T24 Haber Merkezi Derleme: Metin Kaan Kurtuluş
Almanya Başbakanı ve CDU (Hristiyan Demokrat Birliği) lideri Angela Merkel, pazartesi günü bir dahaki kongrede parti liderliğine aday olmayacağını ve 2021’de başbakanlık dönemi dolunca siyaseti bırakacağını açıkladı.
Avrupa’nın en güçlü ekonomisine 2004’den beri liderlik yapan Merkel siyaseti bırakacağını söyleyince, birçok gazete aynı yorumda bulundu: Bir devir sona eriyor. Merkel, bazı insanlara göre tüm Avrupa’nın de-facto lideriydi. ABD’de Donald Trump’ın başkan seçilmesiyle birlikte onu ‘’Özgür Dünya’nın yeni lideri’’ ilan edenler bile oldu. Merkel, erkeklerin hakim olduğu bir sektör olan siyasette yükselmeyi ve tüm dünyaya kendini kabul ettirmeyi başardı, dolayısıyla bu ani istifa kararı birçok kişiyi şok etti.
Her şeyden önce, Merkel’in parti liderliğini bırakması, CDU'nun panik halinde bir lider arayacağı anlamına geliyor. Merkel, her ne kadar son zamanlarda etkinliği tartışılıyor olsa da, çok nüfuslu bir lider ve CDU zaten azalmakta olan oylarını korumak istiyorsa en az onun kadar etkin bir lider çıkarmak zorunda. Ülkemizin siyasal tarihinde de buna benzer örnekler var, örneğin Anavatan Partisi Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı'na geçişinden sonra onun gücünde bir lider bulmakta zorlanmış ve sonunda bir dönem sonraki seçimlerde iktidarı kaybetmişti. Washington Post’a göre CDU içindeki liderlik yarışı büyük ihtimalle bir referanduma dönüşecek ve bu koltuğa çok talep olacak çünkü CDU’nun lideri bir dahaki seçimde başbakan olmak için favori haline geliyor.
Merkel iktidarda bulunduğu son yıllarda birçok şeyle mücadele etmek zorunda kaldı. Üst üste gelen borç krizleri, Avrupa’da giderek artan sağcı popülizmi ve Suriyeli sığınmacıların Almanya'ya kabul edilmesi kararını verdiğinde halkın bazı kesimlerin gösterdiği sert tepki bunlardan sadece birkaçı. CDU’nun 2017 seçimlerinde oy kaybetmesinin sebebini birçok kişi Merkel’in sığınmacı krizindeki tutumu olarak göstermişti. Bu seçimlerin ardından meclise giren partiler bir koalisyon hükümeti kurmakta çok zorlandı. CDU sonunda meclisin ikinci büyük partisi Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile büyük koalisyonu kurdu. Bu koalisyon Merkel ile SPD arasındaki çekişmeleri durdurmadı.Ayrıca bu karar aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) Partisini ana muhalefet haline getirdi.
Merkel’in kararında üst üste gelen eyalet seçim mağlubiyetlerinin de rol oynadığı söyleniyor. Almanya’nın finansal başkenti Frankfurt’un da içinde bulunduğu Hesse eyaletinde CDU geçen seçimlere nazaran tam 10 puan kaybederek yüzde 28’e geriledi. Kardeş partisi CSU’nun (CDU’nun bavyera kolu) partinin kalesi olarak bilinen Bavyera’da ciddi derecede puan kaybetmesi, muhafazakar seçmenin Merkel’e olan güvenini kaybetmesi olarak yorumlandı. Seçim sabahı, İngiltere’nin Express gazetesi Bavyera’daki seçimin Merkel’in sonunu getirecek sürecin fitilini yaktığını söylemişti.
CDU’nun Berlin Milletvekili Thomas Heilmann, “Bu bize çok doğal bir tekrar başlama fırsatı verecek, buna çok ihtiyacımız vardı. Ona çok sağdığım, sadakatimizi fazlasıyla hak etti ancak bu sadakat gerçeği görmemi engellemiyor. Aldığı sonuçlar eskisinden uzak’’ yorumunda bulundu.
Merkel’in kendisinden sonra partinin başına kimin geçmesini istediği hakkında pek bir yorumu bulunmuyor. Fakat iddialara göre Merkel, bu sene içerisinde kendisinden sonra CDU Genel Sekreteri Kramp-Karrenbauer’in yerine gelmesinde memnun olacağını belirtti. Kramp-Karranbauer Almanlar arasında ‘’mini- Merkel’’ olarak biliniyor.
CDU’nun yeni bir lider seçeceği kongre Aralık’ta yapılacak, Almanya’da başbakanlık seçimi ise 2021’de yapılacak. Muhalefet partilerinin erken seçim için baskı yapması bekleniyor.