak personeli ve okullardaki İslam din dersi için öğretmen yetiştirmeyi hedefliyor. [email protected] Dogan Media International / Frankfurt 5 Mayıs 200930 Nisan 200928 Nisan 200926 Nisan 200924 Nisan 200922 Nisan 200921 Nisan 200917 Nisan 20095 Nisan 20092 Nisan 20091 Nisan 200928 Mart 200926 Mart 200925 Mart 200924 Mart 200923 Mart 200921 Mart 200920 Mart 200918 Mart 200917 Mart 200912 Mart 200911 Mart 200910 Mart 20096 Mart 20095 Mart 200927 Şubat 200925 Şubat 200924 Şubat 200920 Şubat 200919 Şubat 200918 Şubat 200917 Şubat 2009