Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, "Partime döneceğim" açıklamasının ardından AKP'nin Gül'ün Köşk'ten inmeden önce olağanüstü kongre kararı alarak genel başkan ve başbakanı belirleyecek olması sonrası krize yol açan tartışmalara ilişkin olarak altı soruda Gül'ün AKP'deki gelecek planını yazdı.
Çakır'ın Vatan'da "Altı soruda Gül’ün AKP’ye dönüş kararı" başlığıyla yayımlanan (12 Ağustos 2014) yazısı şöyle:
Gül, nisan ayının ortasında “Bugünkü şartlar çerçevesinde benim gelecekle ilgili siyaset planımın olmadığını paylaşmak isterim” diyerek siyasi geleceğini bizzat kendisinin belirleyeceğinin altını çizmişti. Gül bu çıkışıyla, cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde tek belirleyici isim olarak gözüken R. Tayyip Erdoğan’dan, kısa süreliğine de olsa inisiyatifi almıştı.
Gül’ün dünkü “Cumhurbaşkanlığım bittikten sonra şüphesiz ki partime döneceğim” açıklamasını da benzer bir şekilde, inisiyatif alma çabası olarak görmek gerekir. Şöyle ki, kendisine yakın çevreler bir süredir, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi halinde AKP’nin yeni genel başkanının seçileceği olağanüstü kongrenin, devir-teslim töreninden önce, muhtemelen 27 Ağustos’ta yapılacağını söyleyip yazıyorlardı. Böyle bir durumda Gül’ün partinin başına geçmesi de mümkün olamayacaktı. Bu nedenle Gül’ün, AKP MYK toplantısının yapıldığı günde eve dönüşünü ilan ederek kongre tarihinin söylenenden ileri bir tarihe alınmasını sağlamak istediği anlaşılıyor.
Bunun birden fazla nedeni var. Örneğin Erdoğan, kendisinden sonra genel başkanlık ve başbakanlığı aynı kişinin üstlenmesini tercih ettiğini söylemişti. Gül milletvekili olmadığı için başbakan olamıyor, dolayısıyla Erdoğan’ın kafasındaki profile uymuyor. Öte yandan Erdoğan ile Gül arasında bazı temel konularda, özellikle son yıllarda berraklaşan ciddi görüş ayrılıkları söz konusu. Bu bağlamda Gül’ün Fethullah Gülen cemaatine yönelik savaşta Erdoğan’ın sert çizgisine hayli mesafeli olduğu, hatta savaşı sonlandırmak istediği yönünde spekülasyonlar da yapılıyor. Her şey bir yana, yüzde 52 civarında bir oyla seçilen Erdoğan’ın, kafasındaki projeleri hayata geçirmesinde kendisine sorun çıkartabilecek Gül gibi yüksek profilli bir ismi genel başkanlık ve başbakanlık için tercih etmediği anlaşılıyor.
Bu ismin Erdoğan’ın kafasında olduğu kesin. Dolayısıyla ortada dolaşan/dolaştırılan isimler hakkında yapılan değerlendirmelerin bir yerden sonra fazla bir anlamı yok. Yine de en çok Ahmet Davutoğlu’nun adının zikredildiği açık. Bununla birlikte son derece kritik olan bu dönemde Erdoğan’ın kendisine çok daha yakın bir ismi tercih etmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Bu açıdan bakıldığında Binali Yıldırım ve Mehmet Ali Şahin gibi isimleri akılda tutmakta yarar var.
Gelecek genel seçimlerden güçlü bir şekilde çıkmak isteyen AKP’lilerin, Erdoğan sonrası dönem için akıllarına gelen ilk ismin açık ara Gül olduğunu biliyoruz. 10 Ağustos’ta alınan yüzde 52 civarındaki oyun beklentilerin çok altında olduğu düşünüldüğünde Gül’e yönelik teveccühün artmış olması şaşırtıcı değil. Nitekim Gül de son çıkışını bu kısmi hayal kırıklığından hareketle erkene almışa benziyor.
28 Ağustos’tan sonra AKP’ye dönecek olan Gül’ün ilk andan itibaren potansiyel genel başkan ve başbakan adayı olarak görüleceği muhakkak. Eğer düzenli olarak yapılan kamuoyu yoklamalarında AKP’de bariz bir iniş gözlenirse normal şartlarda 2015’in eylül ayında yapılması beklenen AKP kongresi genel seçimlerden önceye alınabilir ve Gül partinin başına geçirilebilir. Dün de değindiğim gibi, Gül seçeneğinin yeniden gündeme gelmesinde, bölgemizdeki altüst oluşların doğurduğu ve doğurabileceği riskler de belirleyici rol oynayabilir. Dolayısıyla Gül eğer AKP Genel Başkanı olmak istiyorsa, ki istiyor olması herhalde kimseyi şaşırtmaz, bir sonraki kongreyi beklemesi gerekecek.
Erdoğan defalarca bu kuralı kaldırmayacaklarını söyledi. Ancak kendisinden sonra AKP’de işlerin nispeten daha zorlaşacağı düşünüldüğünde pekala “olağanüstü şartlar” gerekçe gösterilerek bu kuralda bazı esnemeler yapılabilir. Tabii bunun için de kongrenin genel seçimlerden önceye alınması gerekecektir. Yine de Erdoğan’ın bu kuralı kaldırtmamak için şartları sonuna kadar zorlayacağını düşünüyorum.