Analiz: Suriye'de 'yardım çalışanı' kılığındaki cihatçılar

Analiz: Suriye'de 'yardım çalışanı' kılığındaki cihatçılar

Suriye'deki savaşta insani yardım çalışanları ile cihatçıları birbirinden ayırmak zor. Bu ayrımı yapabilmek, çatışmalarda mağdur olanların ihtiyaç duyduğu yardımın ulaşmasını kolaylaştırabilir.

Dünyanın birçok yerinde birçok kişi, Suriye'de yıllar süren iç savaşta sivillerin acılarının dinmesine yardımcı olmak istedi.

Ama Suriye'ye yardım ulaştırmak ve doğru kişilerin eline geçtiğinden emin olmak bir hayli zor.

Suriye savaşı karmaşık ve cihatçılar, özellikle savaşın başlarında, bu karmaşadan istifade etti. Gönderilen bağışların bir kısmı başkalarının eline geçti, yabancı savaşçılar da insani yardım çalışanı kılığında ülkeye girdi.

Bosna ve Afganistan'da olduğu gibi, daha önce yaşanan savaş ortamlarında yardım kuruluşları ve vakıflar radikal örgütler tarafından istismar edilmişti.

Peki buna nasıl son verilir?

yaptığı araştırma

Suriye'ye 2014 yılında giden İngiliz vatandaşı Omar Hussain de onlardan biri. Hussain yardım çalışanı olarak gittiği Suriye'de, IŞİD'in sosyal medyada propagandasını yaptı.

İngiltere iç istihbarat servisi MI5 tarafından takip edildiği düşüncesiyle, kendisini yetim çocuklara yardım eden bir vakıf çalışanı olarak gösterdi.

İngiliz güvenlik birimleri için bir diğer sorun da savaşın başlarında yardım konvoyu adı altında Türkiye'nin güney sınırından Suriye'nin kuzeyine geçenler oldu.

Bu faaliyetlerin çoğunun meşru olmasına rağmen, bu konvoya katılanlarla ilgili kontroller biraz gevşekti.

Suriye'de zor durumda kalan Müslümanlara yardım etmek isteyenleri istismar edenler arasında Syed Hoque ve Mashoud Miah da vardı. İki İngiliz vatandaşı, Hoque'un dürbünlü tüfek almak isteyen cihatçı yeğenine para göndermek için yardım konvoylarını kullandı.

Hoque ve Miah'nın kullandığı konvoylardan birinde, yardım taşıdığı düşüncesiyle Suriye'ye giden daha sonra IŞİD tarafından kaçılıp öldürülen İngiliz taksi şoförü Alan Henning vardı.

Üç çocuk babası 41 yaşındaki İngiliz Abdul Waheed Majeed de aralarına karıştığı bir yardım konvoyuyla Suriye'ye geçip, bir hapishanenin önünde kendini patlattı. Majeed, Suriye'deki ilk İngiliz intihar bombacısı oldu.

İngiltere Yardım Vakıfları Komisyonu yetkilikleri 2014 yılı Şubat ayında yayımladıkları duyuruyla yardım konvoylarının amaçları dışında istismar edilebilecekleri uyarısında bulundu.

Benzer yöntemler, haklarında yasal işlem başlatılmaması için insani yardım çalışanı kılıfında faaliyet yürüten Avustralyalı cihatçılar tarafından da kullanılmıştı.

Örneğin Abdul Salam Mahmoud. Mahmoud, 2014 yılı Ağustos ayında Suriye'deyken Avustralya televizyonuna çıkıp ihtiyacı olanlara yardım ulaştırdığını, herhangi bir radikal örgüt üyesi olmadığını söylemişti.

Daha sonra ise, El Kaide bağlantılı bir örgüt tarafından 'şehit' ilan edildi.

Fransa da radikal örgütlere destek verdiğinden şüphelenilen bazı vakıf çalışanlarını tutuklamıştı.

Yardım sektörünün bu şekilde istismar edenleri denetlemek zor. Demokrasilerde insanlar kime yardım etmek istediklerine ve bunu nasıl yapacaklarına kendileri karar verir.

Ayrıca ülkeler arası, gayri resmi para geçişinin izini sürmek de kolay değil. Örneğin, farklı ülkelerde bulunan militanlar arasındaki havale sistemiyle nakit paranın sınır geçişlerinin kaydını tutmak oldukça zor.

Kaygı verici olan, saldırını finanse etmek için çok yüklü meblağlara da ihtiyaçları olmaması.

Örneğin uzaktan kumandalı bombalar yalnızca birkaç yüz dolara yapılabiliyor.

Büyük uluslararası şirketler, bağışların doğru kişilerin eline ulaşması için gerekli araçlara sahip ama onların da sistemi dört dörtlük değil.

Küçük grupların, paranın veya yardımın kimin eline geçtiğini tespit edebilme imkânları ise kısıtlı.

Gaziantep'te görüştüğüm bir Suriye yardım kuruşu temsilcisi "Suriye'de kontrolleri çok dikkatli yapmazsanız, biri elinize düzmece isimler ve adreslerden oluşan bir liste tutuşturur" dedi.

Suriye'de farkında olmadan paralar radikallerin eline geçebilir.

Türkiye ve Ürdün'deki Suriyeli insani yardım çalışanları, kayıtlı belge tutmanın ve terör şüphelilerinin listesini kontrol etmenin önemini uluslararası kuruluşlarda çalıştıktan sonra anladıklarını söyledi.

Para transferi ve insan geçişine yönelik mevcut yönetmelikler geçmişe yönelik. Yasalar, bu sorunların yaşanmasını engellemekten çok, kuralları ihlal edenleri cezalandırıyor.

Diğer yandan, birçok ülke tehlike riski yüksek bölgelerde faaliyet gösteren gruplara eğitim verse de, güvenlik güçleri ile vakıf denetçileri arasında bilgi akışında yeterince etkili olamıyor.

Hükümetler, gelecekte yardım çabalarının istismar edilmesine engel olmak istiyorlarsa çok geç olmadan harekete geçmelidirler.

Bir seçenek, faaliyetlerini savaş bölgelerinde yürütmek isteyen gruplara, çalışanlarını tanıdıkları, bağışların da nereye gittiğini tespit edecekleri bir sistem için 'ruhsat' verilmesi olabilir.

Bir diğer seçenek de hükümetlerin tehlike riski yüksek ülkelerde 'tanımlı' bölgeler belirlemesi olabilir. Bu bölgelere seyahat, nadir durumlar dışında, suç sayılabilir.

Örneğin Avustralya, Rakka ve Musul'a seyahatlere kısıtlama getirdi. Her ülke, kontrolleri ne kadar sıkı tutacağına kendi karar vermek ister.

Çatışmalar ve savaşlar devam ettiği sürece yardım kuruluşlarının radikal militanlar tarafından istismar edilmesi kaçınılmaz olur.

Suriye bize bunun ne kadar kolay olduğunu ve neden ders çıkarmamız gerektiğini gösterdi.

linkte.