Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak davasında savunmalara müdahale: Size fırsat veriyorum, iyi kullanın!

Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak davasında savunmalara müdahale: Size fırsat veriyorum, iyi kullanın!

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimi sonrası tutuklanan gazeteci - yazar Ahmet Altan, akademisyen kardeşi Mehmet Altan ve gazeteci Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu 7 sanıklı davanın beşinci duruşmasına bugün (13 Şubat 2018) Silivri'de devam edildi. Altan kardeşler, davanın görülmeye başlandığı günden bu yana ilk kez duruşma salonunda hazır bulunduruldu. 

Dün (12 Şubat 2017) İstanbul Çağlayan Adliyesi'nden Silivri'ye taşınmasına karar verilen duruşmanın ikinci oturumu, Ahmet Altan'ın esas hakkındaki savunmasıyla başladı. Altan "Ahmaklığın adaleti" başlığını taşıyan savunmasında, darbe girişimine ilişkin suçlamaları reddetti; hukukun gereği olarak değil, "tek adam yönetimi" çabalarının sonucu olarak tutuklandığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP yönetimine eleştiriler yönelten Altan'a Mahkeme Başkanı'nın tepkisi, "Sayın Cumhurbaşkanı'nın eleştirileceği yer burası değil" oldu. Mahkeme Başkanı, Mehmet Altan'ın savunmasına da "Size ben fırsat veriyorum. Fırsatınızı iyi kullanın" diye müdahale etti.

Ahmet Altan: Siz de hapishanede ölmeye hazır mısınız?

Bir yılı aşkın süredir tutuklu bulunan Ahmet Altan, darbe girişimiyle suçlananın, 2010 yılında 1. Ordu'da düzenlenen seminerlerde seçilmişleri hedef alan konuşmalarıyla dikkati çeken generallerin değil, Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olarak o seminerdeki kayıtlı konuşmaları yayınlayan kendisinin yargılanmasındaki çelişkiye işaret etti; iddianemeyi hazırlayan savcılar ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a eleştiriler yöneltti. Davanın görüldüğü İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanı, Altan'ın savunmasına "Savunma sınırları dışına çıkıyorsunuz. Böyle devam ederseniz mikrofonu kapatacağım" sözleriyle müdahale etti. Ahmet Altan, başkana "Siz bilirsiniz" diyerek cevap verdi ve savunmasını sürdürdü.

Altan, "AKP iktidarının milliyetçiliği de kışkırtarak iktidarda kalmaya çalıştığını, buna rağmen oylarının azaldığını, izlenen politikaların parti tabanında da sorgulanmaya başlandığını" belirterek Erdoğan'a eleştirilerine devam etti. Bu noktada Altan'ın savunmasına ikinci kez müdahale eden Mahkeme Başkanı, "Böyle devam ederseniz mikrofonu kapatacağım. Savunma sınırları dışına çıkıyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanı'nın eleştirileceği yer burası değil" dedi. Tekrar "Siz bilirsiniz" diyen Ahmet Altan, daha sonra ülke ekonomisinin içinde bulunduğu duruma da eleştiriler yönelttiği savunmasının ilgili bölümünü "Buraları geçiyorum. Bunları söylemek için bu mikrofona ihtiyacım yok. Bunları her yerde söyleyebilirim" diyerek atladı. 

Ahmet Altan, "Bu AKP iktidarı gidecek", "Beni suçladıkları yazımda söylediklerimi bir daha söyleyeceğim. Kötü bir piyesin sonuna geliyoruz" görüşünü dile getirdiği savunmasını şöyle noktaladı:

"Hangi zorba haksız uygulamalarla muhaliflerini  cezalandırdıysa, aynı cezalarla kendisi de karşılaşmıştır. Giyotine gönderen giyotine gitmiş, hapseden hapsedilmiş, sürgüne yollayan sürülmüştür. Zorbaların verdikleri cezalar, kendi kader haritalarında da ulaşılacak bir menzil olarak işaretlenmiştir. Şimdi siz beni hapiste öldürmek istiyorsunuz. Bütün bu gerçekleri anlattıktan sonra ben size diyorum ki: Ben hapishanede ölmeye hazırım. Ve size soruyorum: Ya siz? Siz de hapishanede ölmeye hazır mısınız? Çünkü vereceğiniz ceza sizin kader haritanıza da aynen kaydedilecek."

TIKLAYIN  - Ahmet Altan'ın savunmasının tam metni 

"AYM kararı bu mahkemeyi kapsamıyor mu?"

