"Alparslan’ın kayıp mezarı, açgözlü birkaç Alman yüzünden bulunamıyor"

"Alparslan’ın kayıp mezarı, açgözlü birkaç Alman yüzünden bulunamıyor"

Habertürk yazarı Murat Bardakçı, Selçuklu Sultanı Alparslan'ın 1072'de Horasan'da öldüğünü  ve cenazesinin bugün Türkmenistan'da bulunan Merv şehrine defnedildiğini hatırlatarak "Türk Tarihi’nin en büyük kumandanlarından biri olan Alparslan’ın kabri, Türkmenistan’a giden birkaç açgözlü Alman arkeoloğun ettikleri iş yüzünden hâlâ kayıp" dedi.

Murat Bardakçı'nın "Alparslan’ın kayıp mezarı, açgözlü birkaç Alman yüzünden bulunamıyor" başlığıyla yayımlanan (27 Ağstos 2017) yazısı şöyle:

Selçuklu Sultanı Alparslan 1072’de Horasan’da katledildi, cenazesi bugün Türkmenistan’da bulunan Merv şehrine götürülüp defnedildi ama mezarı kayboldu. Türkiye, Türkmenistan ile Alparslan’ın kabrinin bulunabilmesi için 2013’te bir protokol imzaladı, kazılara başlandı ama kazı heyetindeki Alman arkeologların Aşkabat Havaalanı’nda tarihî eserlerle yakalanması üzerine Tükmenistan verdiği izinleri iptal etti. Alparslan’ın mezarı, işte bu birkaç açgözlü Alman yüzünden hâlâ kayıp!

Malazgirt Zaferi’nin 946. yıldönümü dün büyük bir törenle kutlandı ve bu kutlama devletin zirvesinin en yoğun şekilde katıldığı tarihteki ilk program oldu.

Malazgirt’te dün yapılan törenlerin benzerleri daha önce de düzenlenmiş ve zamanın cumhurbaşkanları, 1956’da Celâl Bayar, 1971’de de Cevdet SunayMalazgirt’e gitmişlerdi ama Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yanısıra Başbakan ile Genelkurmay Başkanı’nın da hazır bulundukları dünkü program, devletin Malazgirt’te en üst seviyede iştirak ettiği ilk tören oldu.

İki kayıp mezar

Büyük Selçuklu İmparatoru Alparslan’ın 1071’in 26 Ağustos’unda kazandığı zaferi böyle kutluyoruz ama Anadolu’nun kapısını Türkler’e açan zaferin kahramanının, mezarının nerede olduğunu hâlâ bilmiyoruz!

Alparslan, Malazgirt’ten bir sene sonra, 1072’de, esir aldığı bir kale kumandanı tarafından öldürülmüş, cenazesi bugün Türkmenistan’da bulunan tarihî Merv şehrinde defnedilmiş ve aradan asırlar geçince mezarının yeri unutulmuştu...

Mezarı kayıp tek kahraman sadece Alparslan değildir; hayattan 1566’da Zigetvar kuşatması sırasında ayrılan ve cenazesi tahnit edilen Kanunî Sultan Süleyman’ın iç organlarının defnedildiği yer de kayıptır ve her iki kabir uzun seneler boyunca aranmalarına rağmen hâlâ bulunamamıştır!

Alparslan’ın mezarının ortaya çıkartılabilmesi çabaları yıllar önce başladı, Merv’de Türkiye’nin öncülüğünde kazılar yapıldı ve ilk zamanlarda TÜBİ- TAK’ın, daha sonra Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı’nın yani “TİKA”- nın desteği ve Alman arkeologların da katılımı ile devam eden kazılardan henüz bir netice elde edilemedi, üstelik sonuca tam yaklaşıldığı sırada kazıların durdurulması mecburiyeti ortaya çıktı.

Alparslan'ın minyatürü

"Alparslan'ın mezarının yerini keşfettim"

Kazılar bundan birkaç sene önce devam ettiği sırada, Türk Tarih Kurumu’nun eski başkanlarından ve şimdi milletvekili olan Prof. Yusuf Halaçoğlu tuhaf bir açıklama yapmış, Alparslan’ın mezarının yerini 2008’de “keşfettiğini” ama bunun siyasî malzeme hâline getirilmemesi için “söylemeyeceğini” duyurmuştu!

Şimdi, Alparslan’ın mezarının ortaya çıkartılma macerasını kısaca nakledeyim:

Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan, Malazgirt zaferinden sonra Horasan taraflarında sefere çıkmış ve 1072’de fethettiği bir kalenin yine kendisi gibi Türk olan kumandanı tarafından henüz kırklı yaşlarının başında iken hançerlenerek şehid olmuştu...

Melikşah'ın kitabesi

Hükümdarın naaşı Horasan’dan Türkmenistan’a götürüldü ve Merv’de babası Çağrı Bey’in kabrinin bulunduğu Cuma Camii’ndeki türbeye defnedildi...

Sonra aradan asırlar geçti ve Alparslan’ın mezarının yeri unutuldu! Zira, Merv’de üç, bir tahmine göre de dört ayrı “Cuma Camii” vardı, hükümdarın bu camilerden hangisine defnedildiği bilinmiyordu, camilerin bulundukları düşünülen yerler arkeolojik alan hâline gelmişlerdi.

