Birleşik Haziran Yürütme Kurulu üyesi ve ÖDP Eşbaşkanı Alper Taş, "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"nin yüzde 51.4 "evet" oyuyla kabul edildiğinin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından açıklanmasıyla sona eren halk oylaması hakkında "Bu şaibeli bir sonuçtur ve evetin meşruiyeti yoktur" görüşünü savundu. "Biz CHP’nin yerinde olsaydık Cumhurbaşkanı ve Başbakan konuşma yapmadan önce bu referandumun gayri meşru olduğunu ilan eder, referandumun iptal edilmesini isterdik. ÖDP olarak da bunu yaptık" açıklamasında bulunan Taş, "Sokakta çare ve çözüm bulunmaz sözleri yalan. Burada sokaktan kasıt tabii ki çatışma değil. Ancak kitlesel demokratik protestolar yapılmalıydı. Maalesef CHP gayri meşruluğun üzerine gidecek politik çizgiden uzak durdu" eleştirisini dile getirdi.
Alper Taş, Cumhuriyet gazetesinden Ali Açar'ın sorularını cevapladı:
- Referandumda çıkan sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yüzde 48.6 bir başarı mıdır?
Bu oran her şey bir yana büyük bir başarı. Bunun nasıl ortaya çıktğı ortada. Hangi baskıya, adaletsizliğe ve eşitsizliğe karşı ortaya çıkması başarıdır. Ancak bu oran gerçek bir oran değildir. Çünkü hayır kazanmıştır. Sandıkta kazanan hayır çalınmıştır. Bizim gördüğümüz tablo hileli bir seçim olmuştur. Hayır her açıdan, politik, ahlaki ve sosyolojik olarak kazanmıştır. Bu şaibeli bir sonuçtur ve evetin meşruiyeti yoktur. 16 Nisan’da YSK eliyle sivil darbe sürecini gördük. Milletin iradesine darbe yapıldı. Bu referandumdan anlamlı bir evet çıkmamıştır ve kapsamlı anayasa değişikliğini toplum onaylamamıştır. Bu ülkenin geleceğini bu oranlarla inşa edemezsiniz
- Seçimlerde birçok usulsüzlük yapıldığını ortaya koyan videolar ve belgeler ortaya çıktı. Bunu nasıl okumak ve değerlendirmek gerekir?
Bu bir siyasal anlayışın ahlaken çürüdüğünü ortaya koyuyor. Usulsüzlükler referandumda başlamadı. Bu paketin meclise getirilme sürecinden bu yana yaşandı. Vekillerin açık oy kullanması bile bu paketin ortadan kalkmasına tek başına nedendir. Yine OHAL şartlarında referandum gerçekleştirildi. Devletin bütün olanakları evet için kullanıldı. Mühürsüz oy pusulaları kabul edildi, sandıkların başında silahlarla beklendi, seri oy kullanımı yapıldı. Hayırcıların böyle usulsüzlükler yaptığını göremezsiniz. Hayır burada ülkenin ahlakını da temsil etti. O yüzden dediğimiz gibi bizim nazarımızda hayır kazanmıştır.
- CHP’ye sine-i millete dönme çağrısı yapıldı ancak karşılık bulmadı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz CHP’nin yerinde olsaydık Cumhurbaşkanı ve Başbakan konuşma yapmadan önce bu referandumun gayri meşru olduğunu ilan eder, referandumun iptal edilmesini isterdik. ÖDP olarak da bunu yaptık. Sokakta çare ve çözüm bulunmaz sözleri yalan. Burada sokaktan kasıt tabii ki çatışma değil. Ancak kitlesel demokratik protestolar yapılmalıydı. Maalesef CHP gayri meşruluğun üzerine gidecek politik çizgiden uzak durdu. CHP toplumsal muhalefetin aktörü olarak sokağa çıkacaksa ve herkesi kucaklayacaksa demokratik sokak gösterilerinin de sorumluluğunu almalıydı. Bu referandumu tanımamak sokağın oluşturduğu muhalefeti tanımaktan geçer. Sine-i milletin hukuki sorumluluğu olabilir ama Meclis uyum yasalarını bir tarafa koyup parlamento çalışmalarını askıya alarak halkın muhalefetinin örgütlendirilmesi çalışmasına katılmalı.
-Siyasi yelpazenin çeşitli kesimleri referandumda bir araya gelerek hayır dedi. Bundan sonra nasıl bir yol izlenmeli?
Bizim siyasi düşüncemizde sağ sağdır, sol da soldur. Sağ ve sol kalmadı bunun ortasında kalalım fikrinde değiliz. Referandumda bu siyasi partiler ortak durarak tek kişiye ve tek adam rejimine dur dediler. Ancak bu kesimleri ortak bir siyasi programda bir araya getirmek pek mümkün değil. Bunların ortak paydası bütün eleştirilere rağmen Cumhuriyetçiliktir. Önümüzdeki dönem zor bir süreç olacak. Biz burada hayırın ileri ve demokratik temsilcileri olarak bu mücadeleyi sürdüreceğiz. AKP’nin baskılarına karşı artık CHP toplumsal örgütlenme şansına sahip bir parti değil. Hayırın önemli bir kesimi, sol ve ilerici kesimi toplumsal örgütlenmeyi önüne koymalı ya da CHP tabanını da böyle bir tabanın içerisine çekmeli. AKP siyasal bir parti olarak değil aynı zamanda kültürel ve ideolojik hareket olarak da karşımıza çıkıyor. AKP’nin kuşattığı yerlerde bizim de onları kuşatacak çalışmalara ihtiyacımız var. Biz AKP’yi üç kez yendik ama sonunu getiremedik. İlki Gezi’de oldu sonunu getiremedik. 7 Haziran seçimlerinde kazandık yine başaramadık. Bu referandumda da yendik ama sonrasını getirmek lazım. İbrenin yönü sokağa, fiili kitle hareketine dayanarak demokrasi organlarını yaratarak mücadele etmeli. Kurtuluş Savaşı’nda saray iktidarına nasıl Anadolu’nun bağrında kongreler, müdafaa-i hukuk cemiyetleri örgütlenmesi geliştiyse halk aynı şekilde siyasal İslamcı rejimin saldırılarına karşı kendi meclislerini oluşturmalı. 2019 Mart ayında yapılacak yerel seçimlere bugünden örgütlenme mantığıyla yerel yönetimlerin demokratikleşmesini, piyasalaştırmadan kurtaracak ortak adaylarla AKP’nin yereldeki hegemonyasını kırmalıyız. Ya Gezi ruhuyla uyuşan adaylarla halkın karşısına çıkacağız ya da sağ adaylarla yine AKP’ye iktidarı sunacağız.