Ahmet Altan'ın ardından Mehmet Altan, esas hakkındaki savunmasını yapmak üzere mikrofona davet edildi. Altan, savunmasına Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) "hak ihlali" gerekçesiyle kendisi ve Şahin Alpay hakkında verdiği, ancak yerel mahkemelerce uygulanmayan tahliye kararından bazı bölümleri okuyarak başladı. Mahkeme Başkanı, "Savunma dışına çıkıyorsunuz. Böyle devam ederseniz kesmek durumunda kalacağım" diyerek Mehmet Altan'ın da savunmasına müdahale etti. Altan, "AYM kararı bu mahkemeyi kapsamıyor mu?" diyerek itiraz etti ancak Mahkeme Başkanı, iradesini sürdürdü. Bunun üzerine Mehmet Altan, iddianamedeki delillerin dayanaksızlığına dair görüşlerle savunmasını sürdürdü. 

Mehmet Altan'ın savunmasına müdahale: Ben size fırsat veriyorum

Savunması sırasında yaptığı bütün açıklamalara rağmen savcılık ve mahkeme tarafından dikkate alınmadığını yineleyen Mehmet Altan'a, Mahkeme Başkanı "İsim ciddiyetiyle devam edelim. Sürekli laf atarak devam etmeyin, yoksa keserim" diyerek müdahale etti. Mehmet Altan, "İnşallah, kimse benim gibi yargılanmaz. Empati lazım" karşılığını verdikten sonra savunmasında vurguladığı iddianame çelişkilerinin dosyada mevcut olduğunun altını çizdi. Altan'ın bu sözlerini Mahkeme Başkanı "Biliyorum, okudum" karşılığını verince Mehmet Altan, "Biliyorsunuz, ama bir işe yaramıyor" dedi. Altan'ın cevabı üzerine Mahkeme Başkanı "Okuduğunuz her şeyin bir işe yaraması gerekmiyor. Burada yargılama yapıyoruz. Size ben fırsat veriyorum. Fırsatınızı iyi kullanın" dedi. 

Mehmet Altan, savunmasının sonuna doğru iddianameyi hazırlayan ve savunan savcıları eleştirirken 30 yıldır akademisyen, 25 yıldır profesör olduğunu hatırlattı ve "Ben doçentken doğmuş olan savcıları böyle mi yetiştiriyoruz' diye düşünüyorum" dedi. 

Heyetin kıdemli üyesinin, "Fethullah Gülen ile görüştünüz mü?" sorusuna Mehmet Altan'ın yanıtı, "Aralarında Ardan Zentürk ve Mahmut Övür'ün de bulunduğu 10 kişilik bir grupla görüştük" dedi. Altan "Bylock konuşmalarını yapan şahıslar sizden 'şunu yapın', 'şöyle beyanda bulunun' gibi isteklerde bulundu mu?" sorusuna da "Aydınları dolaşıp avam toplantısını yapıp yapmamayı soruyorlardı. O kadar" yanıtını verdi. Altan, bu soruyu soran kişinin kim olduğunu hatırlayamadığını, ancak dönemin Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı Erkam Tufan Aytav olabileceğini söyledi.  

Nazlı Ilıcak: Cumhuriyet rejimini hiçbir zaman 'reklam arası' olarak görmedim

Darbe girişiminden 15 gün sonra tutuklanan Nazlı Ilıcak da, şahsına yöneltilen suçlamaları reddetti. "Ben bir Cumhuriyet kadınıyım" diyen Ilıcak, eski AKP Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşçu'nun Cumhuriyet rejimi için kullandığı "600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi" ifadesine gönderme yaptı; "Ben hiçbir zaman Cumhuriyet rejimini, '100 yıllık parantez' ya da 'reklam arası' gibi de görmedim. Ben eğer, tarihçi Kadir Mısırlıoğlu olsaydım, bana yönelik anayasal rejimi değiştirme iddiasında bir haklılık payı bulunabilirdi" diye konuştu.

Ergenekon davasının firari savcısı Zekeriya Öz ile 2015 yılında yaptığı röportajla ilgili olarak da konuşan Ilıcak, "O dönemde terör örgütü üyesi değildi. Terör örgütü üyeliği ile suçlansa, elini kolunu sallayarak serbestçe dolaşabilir miydi? Aynı dönemde BBC de Zekeriya Öz ile röportaj yaptı, BBC de mi onu aklamaya çalıştı?" diye sordu.

Ilıcak ayrıca, cezaevinden çıktığı takdirde Twitter hesabını kapatacağını açıkladı; iddianameye "delil" olarak giren tweetleriyle ilgili olarak da şunları söyledi:

"Oysa ben o tweetlerde uyarılarda bulunuyorum. Bazı haberleri paylaşıyorum. Bu Twitter çok hızlı bir hadise. 'Böyle düşünüp şunu yazsam başıma ne gelir' diye düşündüğünüz bir şey değil. Gerçi bundan sonra inşallah çıkarsam Twitter hesabımı kapatacağım."

