Halkların Demokratik Kongresi (HDK), LGBTİ Meclisi, (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transseksüel, İnterseksüel) ile Amed Keskesor (Gökkuşağı) LGBTİ Oluşumu ortaklığıyla Diyarbakır’da geçen haftalarda düzenlenmek istenen “Devlet Şiddetine Karşı Özerk Mücadele Alanları ve LGBTİ Hareketi” konulu panel kentte ve sosyal medyada yapılan kampanyaların ardından iptal edildi.
Panellerinin iptal edilmesi üzerine konuşan Amed Keskesor LGBTİ üyeleri "Siyasetle ilgilenmediğimiz zaman bizi devlet cici çocuk gibi görüyordu. Ne zaman ki HDP barajı aştı ve LGBTİ’lerin de bundaki desteği anlaşıldı, o zaman devlet Onur Haftası’ndaki şiddet gibi bize yöneldi, işin içine siyaset girdiği zaman devlet şiddetini gördük" dedi.
Amed Keskesor (Gökkuşağı) LGBTİ üyeleri Trans D., lezbiyen Z., biseksüel kadın R., ve gayler A., ve E., Cumhuriyet’ten Mahmut Oral’a açıklamalarda bulunurken, Keskesor’u şöyle anlattı;
“Diyarbakır’da LGBTİ bireyler Hebun ve Keskesor çevresinde örgütleniyor. Hebun ile kamusal alanda görünürlük nedeniyle çıkan tartışma sonrasında Keskesor örgütlenmesi kararı alındı. Gökkuşağı bayrağı her yerde LGBTİ’lerin bayrağıdır ama onlar kendi bayraklarını açmak isteyince, ayrılık oldu. 2012 yılından itibaren alanlarda gökkuşağı bayrakları ile mitinglere katılıyoruz. Onlar da katılıyor. Aramızda derin ayrılıklar yok, ideolojik olarak aynıyız ama küçük siyasi ayrılıklarımız var. Kamusal alanda görünürlükten çekinmemeyi savunuyoruz. Aramızda böyle bir fark var”
Keskesor üyeleri, aralarında ‘dindar olup namaz kılan ve oruç tutan’ bireyler bulunduğunu da söylerken, LGBTİ derneklerinde örgütlü olan bireylerin HDP’ye yakın olduğunu ancak AKP’ye oy verenlerin de olduğunu ifade ettiler.
Bölgedeki çatışmalı ortam nedeniyle batıya göre daha mı zor bir hayat yaşadıklarını sorulan E.,:
“Trans bireyler ve seks işçileri dışında tutarsak, bizim devlet şiddetine maruz kalmamız sadece siyasi bir olaya karışmamız halinde mümkün. Siyasetle ilgilenmediğimiz zaman bizi devlet cici çocuk gibi görüyordu. Ne zaman ki HDP barajı aştı ve LGBTİ’lerin de bundaki desteği anlaşıldı, o zaman devlet Onur Haftası’ndaki şiddet gibi bize yöneldi, işin içine siyaset girdiği zaman devlet şiddetini gördük” dedi.
Aralarında her görüşten insan olduğunu anlatan E., “Gözlediğimiz kadarıyla LGBTİ bireyler örgütlülerse HDP içinde yer buluyor. Ama örgütlüler arasında CHP’ye oy verenler de, AKP’ye oy verenler de var. AKP anayasaya cinsel yönelimle ilgili bir kavramın giremeyeceğini söylemişti. Bunu diyen AKP’ye de oy verenler vardır çünkü bizler de bu toplumun birer parçasıyız. Türkiye’de genel olarak AKP’ye oy veriliyorsa, LGBTİ’ler de AKP’ye oy veriyordur çünkü bizler sadece LGBTİ değiliz, sanatçıyız, işsiziz, öğretmeniz, esnafız, toplumun kendisiyiz; biz her yerdeyiz” ifadelerini kullandı.
Düzenlemek istedikleri panele yönelik tepkileri eleştiren A., “Bizi yok edilmesi gereken Lut Kavmi gibi görüyor, gösteriyorlar. Ama bizi suçlayan çevre içinden, mesela bize karşı kampanya yürüten çevre içinden sevgilisi olan arkadaşlarımız var. Aramızda dindarlar da var ateistler de. Namaz da kılanlarımız var, oruç da tutanlar var. IŞİD içinde de gay var” dedi.
