Serkan Ocak
Murat Dağı’nın adı pek fazla bilinmese de sahip olduğu özellikleri büyük bir coğrafyayı etkiliyor. Beslediği Büyük Menderes, Gediz, Porsuk ve Banaz nehirlerinin suları yedi kente ulaşıyor.
Son zamanlar Murat Dağı için önemli bir çevre mücadelesi veriliyor. Çünkü dağ "altın madeni" tehdidi altında.
Bölgede ilk 2013’de maden arama ruhsatı verildi. Madenci şirket 2014 yılında başladığı sondaj çalışmalarını 2016’da tamamladı. Toplam 260 noktadan örnekler aldı. Altın çıkarmaya karar verdi.
Ertesi yıl maden çıkarmak için gerekli olan çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) süreci başladı. Bu sırada bölgedeki sivil toplum örgütleri ve meslek odaları bir araya gelerek mücadeleye başladı. Murat Dağı Yok Olmasın Platformu kuruldu.
Mayıs 2019’e gelindiğinde artık Murat Dağı’nda ne yapılmak istendiği 551 sayfalık bir ÇED raporunda anlatılıyordu.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan rapora göre, maden sahası beş yıl süreyle işletilecek, maden sahasında iki açık ocaktan toplam 101 bin ons altın yani yaklaşık 2 bin 800 ton altın çıkarılacak. Bunun için de günde 450 bin ton cevher işlenecek. Ayrıca raporda maden sahasının 1. derece deprem bölgesinde olduğu da belirtiliyordu.
Murat Dağı Yok Olmasın Platformu’ndan Funda Öz Akçura, platformu geç oluşturduklarını ancak etkili bir mücadele başlattıklarını şöyle anlatıyor: “Platformun yürütmesini beş çevre derneği yapıyor. TEMA Vakfı Uşak temsilciliği, Uşak Barosu, Mimarlar, Veteriner Hekimler ve İnşaat Mühendisleri odaları bizim yanımızda. Çok etkili çalıştık ve yerel idareler bizi muhatap almak zorunda kaldı.”
Murat Dağı'nın yok olmasının su kaynaklarının yok olması anlamına geleceğini belirten Akçura, "Su yoksa hayat da yok. Bu dağ dört nehri besliyor. Bu nehirler kirlendiğinde Denizli, Afyon, İzmir, Aydın, Kütahya, Uşak, Eskişehir, Ankara da bundan olumsuz etkilenecek. Ayrıca tüm Uşak’ın içme ve sulama suyu buradan geliyor. Altın madeni faaliyete başlarsa önce suyumuzu kaybedeceğiz, dağımızı kaybedeceğiz” diyor.
ÇED raporuna karşı dava açtıklarını anlatan Akçura, yargı süreci hakkında da şu bilgileri veriyor:
"53 kişi, meslek odaları, sivil toplum örgütleri ve iki köy adına ortak dava açtık. Maden sahasına 350 metre uzaktaki Karaağaç Köyü ve üç km uzaktaki Sumaklı Köyü tüzel kişilikleri adına davacı oldu. Bizim dışımızda da farkı davalar açıldı. Şu anda ÇED olumlu kararına karşı 60 kişi tarafından açılmış dört farklı dava var.”
Açılan davalara bilirkişi heyeti atandı. Dokuz uzmanın maden sahasında yaptığı inceleme ekim sonunda tamamlandı. Harita, biyoloji, çevre, kimya, hidrojeoloji, jeoloji, maden, orman, ziraat mühendisliği branşlarından uzmanların hazırladığı raporun sonuç bölümünde, yapılmak istenen coğrafyanın madencilik faaliyetine uygun olmadığı belirtiliyor. Ayrıca ÇED raporunda 2 bin 100 ağacın kesileceği ifade ediliyor. Ancak bilirkişinin tespitlerine göre kesilecek ağaçların sayısı 190 bin civarında.
Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu Murat Dağı gibi hassas ekosistemlerin her türlü yıkıcı, madencilik gibi yok edici faaliyetlerden uzak tutulması gerektiğini söylüyor
Altın madeni işletmesinin kurulması planlanan alan bin hektarın üzerinde. Bunun 787 hektarlık kısmı ise bozulmamış orman. Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi'nden Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, Murat Dağı ve çevresinin çok önemli bir doğal alan olduğunu şöyle anlatıyor:
"Burası Türkiye’deki 305 önemli doğa alanından, 122 önemli bitki alanından biri. Aynı zamanda önemli kuş alanı. 900 çeşit bitki barındırıyor, bunların da 116 tanesi endemik. Bu endemik bitkilerin içinden de 43’ü nadir görülen endemik tür. Yani çok kırılgan türler. Bu bitkileri korumada öncelik verilmesi gerekir."