Ilıcak, Ahmet Altan ve Mehmet Altan'ı konuk ettiği ve darbe girişimine dair "subliminal mesaj verildiği" iddia edilen programla ilgili olarak da "Ahmet Altan'ı dinliyorum, gözlerim kapalı" tweetim darbenin somut delili olarak sunuluyor. Orhan Veli'nin şiirinden esinlenmiştim. Onun dışında Can Erzincan'da yayınlanan programla ilgili olarak benim başka bir sözüm yok, o programda benden söz edilmiyor ama ben o programı nedeniyle darbeci oldum" ifadesini kullandı. 

Star yazarı Hüseyin Gülerce'nin bir dönem Gülen cemaati ile anıldığını hatırlatarak "Onun gibi örgütle koyun koyuna yatmış insanların yazılarına, açıklamalarına bakın. Hüseyin Gülerce, Tayyip Erdoğan seçimi kazanınca o tarafa döndü" görüşünü dile getiren Ilıcak, Sabah yazarı Mehmet Barlas'ın "Suriye'de 'muhalif gruplar' diye terör örgütlerine destek verdik" dediğini hatırlattı; "Ben hiçbir zaman Türkiye’nin terör örgütlerini desteklediğini söylemedim" dedi.

İşte dakika dakika yaşananlar

17:41 - Duruşmanın ikinci oturumu sona erdi.

17:20 -  Mahkeme Başkanı: Fethullah Gülen terörist başı olarak ABD’de. Türkiye’ye iadesi istendi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Nazlı Ilıcak: Ben Fethullah Gülen'in Amerika tarafından Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğine inanan bir insanım. Ben terör örgütü gibi görüyorum Amerika’nın iade etmemesini kınıyorum, keşke keşke...

17:13 Nazlı Ilıcak: Koza İpek'ten 15 ayrı işlemde aldığım para benim 15 aylık maaşımdır.

16:55 - Nazlı Ilıcak: 21 Temmuz'da Yunan adalarına gidecektik. Darbe olunca biletimi ve otel rezervasyonumu iptal ettim.

16:50 - Nazlı Ilıcak: "Her Taşın Altında 'The Cemaat' Mi Var?" isimli kitabımda dezenformasyon yapmadım. Her şeyi anlattım, gördüğüm her şeyi yazdım. Ben de birçok kişi gibi Gülen cemaatinin kriminal yüzünü görmedim ama görmemiş olmam onların amacına hizmet ettiğim anlamına gelmez. Hiçbir yazım onların amacına hizmet ettiğim şeklinde yorumlanamaz.

16:48 - Nazlı Ilıcak: Savcı esas hakkındaki mütalaasında benim attığım tweetleri delil olarak öne sürüyor. Oysa ben o tweetlerde uyarılarda bulunuyorum. Bazı haberleri paylaşıyorum. Bu Twitter çok hızlı bir hadise. "Böyle düşünüp şunu yazsam başıma ne gelir" diye düşündüğünüz bir şey değil. Gerçi bundan sonra inşallah çıkarsam Twitter hesabımı kapatacağım.

16:47 - Nazlı Ilıcak: Ben darbe gecesi, darbeye karşı çıkan tweetlerimle kendimi açık ettim. Darbeyi desteklesem açık eder miyim? 1.5 milyon takipçimle tankın üzerine çıkar gibi ortaya çıktım. Mahkeme Başkanı: Kim tanka çıktı? Nazlı Ilıcak: Ben bimiyorum, Bodrum’daydım. Mahkeme Başkanı: Orada tank yok muydu? Nazlı Ilıcak: Ben deniz kenarındaydım, orada tank tüfek yoktu. Mahkeme Başkanı: Peki tankın üzerine çıkan oldu mu? Nazlı Ilıcak: Ben bilmiyorum. Mahkeme Başkanı: Sonra öğrendiniz mi? Nazlı Ilıcak: Engellendi tabii, halk engelledi. Mahkeme Başkanı: Peki bir siyasetçi çıktı mı tanka? Nazlı Ilıcak: Bilmiyorum.

16:45 - Nazlı Ilıcak, darbe girişimine karşı yaptığı sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımları okudu. 

16:40 - Nazlı Ilıcak: Ben hiçbir zaman Türkiye’nin terör örgütlerini desteklediğini söylemedim ama mesela Mehmet Barlas, Türkiye’nin Suriye’de terör örgütlerini desteklediğini söyleyerek hükümeti suçladı, ama maalesef yapılmıyor. Yanlış anlaşılmasın, Barlas benim eski dostum, kadim bir dostum, gazeteci hükümeti terör örgütlerine destekle vermekle de eleştirebilir ama durumuma işaret etmek için bunu söylüyorum.

16:36 - Nazlı Ilıcak: 17 - 25 Aralık yargı ve polis darbesi. Bunu kabul ediyorum. Ama bu bildiğim darbe gibi değildi, tankla tüfekle yapılmadı. 17 - 25 Aralık'ta AK Parti iktidarını cemaat kuşatmak istedi. Ama bunun benimle ilgisi yok; o sırada AKP'yi destekliyordum.

