Gezi Parkı olaylarını konu alan “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” adlı belgeselin Altın Portakal Film Festivali’nde yol açtığı krizle ilgili konuşan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, “Yönetmen Reyan Tuvi, önce ‘Tamam, çıkaralım’ dedi. Ertesi gün ‘Büyük baskı geldi, çıkarmıyorum’ dedi. Bunların hepsi sanki bir merkezden yönetilmiş gibiydi. Antalya Altın Portakal Festivali'ni sabote etmek için... Sanki AK Partili bir belediyeye film festivalini yaptırmamak için planlı ve stratejik bir uygulamaymış gibi geldi bana. Biz milyon dolarlar harcıyoruz bu festival için. Emek veriyoruz. Tek amacımız var: Türk sinemasına destek olmak. Buna böyle bir karşılık verilmesi çok üzücü. Çok kırıldım” dedi.
Sanat çevrelerine yönelik eleştirilerde de bulunan Türel, “Sanat camiası, sanat mahallesine kimseyi sokmak istemiyor. Hele bir AK Partiliyi bırakın içeri almayı yaklaştırmak dahi istemiyor. Ben Altın Portakal'ın açılışında ‘Sanat birleştirir ayrıştırmaz’ diye üstüne basa basa söyledim. Sanat gündelik siyasetin dışında kalmalıdır” diye konuştu.
Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel Hürriyet gazetesinden Ahmet Hakan’a konuştu.
Ahmet Hakan’ın Menderes Türel’le yaptığı röportaj şöyle:
Altın Portakal'da Gezi olaylarına dair bir belgesel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret edildiği gerekçesiyle yarışmaya alınmadı ve gösterime sokulmadı. Bu durum "sansür" olarak değerlendirildi. Siz bu konuda bugüne kadar hiç konuşmadınız. Sizin bakış açınızla olay neydi?
Altın Portakal'la ilgili olarak İstanbul'da yaptığımız basın toplantısında bana sorulan bir soru ile belki de bu konudaki stratejik eylem planı harekete geçti. Soru şuydu: "Gezi ile ilgili bir film gelirse ne yapacaksınız?" Cevap verdim: "Beni ilgilendirmez, jüri değerlendirir." Daha sonra ön jüri, sözünü ettiğiniz belgeselde iki kelimelik küfür saptadı ve Festival Komitesi'ne, "Bu belgeselin içinde küfür var, hukukçulara izlettirilmelidir" dedi.
*
Yasal bir sorun olabilir endişesiyle mi?
Evet, tabii... Yasal bir sorun var mı diye. Çünkü ciddi bir küfür var içinde... Bizi sansürcülükle suçlayanlar, o küfrün ne olduğunu hiçbir yerde ifade edemediler. Kendi kendilerini sansürlediler. O da işin trajikomik tarafı.
Siz de söyleyemezsiniz herhalde o iki kelimeyi.
Terbiyem müsait değil onu söylemeye. Çok ağır, galiz bir küfür... Mesele şu: Belgeseller, festivalde bedelsiz olarak halka gösteriliyor. Bilet alıp izleme söz konusu değil yani. Düşünün, bir siyasi büyüğümüze edilmiş küfrün bulunduğu belgeseli halka açık gösterimde gösteriyorsunuz. Bizim AK Parti camiasının yoğun olduğu yerde böyle bir gösterim yapılabilir mi? Ya da tersi... Sayın Kılıçdaroğlu'na galiz bir küfrün yer aldığı bir belgeseli Bakırköy'de, Kadıköy'de halka açık gösterimde göstermeye kalksanız ne olur? Bunu kabul etmek mümkün değil.
Şunu mu demek istiyorsunuz: Bilet alınarak, para ödenerek seyredilecek olsa bir derece kabul edilebilir.
İşin o kısmında sadece Türk Ceza Kanunu devreye girer. Ama ücretsiz gösterim başka bir şey...
Yani mesele sadece küfür müydü? Belgeselin Gezi ile ilgili olmasının herhangi bir etkisi yok muydu bu işte?
Alakası yok. Başka bir film daha vardı Gezi ile ilgili... Ona kimse bir şey demedi. Burada hedef başkaydı aslında. Festivale az bir zaman kala bizi sansürcülükle suçlamaktı amaç.
Peki sizin tutumunuz ne oldu söz konusu belgesel konusunda?
Hukukçulara izlettik ve dedik ki, "Bu küfrün, bu iki kelimenin çıkarılması gerekiyor."
Çıkarmaya yanaşmadılar mı?
