2020 yılıyla birlikte, değeri yüksek konutlardan ek vergi alınması gündeme geldi. Ancak gelen tepkiler üzerine, "varlık vergisi" olarak adlandırılan bu uygulamadan, bütçede yaratacağı büyük boşluğa rağmen, vazgeçildi. İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin, ucuz üç öğün yemek imkânlarının kısıtlanması üzerine yapılan protestolar sonucu hükümet devreye gerdi ve bu karar geri alındı. Bununla birlikte KOBİ’ler başta olmak üzere işletmelerin kredilerine, kamu bankaları aracılığıyla getirilen kolaylaştırıcı kararların devam ettiği, bu arada tarım kesimindeki ödenmemiş borçlara ucuz faizle 5 yıl yeniden yapılandırma imkânı getirildiği görüldü. Daha önce bu tepkileri genellikle dikkate almayan hükümetin son dönemde takındığı bu yumuşak tutum ve geniş kesimleri memnun etmeye dönük kararları, siyasi gelişmelerle bir araya gelince, "2020’de baskın erken seçim" söylentilerinin artmasına neden oldu.
Politikacılar erken seçimi dile getiren kesimlerin başında geliyor. Geçen hafta bir TV programında Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, "Bazıları söylüyordu ama ben ihtimal vermiyordum ama son günlerdeki gelişmeler bu yıl erken seçim yapılabileceğini gösteriyor" şeklinde konuştu. Karamollaoğlu iki yeni siyasi partinin kuruluşlarını hızlandırmaları, Libya’ya asker gönderme gibi milliyetçiliği diri tutmaya dönük dış politika kararların alınmasını gerekçe gösterdi. İki yeni siyasi parti kuruluşunun bir süredir, erken seçim tartışmalarının odağında bulunduğunu görüyoruz. İki siyasi parti teşkilatlanmalarını tamamlamadan baskın seçim kararı alınabileceği sıkça dile getiriliyor. Ancak teşkilatlanmayı tamamlama kısıtının, artık başka partilerle yapılacak ittifaklarla aşıldığı, o nedenle iktidara önemli bir imkân veremeyeceğini savunanlar da var. Bu arada oy oranlarına ilişkin son anket sonuçlarının da bu tartışmalara zemin oluşturduğu görülüyor. Kimi analizciler seçim halinde iktidar bloğunun artık yüzde 50’ye ulaşmasının çok zor olduğunu, bu ortamda seçimin yapılamayacağı görüşünü savunuyor. Kimileri ise giderek iktidarın oyunun azalacağını, o nedenle ileride seçim kazanması daha da zorlaşacağı için şimdiden seçime gidebileceğini savunuyor.
Ekonomik tablo göz önüne alınarak yapılan analizlerde de, yine aynı tabloya bakıp iki farklı analiz yapılıyor. Bazı analistler önümüzdeki yıllarda ekonominin daha da zora gireceğini onun için şimdiden seçimi yapmanın iktidara yarayacağını söylüyor. Kimileri ise "Mevcut ekonomik koşullar, seçim kararı alındıktan sonra daha da ağırlaşacak ve iktidarın seçim kazanma ihtimalini azaltacaktır" yorumunu yapıyor.
"Hükümetin son kararlarının erken seçim işareti olup olamayacağını" sorduğum iktisatçıların çoğu, alınan popülist kararların arttığını kabul ediyor ama bunu bir erken seçim işareti olarak görmenin pek yerinde olmayacağını söylüyor. Siyasetçilerle yakın çalışan bir iktisatçı, hükümetin erken seçim ya da başka bir kararı olduğunu sanmadığını söyledi. Sorunların çok biriktiğini, çeşitli kesimlerden gelen şikâyetlerin ve tepkilerin arttığını ve hükümetin de artık bunun farkında olduğunu kaydeden aynı iktisatçı, buna karşılık hükümetin belirli bir çıkış stratejisi geliştiremediğini söyledi. Gelen tepkiler üzerine "pansuman tedbirler" alındığını, bu tedbirlerin genel bir planın parçası olmadığını savunan iktisatçı, günlük olarak durumu kurtarmaya dönük tedbir olarak görmenin daha doğru olacağını düşündüğünü kaydetti.
Başka bir piyasa iktisatçısına aynı soruyu yönelttiğimde de benzer bir yanıt aldım. Alınan tedbirlerin biriken sorunların bir bölümüne yanıt niteliği taşıdığını ama genel bir çerçevenin içine oturmadığını kaydeden iktisatçı, hükümetin daha önce de zaman zaman bu tür popülist dönemleri olduğunu hatırlattı. Son dönemde alınan kararların sadece geçici çözüme dönük popülist kararlar olduğunu, bir erken seçim niyetini taşıdığını sanmadığını belirtti.
Özet olarak; tartışmalar yeniden alevlendi ama hükümetin şu anda bir erken seçim kararı olmadığı görüşü ağırlık basıyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın nabzı iyi tutan bir politikacı olduğu göz önüne alındığında, henüz bir karar vermediği ama "her ihtimale karşı, artan toplumsal tepkileri azaltarak, zemini sürekli kendisi için uygun bir halde tutmaya çalıştığı", son kararları bu çerçevede değerlendirmenin daha doğru olacağı söylenilebilir.
Erdal Sağlam