Anathema grubunun solisti Vincent Cavanagh: "Türkler oldukça tutkulu ve duygusal"

Anathema grubunun solisti Vincent Cavanagh: "Türkler oldukça tutkulu ve duygusal"

29 yıl önce Liverpool’da kurulan Anathema grubu, Türkiye’de üç konser vermeye hazırlanıyor. Grup, 6 Eylül Cuma günü Ankara Milyon Performance Hall’da, 7 Eylül Cumartesi günü Zorlu PSM’de ve 8 Eylül Pazar gecesi İzmir Red Park’ta sahne alacak. 

BirGün gazetesinden Büşra Bozdemir’in Anathema grubunun solisti Vincent Cavanagh ile gerçekleştirdiği söyleşide, grubun hangi şarkıları çalacağına dinleyicilerin karar vereceği konser için Liverpool dışında neden Türkiye’yi seçtiklerini, grubun solisti şöyle ifade ediyor: “Burayı yirmi seneyi aşkın süredir ziyaret ediyoruz. Gerek konserlerde gerek de sosyal medyada büyük bir hayran kitlemiz var. Dinleyici ile grup arasındaki şey, daha çok doğal bir ilgi, saygı ve samimiyet.” 

Cavanagh, grubun Türkiyeli dinleyiciyle kurduğu bağın sebebini, “Ben Türklerin oldukça tutkulu ve duygusal olduklarına ve böylece yaptığımız müzikte kendilerine dair bir şeylerle karşılaştıklarına inanıyorum. Burada dürüstlük ve karşılıklı anlayış yatıyor” cümleleriyle açıkladı. 

Grubun solisti, son yıllarda metal müziğe duyulan ilginin azalmasını, müzik sektöründeki endüstriyelleşmeyle ilişkilendirerek yorumluyor. Müzik dinleyenlerin türe ilgisindeki değişimi, Cavanagh, müzik şirketlerinin ticari seçimleri ve müzik yayın platformlarındaki değişimler üzerinden inceliyor.  

Yıllardır yaptıkları şarkıların ana temasının melankoli etrafında şekillenmesi ile ilgili olarak, Vincent Cavanagh “Öncelikle insanın içini sızlatan deneyimler yaşayan biri olarak, bazen en melankolik olan, hayattaki en önemli şey olabiliyor. Çünkü bunlar hayat ve ona karşı verdiğin tepki veya tavır hakkında daha çok şey öğretiyor” derken, melankolinin iç bunaltıcı bir durum değil aksine neşeli bir durum olduğunu da sözlerine ekliyor.  

Röportajın ilgili kısımlar şöyle:  

Ankara, İzmir ve İstanbul’da gerçekleştireceğiniz Special By Request konserleri, Anathema sevenlerin oy vererek şarkıları belirleyeceği özel bir konser. Kendi set listinizi oluşturmak yerine bunu tercih etmenizin bir nedeni var mı? 

Evet, Türkiye bizim için her zaman önemli bir yer oldu. Burayı yirmi seneyi aşkın süredir ziyaret ediyoruz. Burada diğer “tüm” yabancı gruplardan çok daha fazla çaldık. Gerek konserlerde gerek de sosyal medyada büyük bir hayran kitlemiz var. Dinleyici ile grup arasındaki şey, daha çok doğal bir ilgi, saygı ve samimiyet. Böylesi özel konserleri ülkenizde gerçekleştiriyor olmak bizim için bir onur. 

Türkiye’de üç farklı şehirde konser vereceksiniz. Hepsinde biletlerin tükeneceğine şüphe yok. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz, Türkiye’deki seyircilerle aranızdaki bağ nedir? 

Bana kalırsa müzik ve sözlerimizde bizi bağlayan bir şey var. Hepimiz daha önce zor süreçlerden geçtik ve sonunda söz ve müziğimize bu deneyimler hakkında nasıl hissettiğimizi içten bir şekilde aktarabilmeyi başarabildik. Ben Türklerin oldukça tutkulu ve duygusal olduklarına ve böylece yaptığımız müzikte kendilerine dair bir şeylerle karşılaştıklarına inanıyorum. Burada dürüstlük ve karşılıklı anlayış yatıyor. Bu bağı, Türkiye’de çalmayı ve buradaki insanlarla bir araya gelmeyi çok istememizle birleştirdiğinizde, her şey çok anlaşılabilir. 

Dünya listelerine baktığımızda metal müziğin ciddi düşüşü ve hip-hop, rap müziğin yükselişiyle karşılaşıyoruz. Bu grafik hakkındaki yorumlarınız neler? 

Müzik listelerinde son günlerde bir sürü düet görüyorum. Çoğu büyük başarılı birliktelikler, müzik şirketlerinin seçimiyle oluyor. Bu sadece ticaretin başka bir alanı. Her zaman da böyle oldu ama şimdiki fark, müzik yayın algoritmalarının seçimleri kontrol ediyor olması. Öyle ki rock ve metal bile endüstriyel olabiliyor. Müziği bir kariyer olarak gören birçok grup var. Ama bu benim için sorun değil, çok da dikkat etmiyorum böyle şeylere. Ama Hip Hop’ta Flying Lotus, Tyler the Creator, Kendrick Lamar ve Slowthai  gibi inanılmaz yenilikler olduğunu söyleyebilirim. Ben aslında çok fazla Hip Hop dinliyorum… Tabi ki asla ticari olanları değil… Aynı zamanda elektronik müziği, klasik müziği, blues’u ve cazı da seviyorum. Genel olarak tüm enstrümantal olanları. 

90’lardan günümüze kadar yaptığınız tüm şarkıların ortak yanı melankoli diyebiliriz. Edgar Allan Poe’nun deyimiyle tüm şiirsel tonların en yasal olanı olarak tanımlanan melankoliyi şarkılarınızın konusu yapan şey nedir? Sizi hep bu rayda tutan tren? 

Şarkılarımızdaki ana temayı melankoli yapan ne? Birçok şey sayılabilir. Öncelikle insanın içini sızlatan deneyimler yaşayan biri olarak, bazen en melankolik olan, hayattaki en önemli şey olabiliyor. Çünkü bunlar hayat ve ona karşı verdiğin tepki veya tavır hakkında daha çok şey öğretiyor. Bir de tabi ki, müzikal olarak konuşacak olursak, bana kalırsa gösterişsiz tonlarda daha farklı bir güzellik var. Ama melankoli iç bunaltıcı bir durum değildir, aksine neşe doludur. Moral veren bir müziktir. Ed Sheeran ya da diğerleri gibi aşırı mutlu müziklerin Godspeed You! Black Emperor’a kıyasla moralimi bozması çok daha muhtemel. 

Röportajın tamamını okumak için TIKLAYIN.