Berlin Duvarı’nın ardından Doğu Almanya rejiminin yıkılmasıyla iki Almanya’nın birleşmesi, Alman tarihi için olduğu kadar dünya tarihi açısından da bir dönüm noktası.
1980'li yılların sonlarında Doğu Almanya’ya komşu sosyalist ülkelerde değişim rüzgârları esmeye başlamıştı. Ancak Doğu Almanya Devlet Başkanı Erich Honecker, ülkesinin bu rüzgâra kapılmaması içinden elinden geleni yapıyordu. 1989 yılında Honecker halkına, “Bu duvar 50 yıl sonra da, 100 yıl sonra da burada kalacak, çünkü bu duvarın kurulmasına neden olan faktörler henüz ortadan kalkmadı” şeklinde seslenmişti.
Ancak Honecker haksız çıktı. Binlerce Doğu Alman, 9 Kasım 1989 akşamı Batı’ya geçmek üzere Berlin Duvarı’na hücum etti. Duvar yıkıldı. Doğu ve Batı Almanyalılar, kendilerini 28 yıl boyunca ayıran duvarın yıkılışını kutladı.
İki Almanya’nın birleşmesini hazırlayan en önemli olay kuşkusuz Berlin Duvarı’nın yıkılışı oldu. İki Almanya bu olaydan yaklaşık bir yıl sonra 3 Ekim 1990'da resmen birleşti. Peki, acaba "birleşmenin" üzerinden geçen bunca yılın ardından Almanya’nın doğusu ile batısı arasında bir normalleşmeden söz etmek mümkün mü?
İki Almanya’nın birleşme döneminde Federal Almanya’nın Başbakanı olan Helmut Kohl, 1990 yılında Doğu Alman halkına hitaben yaptığı konuşmada, “birlikte refah dolu bir ülke yaratacağız” derken birleşmenin kaplumbağa hızıyla yürüyeceğini muhtemelen kendisi de düşünmemişti.
Birleşmenin ardından iki Almanya’nın siyasi, jeolojik ve toplumsal anlamda birlikte büyümesi gerekiyordu. Ancak ekonomik anlamda doğu ve batı birbirinden çok farklıydı. Doğu’da sanayi uluslararası arenada rekabet edebilecek durumda değildi. Çalışan fazlası, üretim açığı, ürün kalitesinde Batı'ya oranla büyük eksiklik yaşanıyordu.
Eski Doğu Almanya’nın yeniden imarı uzun yıllar aldı. Birleşmeden sonra Doğu Almanya’nın altyapısı tamamen yenilendi. Otoyollar, karayolları genişletildi, kentlerin merkezleri elden geçirildi, konutlar yeniden inşa edildi ve tadilattan geçirildi. Batı eyaletlerindeki çalışanların maaşlarından hâlâ kesilmekte olan dayanışma vergileriyle birlikte bölgeye yüz milyarlarca euro yardım aktı.
Ancak Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nin 1945'te kurulmasıyla başlayan Batı’ya göç hala devam ediyor. Batı’ya büyük göçün başlıca sebebi, doğuda ekonomik büyümenin nispeten daha yavaş ilerlemesi. Doğu eyaletlerinde işsizliğin batıdakine göre iki kat daha fazla olması da mevcut durumu ortaya koyuyor.
Rakamlar birleşmeden 22 yıl sonra Doğu ve Batı arasındaki uçurumun yeniden derinleştiğini gösteriyor. Birleşmenin ardından Almanya'ya eklenen eski Demokratik Almanya eyaletlerinin gayrisafi yurtiçi hâsılası son dönemde yüzde iki oranında düştü ve bu haliyle Almanya'nın batısının yüzde 71'i düzeyinde bulunuyor. Maaş ve ücretler Batı ile karşılaştırıldığında dörtte bir oranında daha düşük.
Buna karşılık Almanya'nın batısındaki bazı bölgelerin de en az doğudaki bölgeler kadar yardıma ihtiyaç duyduğu da bir sır değil. Teşvik fonlarının tüm eyaletler arasında nasıl bölüştürüleceği konusu Almanya'da hararetli tartışmalara yol açıyor. 2013 yılında yapılacak genel seçimlerin ertesinde Doğu'daki eyaletler için düşünülen dayanışma paktının başlıca gündemlerden biri olacağı tahmin ediliyor.