16:35 - Nazlı Ilıcak: İstediğiniz kadar "cemaat operasyonu" deyin, ama 17 - 25 aralık işinin bir yolsuzluk boyutu da var. Ben bunu yazdım ve Sabah'tan atıldım.

16:34 - Nazlı Ilıcak: Bir teşhis hatam olabilir ama darbe, benim bu teşhis hatamın sonucu değildir.

16:22 - Nazlı Ilıcak: Ergenekon ve Balyoz sanıklarının adil yargılanmadığına, araya uydurma deliller karıştırıldığına inanıyorum. Yeri geldiğinde bunları yazdım. Erzincan Başsavcısı iken İlhan Cihaner’e yapılan kumpasa karşı yazılar yazdım. Cihanere sahip çıktım.

16:20 - Nazlı Ilıcak: Balyoz ve Ergenekon davalarıyla ilgili iddianameye giren tweetlerine dair açıklama yapıyor: Her şey bir kumpastan ibaret değil. Davaların sulandırılması, adil yargılama yapılmaması başka, her şeyi bir kumpastan ibaret gibi gösterme çabaları başka.

16:12 - Nazlı Ilıcak: Eğer örgüt aklanması arıyorsanız yıllarca Hüseyin Gülerce gibi koyun koyuna yatmış insanların yazılarına, açıklamalarına bakın. Hüseyin Gülerce, Tayyip Erdoğan seçimi kazanınca o tarafa döndü.

16:10 - Nazlı Ilıcak: Abdullah Öcalan ile ilgili, Murat Karayılan'la ilgili bile sıra sıra röportajlar yapılmadı mı? Hiçbiri hakkında terör suçlaması yapılmadı. Öcalan’la ilgili olarak dönemin Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, Yalçın Akdoğan’ın, Bülent Arınç’ın teyit edici, onaylayıcı sözleri var. Onlar terör örgütüne destek sayılmıyor. O sırada terör örgütü üyesi sayılmayan Zekeriya Öz ile röpörtajdan dolayı ben terör örgütüne destekle suçlanıyorum. Bu biraz insafsızlık.

16:07 - Nazlı Ilıcak: Ben gazetecilik yaptım. The Post filmini izlediyseniz orada da Amerika’nın Vietnam Savaşı konusundaki belgeleri yayımlanıyor. Watergate gibi olaylarda orada yapılan gazetecilikle başkanlar istifa etti. Kimse ABD’de o gazetecileri teröristlikle suçlamadı. Gazetecinin vazifesi gerçeğin peşine düşen bekçi köpekleri gibi olmaktır.

16:05 - Nazlı Ilıcak: Zekeriya Öz o dönemde terör örgütü üyesi değil. Terör örgütü üyeliği ile suçlansa, elini kolunu sallayarak serbestçe dolaşabilir miydi? Aynı dönemde BBC de Zekeriya Öz ile röportaj yaptı, BBC de mi onu aklamaya çalıştı?

16:00 - Nazlı Ilıcak: Ahmet Altan programda EMASYA protokolünün tehlikelerine dikkat çekti, ben de bunu normal karşıladım. "İşler kötü gidiyor, darbe yapılmalı" demedi ki!

15:55 - Nazlı Ilıcak: Sadece, programın tanıtımı amacıyla attığım “Ahmet Altan’ı dinliyorum gözlerim kapalı” tweeti, darbenin somut delili olarak sunuluyor. Biliyorsunuz Orhan Veli’nin “İstanbul’u dinliyorum” şiiri var, oradan esinlenerek yapmıştım. Onun dışında Can Erzincan'da yayınlanan programla ilgili olarak benim başka bir sözüm yok, o programda benden söz edilmiyor ama ben o programı nedeniyle darbeci oldum.

15:54 - Nazlı Ilıcak: Abdullah Gül bile cemaatin terör örgütü olduğunu bilmiyormuş. TBMM’ye gönderdiği yazıda “örgütün TSK içinde bu kadar nüfuz ettiğini ben dahil kimse bilmiyordu” diyor.

15:53 - Nazlı Ilıcak: Can Erzincan televizyonunda karşımızda patron olarak gördüğümüz kişi Recep Aktaştı kendisini MHP’li olarak tanıtmıştı. Oradan aday olmuş. Televizyonun adı 'Can Erzincan', lisansı Recep Aktaş üzerine. Recep Bey Erzincanlı, niye terör örgütü yayını oluyor anlamıyorum. Eğer sayın savcının mütalaasındaki gibi terör örgütü yayınıysa, RTÜK niçin izin verdi? RTÜK denetiminde bir yayındı.