Kazı ekibi, hükümdarın kabrinin bu camilerden biri olan Macan’da bulunduğuna inanıyordu. Zira diğer camiler Selçuklular’ın Merv’i fethettikleri senelerden çok daha önce terkedilmiş bölgelerde kalıyorlardı, o bölgelerde eski yıllarda da kazılar yapılmıştı ama şehrin merkezindeki Macan Camii hem Selçuklu Devleti’nin önemli hükümdarlarından Sultan Sencer’in türbesine yakın bir yerde idi, hem de Alparslan’ın zehirlenerek öldürülen oğlu Melikşah’ın mezartaşı kitabesi 19. asırda burada bulunmuştu...

Alparslan’ın mezarının bulunabilmesi için TİKA’nın Merv’de başlattığı ama durdurulan çalışmalardan biri

Havaalanındaki hadise

2013’te, Türkiye ile Türkmenistan arasında Alparslan’ın mezarının aranması ve bulunduğu takdirde üzerine Türkiye tarafından bir türbe inşa edilmesi konusunda bir protokol imzalandı ve kazı faaliyeti bu protokolün ardından TİKA’nın da desteği ile yoğunlaştı...

Ama, 2015’te tatsız bir hadise oldu:

Macan Camii’nin bulunduğu ve avlusu ile beraber birkaç futbol sahası genişliğinde olan arazide kazılar, beraberce çalışan Türk ve Alman arkeologların belirledikleri 47 ayrı noktada yapılıyor, burada gelişmiş teknolojiden de istifade ediliyor, yani toprağın altını gösterebilen tarama sistemleri kullanılıyordu. Merv’in tarihî kısmındaki Gâvur Kalesi ile Sultankale’de yapılan taramalardan sonra Sultan Sencer’in mezarının bulunduğu bölgede yoğunlaşıldı ve kazılara türbenin çevresinde devam edildi.

Tatsızlık işte bu sırada yaşandı: Mezarın her an bulunabileceğine inanıldığı sırada Alman heyetin bazı mensupları Aşkabat Havaalanı’nda tarihî eserlerle yakalanıp kaçakçılıkla suçlandılar, Türkmenistan verdiği kazı izinlerini iptal etti ve Alparslan’ın mezarının seneler boyu devam eden arama faaliyeti son buldu!

Türk Tarihi’nin en büyük kumandanlarından biri olan Alparslan’ın kabri, işte Türkmenistan’a giden birkaç açgözlü Alman arkeoloğun ettikleri bu iş yüzünden hâlâ kayıp!

Malazgirt Muharebesi’nde mağlûp olup Alparslan’a esir düşmesi Anadolu’nun kapılarının Türkler’e açılması ile neticelenen Bizans İmparatoru Romen Diyojen,Bizans’ın güçlü ailelerinden birine mensuptu.

İdamdan tahta giden yol

1067’de devleti ortaklaşa idare eden Bizans’ın eski imparatoru Onuncu Kostantin’in oğullarının tahttan indirilmeleri için hazırlanan bir darbe girişimine katıldı ama yakalanıp idama mahkûm edildi. İdamından birkaç saat önce eski imparator Konstantin’in devletin asıl hâkimi olan karısı ve tahtın nâibesi İmparatoriçe Eudokia’nın huzuruna çıkartıldı ve bu karşılaşma Romen Diyojen’in kaderini değiştirdi: Eudokia idama mahkûm isyancı askerin cezasını affetti, affetmekle de kalmadı, Romen Diyojen ile evlendi ve oğulları adına oturduğu Bizans tahtına ortak yaptı!

İmparatorluğun doğu sınırları o senelerde Selçuklu akınlarına uğruyordu. “Dördüncü Romanos” unvânını alan Romen Diyojen bu akınları durdurabilmek için üç askerî harekât yaptı. 1069’da Selçuklu ordularını mağlûp ederek Fırat’ın doğusuna püskürttü ve Alparslan’ın Mısır seferine hazırlanmasından istifade ederek sınırlarını tamamen temizlemek maksadıyla tekrar doğuya yöneldi.

Katır üzerindeki rahip

Ama, Alparslan’ın bu harekâtı haber alarak Bizans ordusunun üzerine yürümesi, Romen Diyojen’in iktidarının da sonu oldu: 26 Ağustos 1071’de Malazgirt’te yaşanan meydan muharebesinde yaralanıp esir düştü.

Alparslan tarafından gayet nazik şekilde karşılanan İmparator birkaç gün Selçuklu karargâhında kaldı ve Selçuklu Sultanı’na kendisi için hayli yüksek meblâğda bir fidye ve yıllık vergi ödeme sözü verdikten sonra serbest bırakıldı.

Malazgirt’te imparatoru savaş meydanında bırakarak kaçan bazı Bizans generalleri ise, Romen Diyojen’in İstanbul’a dönüşü sırasında imparatorluğu ele geçirdiler, iktidarı Dukas Hanedanı’na verdiler ve Adana’da yakalayıp rahip elbisesi giydirdikleri sabık imparatoru bir katıra bindirerek binbir aşağılama ile İstanbul’a getirdiler.

Romen Diyojen’in İstanbul’a varmasından hemen sonra, 1072 Haziran’ında gözlerine mil çekildi, Kınalıada’daki bir manastıra gönderildi ve uğradığı mağlûbiyet ile Anadolu’nun kapılarını Türkler’e açan Dördüncü Romanos hayattan gözlerindeki yaralar yüzünden birkaç gün sonra Kınalıada’da ayrılıp gitti.