Diyarbakır’da nasıl bir sosyal hayat sürdürdüklerini sorunca Z. şu yanıtı verdi: “Biz Diyarbakır’da her yerdeyiz. Bizim için Diyarbakır’da gettolar yok ve yaratılmadı çünkü buna ihtiyaç yok. Ofis’de her kafede oturabiliyoruz. Bağlar’da bir gay arkadaşımız çok feminen davranışlarla görülse belki biraz sıkıntı yaşar ama genel olarak kentte sıkışmış bir durum yok. Belki biraz görünürlükle ilgili bir durum. Daha feminen değilseniz ya da butch lezbiyen gibi dışarıdan anlaşılır bir şekilde davranışlarıyla belirginleşmiyorsa çok sorun yaşanmaz. Ben açık lezbiyen olarak görünmüyorum, böyle göründüğüm için sıkıntı yaşamıyorum.”
Üniversitede araştırma görevlisi olan E. ise : “Üniversite yönetiminin bana şu ana kadar bir müdahalesi olmadı ve bu o kadar da kolay olmaz. Buna izin vermem. Bu bölgedeki siyasi güç (HDP) biraz daha özgürlükçü olduğu için, sanki biraz daha kolay kolay bana müdahalede bulunmayı göze alamazlar gibi görünüyor. Örgütlü olunca kolay müdahale edemezler.” ifadelerini kullandı.
Öğretmen olan V. “İşyerinde çok fazla iletişim içinde değilim. Ama belirli kadın arkadaşlarıma açıldığım zamanlar ve kişiler var. Açılmak için öyle yanıp tutuşuyor da değilim." derken şöyle devam etti: "Beni insan olarak anlamaları önemli. Öğrencilerimde bazen sinirlenip öfke anında feminen hareketlerim olduğunda bir gülümseme falan oluyor. Ama bu beni rahatsız etmiyor.
Eşcinsel olduğunu düşündüğüm öğrenciler var, diğer öğrenciler dalga geçtiklerinde çok sinirleniyorum, o zaman tepki gösteriyorum. Ekoloji ve sendikal mücadelenin yanında, lanetlenmiş olan o yanımda taşıdığım kimliğimin de görünür olması önemli benim için. Bu nedenle biraz da dürtmek istiyorum görünür olmak için. Bunun karşılığında işsiz kalabilirim ama yapabilirim. O zaman dişimle tırnağımla bunu savunurum. Cinsel yönelimim işimi yapmama engel değil, bu mazeret gösterilerek işten atılmam ayrımcılıktır. Bir hak ihlalidir. Kimseyi cinsel yöneliminden ötürü dışlayamazlar. Bununla ilgili davalar var ve davacılar yüklü tazminatlar aldılar.”
Peki aileler nasıl yaklaşıyor diye sorusuna yine Z. şu yanıtı verdi: “İkili hayat yaşamak zorunda kalanlar var. Kız lezbiyen olduğu halde evlendirilmek isteniyor. Benim böyle bir kuzenim var, yakında evlendirilecek, bu onun için bir cehennem. Ailelerin haberi olunca durumdan, evlendirerek olayı ‘tedavi’ ettiklerini düşünüyorlar. Gay bir erkeği ya da bir lezbiyeni karşı cinsiyle evlendirmek facia. Benim kuzenim bu şekilde evlendirilecek. Aile çok kapalı, lezbiyen olduğunu biliyorum ama evlendirilip cehenneme atılacak. Böyle bize gelen arkadaşlarımıza istedikleri şekilde yardım ediyoruz. Yoksa ailenle barıştıralım gibi bir yaklaşımımız, aracı olmamız yok. Bu konuda belediyelerin de harekete geçmesi gerekir. LGBTİ bireyler için sığınacakları yerler yapılmalı.”
Filmlerde ya da dizilerde LGBTİ bireyler ile ilgili rol modelleri nasıl gördüklerini sorusuna ise R. şu yanıtı verdi: “Birçok filmde biçilen rol ‘Kız İsmet’, ‘Erkek Fatma’. Sadece bir alay konusu ve komedi unsuru olarak ele alınıyor. Rencide edici bir hal var. Var olan sosyal hayatı ne kadar yansıtıyor çok tartışılır. Yazan ya da yöneten kendi çerçevesinden bakıyor sadece, gerçekle ilgisi yok.”