Yönetmen Reyan Tuvi, önce "Tamam, çıkaralım" dedi. Ertesi gün "Büyük baskı geldi, çıkarmıyorum" dedi. Bunların hepsi sanki bir merkezden yönetilmiş gibiydi. Antalya Altın Portakal Festivali'ni sabote etmek için... Sanki AK Partili bir belediyeye film festivalini yaptırmamak için planlı ve stratejik bir uygulamaymış gibi geldi bana. Biz milyon dolarlar harcıyoruz bu festival için. Emek veriyoruz. Tek amacımız var: Türk sinemasına destek olmak. Buna böyle bir karşılık verilmesi çok üzücü. Çok kırıldım.
Bundan sonra ne olacak?
Devam edeceğiz festivale... Belki yine sabote etmeye çalışırlar, yine engellemeye çalışırlar. Biz ısrarımızı sürdüreceğiz, onlar da inşallah başaramayacaklar.
"Kadınlar Plajı" diye bir uygulama başlattınız. Bir talep var mıydı bu konuda?
Vardı tabii... Bir kesim vatandaşımız Antalya'da denize uzaktan bakıyordu. "Kadınlar Plajı", inançları gereği erkeklerle birlikte denize giremeyen kadınlarımızın yaşam kalitesini artırmak için açıldı. O kadınlar şimdi özgürce denize giriyorlar. Onların özgürlüğünü artırdık.
Antalya'da kaç kilometre sahil var ve siz bunun ne kadarını "Kadınlar Plajı" yaptınız?
640 kilometre sahili olan Antalya'da sadece bir kilometreyi kadınlara ayırdık. Geri kalan 639 kilometrede kadın-erkek karışık, isteyen istediği yerde denize girsin.
Kadınlar Plajı'nda uygulama nasıl?
Erkekler giremiyor, bütün görevliler kadın. İlk günlerde CHP'den birkaç provokatör oraya gittiler, üstsüz güneşlenmek gibi bir tercihte bulundular. Karışmadık. Baktılar ki bir şey olmuyor, bir hafta sonra bıktılar ve işin peşini bıraktılar.
Menderes Türel'in sanat camiasına yönelik eleştirileri var.
Söyledikleri şunlar:
Sanat camiası, sanat mahallesine kimseyi sokmak istemiyor. Hele bir AK Partiliyi bırakın içeri almayı yaklaştırmak dahi istemiyor.
Ben Altın Portakal'ın açılışında "Sanat birleştirir ayrıştırmaz" diye üstüne basa basa söyledim. Sanat gündelik siyasetin dışında kalmalıdır.
Nuri Bilge Ceylan söylemişti. Ondan alıntılayarak söylüyorum: "Filmin içindeki cümlelerle ideolojik mesaj verilmez, filmin kendisi bir mesaj olmalı."
Sanatçıların elbette siyasetle ilgili görüşleri olmalıdır. Ama bunları paylaşmaları gereken yerler festival açılışları, sanat alanları değildir.
"Favori müziğiniz nedir" sorusuna şu karşılığı veriyor: "Türk sanat müziği temelli popüler Türk müziği."
Müzikte en büyük zevki şuymuş: "Piyanoda Türk halk müziği ve Türk sanat müziği icra etmek."
"Peki ya klasik müzik" sorusuna ise şu karşılığı veriyor: "İnsanı dinlendirir."
En beğendiği dört klasik müzik bestecisi:
1- Beethoven 2- Mozart
3- Schubert 4- Schumann
Antalya'ya cami de, cemevi de talep olursa kilise de yapacağım
Benim şöyle bir saptamam var: AK Parti açısından Konya'da, Kayseri'de pek bir sorun teşkil etmeyen "siyasi kutuplaşma", Antalya'da sizin başınızı ağrıtıyor. Ne dersiniz?
Türkiye'deki siyasi cepheleşme, AK Parti olarak bizim işimize yarıyor olabilir. Ama bu bizim işimize yarıyor diye benim bunu benimsediğimi söyleyebilmem mümkün değil. Çünkü demokrasi açısından bu fevkalade tehlikeli... Biz artık toplumsal uzlaşmayı sağlayabilecek adımları atmalıyız.
*
Siz bu konuda üstünüze düşeni yapıyor musunuz?
Ben bir garip Menderes Türel olarak, bir belediye başkanı olarak elimden geleni yapıyorum, yapacağım. Bir toplumsal uzlaşma modelini Antalya'dan tüm Türkiye'ye sunabilirsek demokrasi açısından önemli bir iş yapmış oluruz.
*
Kutuplaşmayı önlemek için ne yapıyorsunuz mesela?