15:52 - Nazlı Ilıcak: Esas hakkındaki mütalaada Can Erzincan’daki programda benim sarf ettiğim hiçbir cümleye atıfta bulunulmuyor.

15:51 - Nazlı Ilıcak: Darbe girişiminden sonra Takvim gazetesinde benim fotoğrafımı Ahmet Altan’ın fotoğrafını falan koyarak "Kaçacaklar" diye sayfa yaptılar. Zaten bu ahlaksız gazetecilik bizim başımızı derde soktu.

15:50 - Nazlı Ilıcak: Ben bir Cumhuriyet kadınıyım ve laik Cumhuriyet'in imkânlarından yararlanarak bugünkü konumuma geldim.

15:48 - Nazlı Ilıcak: Ben hiçbir zaman Cumhuriyet rejimini, “100 yıllık parantez” ya da “reklam arası” gibi de görmedim.

15:46 - Nazlı Ilıcak: Ben eğer, tarihçi Kadir Mısırlıoğlu olsaydım, bana yönelik anayasal rejimi değiştirme iddiasında bir haklılık payı bulunabilirdi.

15:45 - Nazlı Ilıcak: “Demokrasiye geçtikten sonra bizim İslâmi varlığımızı küp gibi devirdiler” diyen ben değilim.

15:44 - Nazlı Ilıcak: Darbe planında İstanbul sıkıyönetim komutanı olarak düşünülen general bile tahliye edildi, ben general değilim fakat buradayım.

15:43 - Nazlı Ilıcak: Savcı Özgür Bugün gazetesinde çalıştığımı iddia ediyor. Oysa ben kayyum tarafından Bugün'den çıkarılan çalışanların çıkardığı Özgür Düşünce gazetesinde çalıştım.

15:42 - Nazlı Ilıcak: Fethullah Gülen 2008 yılında hakkındaki suçlamalardan beraat etti, oysa devletteki yapılanmasına dair kasetleri vesaireleri vardı, açık deliller vardı, nasıl beraat etti? İşte orada anlatılanlara inanılmadığı, müthiş takiye yapan bir örgütle karşı karşıyayız.

15:41 - Nazlı Ilıcak Alaattin Kaya’nın bizimle Fethullah Gülen arasında bağlantıyı sağladığı iddia ediliyor. Ama benim Kaya ile HTS kaydım yok.

15:40 - Duruşmaya Nazlı Ilıcak'ın savunmasıyla devam ediliyor; Mahkeme Başkanı, Ilıcak'ın duruşmanın kalan günlerine SEGBİS'le bağlanma talebini kabul etti.

15:00 - Duruşmaya, 15:30'e kadar ara verildi. 

14:56 - Savunmasını tamamlayan Mehmet Altan'a üye hâkimlerden biri Fethullah Gülen'le görüşüp görüşmediğini sordu. Altan, "Aralarında Ardan Zentürk ve Mahmut Övür'ün de bulunduğu 10 kişilik bir grupla görüştük" yanıtını verdi. 

14:55 - Mehmet Altan: Böyle bir durumda, herkes kendi kendine "yargıladığım gibi yargılanmak ister miyim?" diye sormalı.

14:50 - Mehmet Altan: Anlattığım gerçekler ve AYM kararı ortada iken, ceza içeren bir karar söz konusu olursa "adalet mülkün temeli" olmaktan tamamıyla çıkmış olacaktır.

14:47 - Mehmet Altan: Düşüncelerim ve duruşum aynı ama hapishanedeyim, neden? Çünkü siyasal iktidar son gelişmenin de gösterdiği gibi meşruiyetten ayrıldı.

14:45 - Mehmet Altan: Darbeyi nasıl biliyoruz; bunun hiçbir kanıtı yok, ispatı yok. Ama TCK 309 iddiası bu keyfe keder iddiaya dayanıyor.

14:40 - Mehmet Altan: "Cebir" var mı, "şiddet" var mı? Nasıl oluyor da TCK 309’dan yargılanıyorum?

14:30 - Mehmet Altan: Hukuk söz konusu olsa, bunların hiç birini yaşamayacaktım. Hukuk yok edildiği için ben buradayım.

14:20 - Mehmet Altan: Düşünce unsurlarına zulmetmek, bunları terörist ve darbeci olarak sunmak, kimseye hayrı dokunmayacak, utanç verici çabalardır.

14:15 - Mahkeme Başkanı: Darbelerin Ekonomisi' diye kitap yazdınız, buna rağmen neden 15 Temmuz darbesini kestiremediniz? Mehmet Altan: Ben siyasetçi değilim, profesörüm. O kitap darbelerin ekonomiyle ilişkisini teorik olarak inceleyen bir kitap.

14:05 - Mehmet Altan: 65 yaşındayım. Kendimi bildim bileli aynı şeyleri söylüyorum. Bu sefer nasıl olduysa darbeci oldum.

