Altın Portakal adaylarından 'Pandora'nın Kutusu'nda, Türk oyuncu bulunamadığı için, 'Karadenizli yaşlı anne'yi bir Fransız canlandırmış. 'Son Cellat'ın yönetmeni ise, yaşadıkları sıkıntıyı, "Türk Sineması'nın bugünkü resmi gibi asil ve yoksul bir ekiptik'' sözleriyle anlatıyor...Nuri Bilge Ceylan'ın, Cannes'da 'En İyi Yönetmen' ödülünü alırken, 'yalnız ve güzel ülkem' diye nitelediği Türkiye'de, sinemanın yaşadığı sıkıntılar, Antalya Altın Portakal Film Festivali'yle bir kez daha gözler önüne seriliyor. Ödüle aday gösterilen filmler bir bir izleyiciyle buluşurken, sinemacıların göğüs gerdiği sorunlar da ortaya çıkıyor. Eksi 29 derecede çekimAntalya'da yarışan filmlerden ilk olarak 'Son Cellat'ın gösterimi yapıldı. 12 Eylül sonrasındaki çatışmada oğlunu kaybeden bir savcının (Atilla Saral) hapishanede tanıştığı arabacı Bayram'la (Kadir İnanır) trajediye dönüşen dostluğunun anlatıldığı filmin yönetmeni Şahin Gök, zor şartları yenerek sinemaseverlerle buluştuklarını söyledi. Filmin gösteriminden sonra yapılan basın toplantısında Gök, "Türk Sinemasının bugünkü resmi gibi 'asil ve yoksul' bir ekip olarak çalıştık. Amasya'da -29 derecede, 20 günde filmi tamamladık'' dedi. Çekimler sürerken hayatını kaybeden yapımcı Ali Zebil'in kızı olan ve babasının ölümünün ardından görevi devralan Gülşah Zebil ise, "Babamın en büyük arzusu, filmini Altın Portakal'da görmekti. Bunun için, cenaze töreninin hemen ertesi günü Amasya'ya dönerek çekimlere devam ettik" diye konuştu. Soğuğa karşı helvaFilmin başrol oyuncularından Atilla Saral da, 12 Eylül dönemini yaşadığını belirterek "Liseliydik. Duvarlara sloganlar yazılırdı. Mahallenin delikanlıları olarak bizden, o yazıları silmemiz istenirdi. Birkaç tokat yedik'' dedi. Saral, çekimlerde, soğuk havaya dayanmak için sürekli helva ve pekmez yediklerini anlattı.