Antalya'da on bin kişilik cami projemi yakında başlatıyorum. Cemevi de yapacağım. Antalya'da yaşayan çok sayıda gayrimüslim var. Talep ederlerse onlar için kilise de yapacağım.
Piyano Festivali ve Fazıl Say...
Bu konu da Menderes Türel'le söyleşimizin gündeminde...
Menderes Türel, Piyano Festivali'ne dair tartışmada Fazıl Say'ın tamamen haksız olduğunu savunuyor.
İşte söyledikleri:
*
Benim önceki başkanlık dönemimde Fazıl Say'la birlikte çalıştık. Antalya'da Piyano Festivali'ni uluslararası platforma taşıdık.
Başkanlığımın son senesiydi... Fazıl Say benden festivalde bir konçerto çalmamı istedi. Ben "Amatör bir piyanistim, böyle iddialı bir şey yapamam" dedim. Fazıl bana "Seçimde sana katkısı olur, biz seni açılış konuşmasına çağıralım, sen de çık orkestra ile 7 dakikalık konçertoyu çal" dedi. Onun teşvikiyle çıktım, çaldım. Çok da iyi oldu.
Aradan geçen sürede Fazıl Say, çok farklı siyasi söylemler içine girdi ve kendisini farklı bir noktaya taşıdı.
Oysa ben kendisini bir dostu olarak ta 2007'de uyarmıştım. Siyasi tartışmaların içine girmemesi gerektiğini, eserlerinin yüzyıllar boyunca kalacağını, toplumun bütün kesimlerini kucaklaması gerektiğini, sadece bir kesime yönelmemesini söylemiştim. Dostça... Arkadaşça... Bu konuları tartışmıştık. Ama bildiği yoldan gitmeyi tercih etti.
Bir televizyon programına katılmıştım. Orada Fazıl'ın siyasi söylemleri soruldu. Ben de "Fazıl Say'ın siyasi söylemlerine katılmıyorum ama büyük bir sanatçı olarak dostluğu benim için fevkalade değerlidir" dedim. Ertesi gün benim hakkımda "Menderes Türel de kimmiş? Beni hapse attırmaya çalışan AKP'li hiç kimse, benim yanıma bile gelemez" tarzında hiç hak etmediğim, hakarete varan sözler sarf etti. Ben sustum. Kem söz sahibine aittir. Cevap bile vermedim.
Seçim oldu, başkan seçildim. Basın toplantısında bana "Piyano Festivali ne olacak? Fazıl Say'la devam edecek mi?" diye sordular. Ben de şöyle dedim: "Fazıl'la da devam ederiz. Ama o istemiyorsa Fazıl Say'sız da yaparız."
Bunun üzerine bir de baktım, sosyal medyadan "Beni evladım olan Piyano Festivali'nden kovdular" diye veryansın ediyor. Oysa böyle bir şey yok. Benim söylediklerim ortada. "Eğer istiyorsa Fazıl'la da devam ederiz" dedim.
Ama Fazıl bir algı oluşturmaya çalıştı. Kendisini kovmuşuz gibi bir imaj sergilemeye çalıştı.
Sonra "Madem Fazıl Say sanat yönetmeni olmayacak, o zaman açılışa gelsin" dedik. Onun buna cevabı "Ben AKP'li bir belediyenin piyano festivaline gitmem" şeklinde oldu.
Ben ona 5 sene piyano festivali yaptım. Peki bu 5 sene ben hangi partideydim? AK Partili değil miydim? 5 sene benimle yaptı ama aradan
5 sene geçtikten sonra nasıl bir değişim yaşadıysa sevgili Fazıl, bir anda benim AK Partili belediye başkanı olduğumu hatırladı.
Fazıl Say bırakın AK Parti'yi, CHP'yi... Bütün siyasi partilerin organizasyonlarında çalabilmeli. Kendisini daraltmamalı. Bu yaptığı yanlış...
Sizin klasik müziğe duyduğunuz ilgiye Tayyip Bey bir şey demiyor mu?
Sayın Cumhurbaşkanımız bizim bu etkinliklerimizi hep destekledi. Hatta Piyano Festivali'ne katılmışlığı da var.
*
Konser mi dinledi?
Evet... Hatta Fazıl Say'ın icra ettiği bir performansı dinlemiş ve üç defa da bis yaptırmıştı Sayın Cumhurbaşkanı. Her zaman bu tür etkinlikleri sürdürmem hususunda talimatları olmuştur. Daha şaşırtıcı bir şey söyleyeyim: Strateji belgesinde "Her ile bir opera projesi" yer alıyordu. Bu konudaki bakış açısı inanılmaz geniştir kendisinin.