13:59  - Mehmet Altan:  Savcıya göre örgüt üyesi değilim, ama "din devleti" kurmak isteyen bir terör örgütü ile "fikir ve eylem birliği" içindeyim. Nasıl oluyor?

13:58 - Mehmet Altan: Bir de “terör örgütü ile fikir ve eylem birliği içerisinde olmadan bilmeleri" lafı var, ama gene delil yok.

13:57 - Mehmet Altan: Savcı programdaki sözlerimize dayanarak darbe girişimini bildiğimizi söylüyor. Nereden çıktı, ispatı nerede, o da yok. Savcı öyle söylüyor ya, yeter.

13:56 - Mehmet Altan: Savcı, daha doğru dürüst aktaramadığı bir cümleyle benim "askeri darbe ortamının var olduğunu ifade ettiğimi" söyleyebiliyor.

13:54 - Mehmet Altan: Aslında bunlar gülüp geçilecek tutarsızlık örnekleri. Ama sizi ağır cezalara çarptırmak isteyen savcılardan gelince ciddiye alıp savunma yapmak durumunda kalıyorsunuz.13:52 - Mehmet Altan: Savcıya göre, o günlerin en güncel konusu olan Balyoz davası konusunda fikir beyan etmek, "örgüt ideolojisi ve stratejisi doğrultusunda" kamuoyu oluşturmaya çalışmak anlamına geliyor.

13:51 - Mehmet Altan: Esas hakkındaki mütalaada "delil" diye ortaya sürülenlerden biri de 8 yıl önce yazdığım Balyoz yazısıdır.

13:50 - Mehmet Altan: AYM benimle ilgili ihlal kararı verirken, bireysel başvurularda bütün diğer anayasa mahkemelerinin yaptığı gibi, ortaya "delil" diye sürülen iddiaları da teker teker incelemiştir.

13:47 - Duruşma yeniden başladı. 

12:08 - Duruşmaya saat 13:30'e kadar ara verildi. 

12:00 - Mahkeme Başkanı, Mehmet Altan'ı "müebbet" yerine "idam" kelimesini kullanmaması için uyardı: Ajitasyona gerek yok. Biliyorsunuz kanunda idam cezası yok.

11:40 - Mehmet Altan: Bu dava yarın bir gün kimsenin hesabını veremeyeceği korkunç bir suç üretme aldırmazlığının tüm belgelerini içeriyor.

11:35 - Mehmet Altan: AYM doğal olarak savunmalarımı dikkate alıyor. 18 aydır beni zorla tutan mahkeme ve idam olsa idam isteyecek savcı değerlendirmiyor.

11:30 - Mehmet Altan evinde bulunan 1 dolar hakkında konuşuyor: Ben örgüt üyesi olmadığıma göre, F serisi 1 doları savcı neden iddianameye koyar, anlaşılır gibi değil.

11:25 - Mehmet Altan: Mağdur edilmemin en tatsız tarafı suç olmayan, yersiz, anlamsız suçlamalara cevap vermek, bunlara karşı savunma yapmak durumunda kalmak

11:20 - Mehmet Altan savunmasına başlar başlamaz mahkeme başkanınca uyarıldı: Esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanlarla devam etmezseniz mikrofonunuzu kapatacağım

11:00 - Mahkeme Başkanı, Ahmet Altan'ı bir kez daha uyardı: "Savunmanızı esas hakkında mütalaaya karşı beyan olarak sınırlamazsanız savunma hakkınızı kötüye kullandığınızı kabul edeceğim

10:56 - Ahmet Altan: Savcı orada oturuyor, göstersin "darbenin olacağını beyan ettiğim" cümleyi. Gösteremez.

10:55 - Ahmet Altan: Türkiye'de ifade özgürlüğü olmadığını söylemişim. Aman Allah'ım, ne korkunç bir darbecilik!

10:50 - Mahkeme Başkanı, savunmasında iktidarı eleştiren Ahmet Altan'ı uyardı: Bu şekilde devam ederseniz mikrofonu kapatacağım.

10:43 - Ahmet Altan: Ben nasıl bir güce sahipsem subayları tasfiye ediyorum, yerine örgüt mensuplarını atıyorum, kritik pozisyonlara örgüt mensuplarını getiriyorum. Bunların hepsini ben yapıyorum. Sanki yazar değil, TSK Personel Dairesi Başkanıyım!

10:40 - Ahmet Altan: Siyasi iktidar artık generallerden değil, yazarlardan korkuyor.

10:34 - Ahmet Altan: Benim de aralarında bulunduğum bu “elit” suçlular artık nasıl bir manyaklarsa nerede silah görseler oraya koşuyorlar.

10:33 - Ahmet Altan: Bizim darbeyle hiçbir ilgimiz olmadığını yıllarca bizi izlemiş olan istihbarat teşkilatı da, polis de, bu iddianameleri yazan savcılar da biliyorlar.