Kurdoğlu, üst kotlarda siyanürlü liç yöntemi kullanılarak yapılan bu tür altın madenlerinin yeraltı sularını kirletmemesinin mümkün olmayacağı görüşünde. “Buradaki yeraltı sularının kirlenmesi demek tüm Gediz Deltası’nın kirlenmesi demek” diyen Kurdoğlu, Murat Dağı gibi hassas ekosistemlerin her türlü yıkıcı, madencilik gibi yok edici faaliyetlerden uzak tutulması gerektiğini söylüyor. Kurdoğlu, ayrıca dağın eteklerinde tarım alanlarının bulunduğunu, madencilik faaliyetinin tarım alanlarını etkilememesinin sürpriz olacağını belirtiyor.
Murat Dağı'nda yaşananlara dikkat çekmek için sanatçı Şevval Sam'ın da katılımıyla bir şenlik düzenlendi.
Murat Dağı’nda yaşananlara dikkat çekmek için geçen hafta bir şenlik düzenlendi. Bir dizi etkinliğin yapıldığı şenliklerin amacı Murat Dağı’nın önemini tüm Türkiye’ye anlatmaktı. Bu nedenle sanatçı Şevval Sam da gönüllü bir konser verdi.
Sam, ayrıca Murat Dağı’nda yapılan incelemeye de katıldı. DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Sam, Murat Dağı’nın ne kadar önemli bir yeri olduğunun bilinmediğini, bunu herkese anlatmak için Uşak’ta şenliğe katıldığını belirterek şunları söyledi:
"Burada mücadele eden doğaseverlerin bir nevi dili oldum. Burada yaşananları dünya takip ediyor. Ancak Türkiye’de pek fazla bilinmiyor. Burası dört büyük nehrin yatağı. Burada dünyanın hiç bir yerinde olmayan endemik bitkiler var. Sadece ormanı kaybetmeyeceğiz. Altın madeni olursa burada müthiş bir kirlilik de olacak. Bölgede yaşam yok olacak. Ağır metaller sulara karışacak."
"Yaşadığım coğrafyayı çok seviyorum" diyen Sam, şöyle devam etti: “Burada öğrendiğim, yediğim içtiğim ne varsa bunun karşılığında bir şeyler yapmak istiyorum, kendimi borçlu hissediyorum. Burada iki köy tümden dava açtı. Bireysel davalar da var. Gündüz fabrikada çalışıp gece mücadele eden gençler var. Köylü kadınlar bu mesele ile ilgili tiyatro yaptılar. Onların seslerini duyurmamız gerekiyor.”
Sam, çıkarılan altının ancak yüzde dördünün vergi olarak Türkiye’de kalacağını, onun da yarısının zaten teşviklerle şirkete geri iade edildiğini belirterek, şunları anlattı: “Altın dünyada birkaç ülkenin elinde. Onlar kendi ülkelerinde bunları yapmıyorlar. Peki neden Türkiye’de ekolojik dengeyi bozuyorlar. Neden bizim memleketimizi yok ederek bu kaynağa oluşuyor? Kendilerini koruyup bizi yok etmeye çalışıyor. Bu romantik bir doğa sevgisi değil. Öncelikli tabii ki doğa ancak bunun da altını çizmek gerekiyor. ‘Dünyanın en zengin altın rezervleri bizde.’ Kafamızı karıştırıyorlar. Bu doğru değil. Bu coğrafyayı, iklimi, doğayı seviyorum. Buradaki yaşam hakkını, doğa hakkını kimsenin almasını istemiyorum.”
Murat Dağı’ndaki projenin tam adı Yıldız Altın Gümüş Madeni Kapasite Artırımı, Cevher Zenginleştirme Tesisi ve Kırma-Eleme Tesisi Projesi. Projenin sahibi Anadolu Export Maden Sanayi ve Ticaret A.Ş. Bu şirket de Odaş Enerji’ye bağlı.
Şirketin İstanbul’daki Genel Müdürlüğü’nden ulaştığımız yetkililer, halka açık bir yapıya sahip olduklarını, eğer herhangi bir açıklama yapılacaksa Kamuyu Aydınlatma Platformu (KAP) aracılığı ile yapılacağını, bunun dışında herhangi bir açıklama yapmayacaklarını belirtti.
Murat Dağı’na yapılması planlanan altın madenciliği için hazırlanan ÇED olumlu kararına karşı açılan davanın ilk duruşması 11 Aralık’ta görülecek. Kütahya, Eskişehir ve İzmir büyükşehir belediyeleri de davaya müdahil olarak katılım talebinde bulundu. Murat Dağı’nın kaderini şimdilik Kütahya İdare Mahkemesi belirleyecek.