10:33 - Ahmet Altan: Hiçbir iktidar korku ve şiddetle uzun süre ayakta kalamaz. Talleyrand’ın dediği gibi “süngüyle her şeyi yapabilirsiniz ama üstüne oturamazsınız

10:32 - Ahmet Altan: Bir adamın “mutlak iktidara” sahip olduğu her toplum eninde sonunda çöker.

10:30 - Ahmet Altan: Bugün Türkiye’de Mezarlıklar Müdürlüğü dışında düzgün çalışan tek bir müessese bile kalmadı. Çökmeyen hiçbir şey kalmadı.

10:27 - Ahmet Altan: Bir yargı vurulduysa mutlaka ihanete uğramıştır. Hiçbir gerçek savcı, hiçbir gerçek yargıç, hiçbir gerçek hukukçu bu ihanete alet olmaz.

10:25 - Ahmet Altan: Hukuk, yargı, adalet üçgeninde vurulabilecek, yaralanabilecek, ölebilecek tek zayıf halka yargıdır. Bu yüzden her zorbanın ilk hedefi yargı olur.

10:20 - Ahmet Altan: Ölen ya da ölmekte olan bir yargı öyle korkunç kokar ki cehennem bile o kadar kötü kokmaz

10:17 - Ahmet Altan: Benim cinayeti ortaya çıkaracak, katillerin kimliklerini belirleyecek, kullanılan kanlı ve kalleş silahları sergileyecek, olanları dünyaya anlatacak ve işlenen suçları kayda geçirecek bir gücüm var.

10:16  - Ahmet Altan: Ben bugün buraya yargılanmaya değil yargılamaya geldim. Binlerce masum insanı hapse atmak için yargıyı soğukkanlılıkla öldürenlerin işledikleri cinayetleri yargılayacağım.

10:15 - Duruşmanın ikinci oturumu başladı, söz sırası Ahmet Altan'da.

Duruşma, Çağlayan'dan Silivri'ye taşındı

16 Şubat'a dek sürecek duruşmanın ilk oturumunda (12 Şubat 2018) Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu'nun Mehmet Altan ve Şahin Alpay hakkında verdiği "tahliye" kararının okunarak kayda geçirilmesini talep eden avukatlar Ergin Cinmen ve Sevgi Taş salondan atıldı. Mahkeme Başkanı, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmanın sonraki oturumlarının Silivri'de yapılmasına hükmetti. 

AYM'nin kararına uyulmamıştı

  Başından itibaren uluslararası örgütlerin ilgi gösterdiği dava, son olarak Anayasa Mahkemesi’nin 11 Ocak tarihli kararında Mehmet Altan’ın tutukluluğunun hak ihlâline yol açtığı yönündeki tespiti ve bu kararın 26 ve 27. Ağır Ceza Mehkemeleri’nce uygulanmaması ile ülke ve dünya gündeminde öne çıkmıştı.   Duruşma öncesi P24'e konuşan Ahmet ve Mehmet Altan’ın avukatları Ergin Cinmen, Figen Albuga Çalıkuşu, Ferat Çağıl ve Melike Polat, bu davada düşüncenin yargılanmakta olduğunun altını çizerek, “dosya kapsamındaki ifade, düşünce, basın özgürlüklerinin ihlâli niteliğindeki hukuksal yanılgıya son verilmesi” beklentisini dile getirdiler.

Ne olmuştu? 

17  sanıklı olarak başlayan davanın ilk duruşması 19-23 Haziran 2017 tarihinde görülmüş, Altan kardeşler ve Ilıcak’ın yanı sıra diğer tutuklu sanıklar Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Tuğrul Özşengül ile tutuksuz sanık Tibet Sanlıman duruşmada savunmalarını yapmışlardı.   Beş günlük duruşmanın sonunda mahkeme tüm tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına karar vermiş, kararda “mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren deliller bulunması ve adlî kontrol hükümlerinin yetersiz kalması” gerekçe gösterilmişti.   Altanlar’ın gözaltı gerekçesi 14 Temmuz 2016 gecesi, sonradan kapatılan Can Erzincan TV’de Nazlı Ilıcak’la beraber katıldıkları bir televizyon programında darbe girişimiyle ilgili “sübliminal mesaj” vermek olarak açıklanmış, ancak yaygın uluslararası tepki sonrasında bu suçlama soruşturmanın ilerleyen aşamalarında şekil değiştirerek, “darbeyi çağrıştırıcı söylemlerde bulunmak” şeklini almıştı.   Davaya bakan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın 19 Eylül 2017 tarihinde görülen ikinci duruşmasında, haklarında yakalama kararı çıkarılan firari sanıklar Ekrem Dumanlı, Osman Özsoy, Emre Uslu, Tuncay Opçin, Abdulkerim Balcı, Bülent Keneş, Faruk Kardıç, Mehmet Kamış, Şemsettin Efe ve Ali Çolak'ın henüz yakalanamamış olmaları nedeniyle bu sanıkların dosyasının ayrılmasına karar vermiş, böylelikle davada toplam yedi sanık kalmıştı. 

Üç müebbetten tek müebbete 

Davanın 11 Aralık 2017’de görülen duruşmasında esas hakkında mütalaasını sunan savcı, tutuklu yargılanmakta olan Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Yakup Şimşek, Şükrü Tuğrul Özşengül ve Fevzi Yazıcı'nın Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçunu düzenleyen 309/1. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmasını, tutuksuz yargılanan Tibet Murat Sanlıman’ın ise “'örgüte üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan hapisle cezalandırılmasını talep etti.   Bundan bir sene öncesinde, Altan kardeşlerin avukatları 8 Kasım 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne Ahmet ve Mehmet Altan için ayrı ayrı başvurmuş, mahkemeden bir cevap gelmeyince 12 Ocak 2017 tarihinde benzer başvurular Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılmıştı.   11 Ocak 2018’de Anayasa Mahkemesi, Mehmet Altan ve “Zaman gazetesi” davasında tutuklu olarak yargılanan köşe yazarı Şahin Alpay için yapılmış olan bireysel başvuruları görüşerek, Altan ve Alpay’ın tutukluluk hallerinin hak ihlâli teşkil ettiğini karara bağladı.   Ancak yargılamayı yapan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, önce AYM’nin gerekçeli kararının Resmî Gazete’de yayımlanmamış olmasını, ardından ise Anayasa Mahkemesi’nin “yetki gaspı” yaptığını öne sürerek, AYM kararı uyarınca yapılan tahliye taleplerini reddetti. Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlâli kararlarının emsâl teşkil etmesi nedeniyle Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın avukatlarınca yapılan tahliye talepleri de oy birliğiyle reddedildi.   İstanbul 27. Ağır Ceza mahkemesinin de itirazları reddetmesi üzerine, Mehmet Altan’ın avukatları 30 Ocak günü Anayasa Mahkemesi’ne “âdil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlâl edildiği” ve “tutuklamaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18. maddesi kapsamında siyasi olduğu” gerekçeleriyle yeni bir bireysel başvuruda bulundular. AYM 2 Şubat günü, bu yeni başvuruya öncelik vermeyi kararlaştırdığını duyurdu.   Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak adına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan bireysel başvurular ise mahkemece henüz karara bağlanmadı. Ancak bu başvurularla ilgili olarak Strasbourg’daki mahkememin yürüttüğü evrak toplama ve yazışma süreci tamamlandı.

“Vahim hukuksal yanılgıya son verilsin”

Anayasa Mahkemesi’nin 11 Ocak tarihli kararında “Mehmet Altan’ın eylemlerinin iki yazı ile bir televizyon programında yaptığı konuşmadan ibaret” olduğunu saptadığını, tüm aşamalarını UYAP üzerinden incelediği dava dosyasında “somut olayda suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığını,” “yazılar ve konuşmalar dışında somut olgu ortaya konulmadan başvurucunun tutuklanmış olmasının ifade ve basın özgürlüklerine yönelik caydırıcı bir etki doğurabileceğini” hükme bağladığını hatırlatan Ahmet ve Mehmet Altan’ın avukatları, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin “15 Temmuz darbeye teşebbüs suçu”na dair kararlarında darbe suçunun unsurlarının “cebir ve şiddet” olduğunun, ve manevi cebrin Türkiye’deki yasal düzenlemede olmadığının da altını çizdiler. Avukatlar, “Aksinin bizi Yassıada Mahkemelerine götüreceği kabul edilmektedir,” dediler.   Ergin Cinmen, Figen Albuga Çalıkuşu, Ferat Çağıl ve Melike Polat ortak açıklamalarında şunları vurguladılar:   “Siyasi iktidarın bu günlerde Avrupa Birliği’nin vizesiz dolaşım kriterlerinden geriye kalan kısmında düzenlemeye gittiğini, ifade ve düşünceyi korumaya alma gayreti ile Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılması muhtemel değişiklik önerilerini AB’ye ilettiğini görüyoruz.   Bizim davamızda da düşünce yargılanmaktadır – ki Anayasa Mahkemesi verdiği kararı da bu saptamayı yapmıştır. Bu gelişmeyi birlikte değerlendirdiğimizde, bomboş olan dosya kapsamında, ifade, düşünce ve basın özgürlüklerinin ihlâli niteliğindeki ağır, vahim hukuksal yanılgıya son verilmesini bekliyoruz.    Hukuka olan inancımız gereği adalet arama çabamız ile savunmamızı yapacağız.’’